“Çünkü bütün bunlar saçmalık ve kimse gerçekten değişemez! Hayatımın içinde sıkışıp kaldım! Ben de daha iyi, güvenli, sabırlı bir insan olmak isterdim…Ama öyle değilim ve olmak istediğim kadınla olduğum kadın arasındaki uçurumu görmek beni daha da bunalıma sokuyor!”
~~~~
Mutluluğa Giden Yol Çakıl Taşlarıyla Doludur Konusu
Lisa, 4 çocuğunun, evdeki ve işindeki sorumlulukları arasında sıkışıp kalmış bir kadın. Bu yüklerin altında ezilmeye başlayan genç kadın, eşiyle ve çocuklarıyla keyifli anlar geçirerek mutlu olmak ve bunalım halinden kurtulmak ister. Her yerde reklamlarını gördüğü ve “Mutsuz mu hissediyorsunuz? Hayatınızda anlam mı arıyorsunuz? Mükemmel bir fiziğe ve ruhsal sağlığa mı sahip olmak istiyorsunuz? Öyleyse hemen kaydolun!” sloganıyla dikkat çeken "Mutluluğa Giden Yol" isimli kişisel gelişim seminerine kaydolur. Bu seminer ona günlük talimatlar vererek küçük değişikliklerle hayatını iyi yönde evrilmesini sağlamayı amaçlar.
Kitabımız, Lisa'nın bu seminer boyunca neler yaşadığını, hayalini kurduğu hayat düzenine kavuşup kavuşamayacağını konu alıyor.
~~~~

Sadece amacımıza ulaştığımız zaman değil, yol boyu gerçekleştirdiklerimizden de gurur duymalı ve bunun için kendimizi kutlamalıyız. Bu nedenle kendimize bir hedef belirlerken onu aşamalara bölmeliyiz ve geçtiğimiz her aşamada kendimizi ödüllendirmeliyiz.
~~~~
Merhabalar,
Yine bir pazar günü geldi ve ben okuduğum bir kitabı sizlerle paylaşma isteğiyle bilgisayarımın başına oturdum. :)
İsmi biraz uzun olsa da kitabın içeriğini açık bir şekilde yansıtıyor, Mutluluğa Giden Yol Çakıl Taşlarıyla Doludur.
Lisa, bir şirkette insan kaynakları müdürü. Aynı zamanda evli ve 4 erkek çocuğu annesi. Eşini ve çocuklarını çok seviyor olsa da sorumlulukları altında boğulduğunu hissetmeye başlıyor. Eşi sürekli meşguliyetini dile getirerek evdeki ve çocuklarına ilişkin tüm görevleri Lisa'nın omuzlarına yükler. 
Bunun üzerine bir de işyerindeki yöneticisi emekli olup yerine gelen yeni yönetici nefret ettiği biri olunca genç kadın tabiri caizse patlama noktasına gelir. Buna bir dur demek adına kişisel gelişim seminerine kaydolur. Bu seminerde ona günlük talimatlar verilerek hayatında küçük değişikliklerle mutluluk yolculuğuna başladığı söylenir. 
İşiyle ilgili adımlar atarak, kendisine zaman ayırıp, doğum sonrasında kalan ve vermek istediği kilolar için sağlıklı yaşama merhaba diyerek yolculuğa başlar. Fakat bu yolculuk gerçekten de çakıl taşlarıyla doludur. Verdiği kayıplarla, yolda edindiği yeni dostluklar ve tecrübelerle ikinci hayatına emin adımlarla ilerler. Sonunda ne oldu derseniz o da sürpriz olsun değil mi ama? :)
Yan Pasaj Yayınevi'nin kitaplarını ne kadar sevdiğimi sıkça dile getiriyorum ama yine söylemeden edemeyeceğim. :)
Hayatın içinden konuları, kişisel gelişim türü olarak ama emrivaki dille(şunu yap-böyle yapma tarzında) değil de bir karakterin hayatı üzerinden, okuyucunun kendisinden bir şeyler bulabileceği şekilde işlemesi hoşuma gidiyor. Bu şekilde daha etkileyici olduğunu düşünüyorum. Kadın olarak evdeki tüm işler sanki onun yapması zorunluğu varmış gibi Lisa'ya bırakılması, işyerinde kadın olduğu için yaşadığı mobbingler.. Maalesef ki hayatın içinde karşılaştığımız durumlar.
Bu durumlarla nasıl başa çıkabiliriz, neler yapmalıyız gibi konulardaki yönlendirmelerden faydalanabileceğinizi düşünüyorum. 
Benim gibi roman türü içerisinde aktarılan kişisel gelişim okumayı seviyorsanız Mutluluğa Giden Yol Çakıl Taşlarıyla Doludur kitabına şans verebilirsiniz. ♥


KİTABIN KÜNYESİ
Orijinal Adı:
Le chemin du bonheur est parsemé de cailloux (et de crottes de chien)
Yazar: Shelley Greiver
Çevirmen: Gülşah Ercenk
Yayınevi: Yan Pasaj
Sayfa Sayısı: 338
Baskı tarihi: 10.04.2025

 


"Bazıları yaşarken, bazıları ölürken hatırlanır..."

~~~~

Arden Kitabının Konusu

Doğu Avrupa’nın yeraltı dünyasında yaşanan hareketlilikler esnasında Romanya’nın ünlü iki ailesi arasındaki gerilim zirveye çıkmıştır. 

 Karnovic ailesi ve Valestri ailesi… 

 Karnoviclerin genç lideri Drogo, bir suikast girişiminden, o sırada aynı mekânda bulunan Edna isimli genç bir kadın sayesinde şans eseri kurtulur. 

 Bir resim sergisi açmak için ülkeye gelen genç kadın, bu olayın ardından Drogo’nun güvenini kazanıp Karnovic ailesinin malikânesinde yaşamaya başlar. Drogo’nun tahsis ettiği resim atölyesinde çizimlerine devam ederken birinin radarına yakalanır: Drogo’nun en yakın arkadaşı ve sağkolu olan Jan. Jan, kadının yalnızca resim yapmaya gelmediğini kısa sürede fark eder. Çünkü kadının sessiz duruşunda bir tehdit, bakışlarında anlatılamayan bir geçmiş gizlidir. 

 Birbirini yok etmeye kararlı iki ailenin mücadelesi devam ederken, onlar hakkındaki sırların deşifre edilmesi için istihbarat teşkilatları da kendi mücadelelerini gizlilikle sürdürmektedir. 

 Çok satan Tünelden Önceki Beyaz Ev serisinin evreninde, geçmiş ile gelecek arasındaki köprü Arden’in yeni maceralarıyla kuruluyor…(Tanıtım Bülteninden)



Merhabalar,
Ona Kadar Say ve Kardan Adamın Külleri kitaplarını severek okuduğum Işıl Işık'ın yeni kitabı Arden'i de okuyup bