Ha Jun, Kwon Jae-Kyung karakterini canlandırmakta.
Kraliçe Arı Şarkı Söylediğinde Arılar Dans Eder Kitabının Konusu
3 çocuk annesi Marie, mükemmel bir anne olmak ister. Sevdiği ve çok başarılı olduğu işini bırakarak evde çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmek, onlara hiç bağırmadan/kızmadan yetiştirmek, organik beslenmelerine dikkat etmek vb. birçok konuda en iyisini yapmak için çaba gösterir. Fakat hiçbir şey planladığı gibi gitmemeye başlar. Çocuklar, ev işleri derken hiçbir şeye yetişemediğini ve hayalini kurduğu mükemmel ebeveynlikten uzak olduğunun farkına varır. Bitkin ve bunalmış olmasının yanı sıra çocuklarıyla istediği ilişkiyi kuramamanın suçluluğunu da hissederken arkadaşı ona bir sürpriz yapar. Marie, 40. yaş gününü hayalini kurduğu mükemmel ebeveynlik için bilgiler edineceği ve aynı zamanda tatil yapacağı bir kampa gider.
Marie'nin bu kampta yaşadıklarını ve ebeveynliğe dair farklı bakış açıları kazandıracak detayları okuyacağınız keyifli bir kitap. ♥
~~~~
"Suçluluk duygusunu hafifleten kitap: Bunalmış bir anne ve onu dinlenmeye gönderen bir komşu. Orada kendimizi buluyoruz! Olaylara farklı bir perspektiften bakmanızı sağlayan bir roman.” -Marie-Pierre
~~~~
Mükemmel bir ebeveyn olmanın bir yolu/yöntemi var mıdır?
Henüz bir ebeveyn değilim ama çevremden gözlemlediğim kadarıyla bu durum imkansız olmasa da çok zor bence. Hayatın yoğun akışı içerisinde bazen kendimize bile vakit ayıramazken, küçücük bir varlığa bakmak, onun en güzel şekilde sağlıklı ve mutlu bir birey olarak büyümesini sağlayabilmenin sorumluluğu büyük bir şey gerçekten. Bunları göz önünde bulundurunca Marie'nin birbirinden farklı karakterde 3 çocuğunu büyütmek için gösterdiği çaba ve özveriyi düşünün.
Marie'nin kendini boğulmuş hissettiği anda Rose çıkıp gelince, herkese Rose gibi bir arkadaş gerekiyor diye düşündüm. :)
Genç kadının bunalmış halini ilk görüşmede anlamış olması ve onun bu durumdan kurtulup hem Marie'nin kendisine hem de çocuklarına iyi gelecek kampa gitmesini sağlaması çok çok ince bir davranış.
Maria'nın Gaia Mola ebeveynlik kampında yaşadıklarını okumak ise bambaşka bir bakış açısı kazanmamı sağladı. Henüz ebeveyn olmasam da çocukların davranışlarının neden olabileceği, onlara nasıl davranmamız gerektiğine dair hayatın içinden örneklerle verilen bilgiler içeren ebeveynlik kılavuzu gibiydi. Ayrıca Maria'nın kendine dair yaşadığı farkındalıklar, kişisel gelişimi de benim için etkileyici detaylardandı.
Veronique Maciejak'ın Kendimi Kaybettiğim Yerde Buldum kitabını da aynı zevkle ve merakla okumuştum. Bu kitabında da beni yanıltmadı. Yarın Güneş Yeniden Doğacak kitabı da okuma listemdeydi zaten ama en yakın zamanda okunmak üzere listenin üst sıralarına eklendi. :)
Yan Pasaj Yayınevi'nin dilimize kazandırdığı ve okuma fırsatım olan her kitabı beni çok etkiledi. Kişisel gelişim olarak da bana katkıları olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Kraliçe Arı Şarkı Söylediğinde Arılar Dans Eder kitabı ve bloğumda yorumlarını bulabileceğiniz Yan Pasaj'ın tüm kitapları tavsiyemdir. ♥
~~~~
"Şu söz doğruymuş: Hayat yaşanmaya değer beklenmedik şeylerle dolu."
KİTABIN KÜNYESİ
Lanetli Kış Kitabının Konusu
Amethyst Bell -Tess olarak kullandığı için bundan sonra Tess olarak bahsedeceğim.:)-, soğuk bir kış gününde Wharton kasabasındaki aile yadigarı evlerine gider. Ünlü bir ressam olan büyükbabası Sebastian Bell'den onlara kalan tablolarla ailecek rahat bir hayat sürerken, yine büyükbabasına ait La Belle Vie (Güzel Hayat) evi için planları vardır. Tess, küçük kasabadaki bu evi bir pansiyona dönüştürerek yeni bir işe adım atmak ister. Bunun için tadilat planları yaparken büyükannesinin ısınma sorunlarını bahane ederek kilitli tuttuğu odaya sıra gelir. Hayatı boyunca hiç girmediği ve içinde ne olduğunu dahi bilmediği bu gizemli odadan gece geç bir saatte hayvan tırmalamasına benzer sesler gelmeye başlayınca ilk iş olarak bu kapıyı açtırmaya ve ardındaki sırlarla yüzleşmeye karar verir. Böylece Tess'in aile geçmişindeki sırları öğreneceği macerası başlamış olur.
~~~~
"Ne kadar çok çaba sarf ederseniz edin, geçmişin izlerine rastlamaktan kaçınamazdınız. Ve o geçmişte saklı kalmış sırlardan da."
~~~~
Merhabalar,
Uzuun bir süreden sonra gerilim-korku türünde bir kitap okudum ve okurken bu türü özlediğimi fark ettim. Lanetli Kış hem kapağı hem de konusuyla ilgimi çeken bir kitaptı. Okumaya başladığım anda gerilsem de merak duygum ağır bastı ve La Belle Vie'nin gizemini çözmek için bulduğum her fırsatta okudum.:)
Kapının ardındaki gizemli varlık kim ya da ne, Tess'e ne anlatmaya çalışıyor, Tess bu sırrı çözüp hayalini kurduğu işe kavuşabilecek mi, vb birçok soruya yanıt aradığım gerilimi yüksek ve heyecanlı bir okuma oldu.
Tess'in komşuları Jane ve Jim ile olan samimi ilişkilerini, küçük olarak tasvir edilen Wharton kasabasını okurken, Gilmore Girls'deki Stars Hallow kasabasını anımsadım. :)
Wharton'un küçük ve samimi komşuluk ilişkilerini okumak kitaptaki gerilim havasını yumuşatmıştı.
Tess tadilat konusunda Jim ve Jane'in tavsiyesi ile Wyatt ile tanışıyor. Wyatt, tadilat dışında La Belle Vie'nin sırrını çözmesi için Tess'e destek olur. Bu durum ikilinin yakınlaşmasını sağlar. Gerilim/gizem türündeki kitaplarda pek romantizme yer verilmez ama Tess ve Wyatt arasındaki ilişkiyi okumak bana iyi geldi. Çünkü romantizm sever yanım. ♥ :)
Yazarın anlatımı akıcı ve kurgusal anlamda başarılıydı. Hele ki kitabın başlangıç bölümünü okuyunca gerilimi hissetmemek mümkün değil. Fakat kurgu içerisinde verdiği ipuçları sayesinde sırrın ne olduğunu kısmen tahmin ettim diyebilirim. Ortaya çıkan bazı gerçekler ters köşe hissiyle birlikte üzüntü vericiydi. Gizem/gerilim türüyle tanışmak istiyorsanız ya da benim gibi arada okuyorsanız şans verebilirsiniz. :)
~~~~
KİTABIN KÜNYESİ
Ben Sonnur Ben Saime Kitabının Konusu
Sonnur, 15 yaşında geçirdiği talihsiz bir kaza sonucunda hayatının on yılını kilitli kapılar ardında geçirmek zorunda kalır. Zorlu geçen bu on yılın ardından hayatta kalmayı başarsa da sırları, travmaları ve korkularıyla birlikte ona eşlik eden bir kadınla yaşamak zorunda kalmıştır. Karakter olarak Sonnur'dan çok farklı olan bu kadın kim, Sonnur'a neden böyle davranıyor ve ikili arasındaki çekişmenin galibi kim olacak?
Diğer yanda yıllardır, başarılı bir gazetecinin asistanlığını yapan Ayşe'ye kariyerinde büyük bir etki yaratacak röportaj teklifi gelir. Kitapları çoksatar listelerinde olan fakat daha önce kimsenin görmediği ve habercilerin tanışmak için fırsat kolladığı yazar Saime Sayın, Ayşe ile röportaj yapmak ister. Neden bu alanda başarısını kanıtlamış biri olan patronuyla yada başka biriyle değil de kendisiyle röportaj yapmak istediğini merak etse de, bu kariyeri için büyük bir fırsattır. Gizemli yazar Saime Sayın ile tanışan kişi olacak ve Ayşe de başarılı gazeteciler arasına adını yazdırabilecektir.
Herkesten gizli bir hayat süren yazar Saime Sayın kim? Neden özellikle Ayşe ile görüşmek istiyor? Ayşe bu görüşmede neler yaşayacak ve hayalini kurduğu kariyere kavuşabilecek mi?
Sonnur'un bu hikayedeki yeri nedir? Geçmişinden gelen sırlardan ve korkulardan sıyrılıp hayatına devam edebilecek mi? vb birçok soruya yanıt ararken heyecanla okuduğum bir kitaptı.
~~~~
"Yüreğin ölümü en son olur Ufuk. Bir ağacın yapraklannı dökmesi gibi umutlarını bir bir kaybeder. Sonunda yaşamak için hiç umudu kalmaz, işte o anda yürek de ölür. Ama sen benim hayatıma yüreğimin ölmesine son bir umut kalmışken geldin. O anda o son yaprak kopmamak için ağacına sıkı sıkı tutundu. Belki başka yapraklar da açacak. Yine de tüm olanları düşündüğümde bizim hiç şansımız olmadığını biliyorum."
~~~~
Instagram'da dahil olduğum bir okuma grubunda Ayşegül Çiçekoğlu'nun yeni çıkan Ben Sonnur Ben Saime kitabı için bir etkinlik olacağını ve İstanbul'da yaşayanların katılabileceği haberini alınca çok heyecanlandım. Hem yazarla tanışıp imza alabilecektim hem de kitabı okuyan diğer arkadaşlar ile sohbet etme imkanım olacaktı. Hal böyle olunca hemen ben de geliyorum dedim. :)
Etkinliğe katılmadan önce kitabım elime ulaştı ve büyük bir merakla okudum. Önce Ayşe ile tanıştık daha sonra da Sonnur ve eşi Ufuk ile. Okudukça merak duygum arttı. Sonnur'un travmalarının sebebi ne, ünlü yazar Saime Sayın ile bir bağlantısı var mı, Ayşe'nin tanımadığı bu iki kadın hayatına nasıl bir anda dahil oldu ve sırları ne diye birçok soruyu aklıma sıraladığım heyecanlı bir okuma serüveniydi.
!Buradan sonrası spoiler içerebilir!
Sonnur'un geçirdiği kazayı okurken boğazım düğüm düğüm oldu. Kitabın sayfasına bakakaldım. Ağlasam ağlayamıyorum, okumaya devam da edemiyorum. Yazarımızın gerçek hikayeden yola çıkarak kurguladığını da bildiğim için birkaç dakika boğazımdaki düğüm ve başımda ağrı ile kalakaldım. Benim okurken bu hale geldiğim bir durumu yaşayan birinin olmasını düşünmek ve buna rağmen hayata bir şekilde tutunduğunu bilmek tarif edilemeyecek kadar farklı bir duyguydu gerçekten.
Kitabın romantik tarafı ise geçmiş-günümüz şeklinde ilerleyen Sonnur ve Ufuk, günümüzde filizlenecek Ayşe ve Aras.
Ufuk'un Sonnur'a olan aşkı ve bağlılığını okumak kendinizi bu aşka imrenirken hatta benimde bir Ufuk'um olsa keşke derken bulabileceğiniz bir aşk bence. :))
Ayşe ve Aras'ın arasındaki ilişki size biraz daha karmaşık ve gel-gitliydi. Genç çiftimiz Sonnur ve Ufuk'un gölgesinde kalsa da onları okumak da keyifliydi. Onlara dair daha fazla şey okumak isterdim.
Kitabı okurken Sonnur, Saime ve Ayşe arasında nasıl bir bağlantı olduğuna dair çeşitli teorilerim oldu. Konu ilerledikçe ve yazarımızın verdiği ipuçlarını da toplayınca bazı noktalarda tahminlerimi tutturdum. Fakat sonunda Ayşegül hanım öyle bir ters köşe yapmıştı ki.. "Nasıl olur ya?" diyerek kalakaldım.
Ben Sonnur Ben Saime, birçok yerinde beni sarsan ve birden çok duyguyu yaşatan etkileyici bir kitaptı. Ayşegül Hanım'ın anlatımı hem kurgusal hem de kullandığı psikolojik unsurlar anlamında çok başarılıydı.
18 Mayıs Cumartesi günü İçerenköy Penguen Kitabevindeki buluşmaya gittiğimde karşımda kendisini görünce ilk dakikalarda heyecandan konuşamadım. :))
Sonrasında hem Ayşegül hanımın samimiyeti hem de gelen diğer arkadaşların eğlenceli sohbetiyle çok keyifli bir gün geçirdik. Yazarımız ve kitapları hakkında birçok detay öğrendik ve kitaplarımızı imzalatma imkanı bulduk. Şimdi bu satırları yazarken bile o anları anımsayıp mutlu oluyorum.
Uzun lafın kısacası, gerçekten bir hikayeden kurgulanmış etkileyici hikaye okumak isterseniz Ben Sonnur Ben Saime okuma listenizde olsun derim. :)
"Ama sonra bir anda elimi tutup gözlerime o sevecen, hayat dolu bakışıyla kilitlendiğinde altüst oldum. Elimi çekemedim.
Kalbimden gelen yoğun sesleri duymaması ümidiyle "Bana değil, yola bak. Kaza yapacaksın," dedim hayatında ilk defa el ele tutuşan mahcup genç bir kız gibi.
"Kazayı çoktan yaptım: Bırak keyfini çıkarayım. Çok bekledim bu anı" dedi sonsuz rahatlığıyla."
Farklı hayatlar içerisinde benzer durumu yaşayan iki evli kadın Güneş ve Nil.
Güneş, iş hayatında oldukça başarılı ve alanında tanınan kitap çıkarmış, söyleşiler, sempozyumlar veren genç bir kadın. Aynı zamanda eşi Tolga ile mutlu bir evliliğe sahip. Öyle ki sosyal çevrelerinde uyumları açısından örnek çift gibi görünüyorlar. Güneş'in hayatında her şey normal ve yolunda gidiyor gibi görünürken yıllar öncesinden çıkıp gelen Arda, bir şeylerin farkına varmasını sağlar. Ve bu sayede içindeki asıl "Güneş" ile tanışır.
Nil, genç yaşta evlenip çocuk sahibi olmuş, kendini küçük kızı ve işine adamış genç bir kadın. Eşi Ali'yi seviyor olsa da, hem ikisinin iş hayatlarının yoğunluğu hem de kızları Ela ile ilgilenmeye odaklanmaları sebebiyle evliliklerinin ilk zamanlarındaki o heyecanın kalmadığını fark eder. Bu durumla ilgili eşiyle konuşup ilişkilerindeki soğukluğu azaltmak istese de Ali'nin halinden memnun ve Nil'i suçlar tavırları genç kadını farklı sorgulamalara iter. Tam da bu süreçte çalıştığı bankaya yeni bir çalışma arkadaşı Hakan gelir. Genç adam Nil ile sohbet etmeye o kadar heveslidir ki her fırsatı değerlendirir. Nil başlangıçta mesafeli dursa da Hakan ile sohbetlerinde içsel sorgulamalarına da yanıtlar bulduğunu fark edince hayatı başka bir yöne doğru akmaya başlar.
Güneş ve Nil mahpusluklarında arafta kalmış iki evli kadındır. Derken kendilerini planlamadıkları bir dünyaya adım atarken bulurlar ve hayatlarını altüst etmekten kendilerini alamazlar. Kalpten başlayıp tüm hayatlarına yayılan değişimler yaşarken akıllarında ise tek bir soru vardır: "Haklı mı olmak istiyorsun, mutlu mu?"
Bu alıntı ise kitabın ifade edemeyeceğim bir özeti gibi. Güneş ve Nil mutluluğu mu seçecekler yoksa haklı olmayı mı derseniz, cevabı kitapta. :)
~~~~
Mutlu akşamlar arkadaşlarım.
Bayram tatili, tatil dönüşü iş yoğunluğu vs derken buralarda bir görünüp bir kaybolduğum dönemleri yaşıyorum. :)
Bugün yarım gün bile olsa işten uzaklaşma fırsatım olunca son zamanlarda beni kendine bağlayıp kısa sürede okuduğum bir kitaptan bahsetmek istedim.
"Zaten", hem kısa ve öz hem de ardında neler olduğunu merak ettiren bir kitap ismi değil mi ? :)
Kitap okumak isteyip elime aldığım hiçbir kitaba odaklanamadığım bir dönemde elime geçen Zaten, daha ilk sayfasından beni kendine çekti desem abartmış olmam. 29 saat içerisinde bitirdiğimi söylersem inanmanız için yeterli olur sanırım. :)
Bir bölüm Güneş, bir bölüm Nil şeklinde ilerleyen kitapta bir karakterin hikayesini okurken diğeri neler yaşıyor acaba diye merak ederek çevirdim sayfaları. İlk olarak Güneş ile tanıştığım için sanırım, onun hikayesine daha çabuk adapte oldum. Güneş Arda ile ve Nil Hakan ile ilişkilerinde neler yaşayacaklarını, ne karar vereceklerini merak ederek, Güneş ve Nil'in birbirleriyle bağlantıları var mı ya da olacak mı heyecanı ile okuyup bitirdim.
Yazarımız Evrim Gürler, iki karakterinde yaşadıklarını, içinde bulundukları ruh halini o kadar başarılı bir şekilde anlatmıştı ki okurken kendimi onların yerine koyarken buldum.
Mutlu olmak iki kadınında hakkı fakat yaşadıkları ilişkiler aldatmak olmaz mı?
Gerçek hayatta böyle bir durumla karşılaşsak nasıl tepkiler veririz?
Aldatmanın tam olarak karşılığı nedir?
Bu durumda eşleri Tolga ve Ali'ye haksızlık yapmış olmazlar mı? vb birçok soruya yanıt aradım. Bulabildin mi derseniz, kısmen evet ama bunları paylaşmak kitaba dair çok büyük ipuçları içereceğinden bende kalsa daha iyi olur. :)
Güneş ve Nazlı'nın dostluklarından bahsetmeden yazımı sonlandırmak istemem. Birbirinden farklı iki karakterde olsalar da sorgusuz sualsiz anlaşmaları, birbirlerine destek olmaları çok hoş bir detaydı.
Benim gibi bu tarz kurguları okumayı seviyorsanız şans verebilirsiniz. ♥
~~~~
"Yedek anahtarı hep bendedir.Hadi bakalım," dedi ve koltuklara kurulduk. Biner binmez bacağımın üstünde duran elimi tekrar tuttu.Dönüp bir süre bakmalara doyamadım. Lodosum, poyrazım olsa, dünyam bu vakitte dursa hiç şikâyet etmezdim. Sabah olmasa, ellerimiz gerçeklere dokunmasa...
Copyright © 2014 Mor Düşler Kitaplığı Blogger Templates | Crafted by VeeThemes.com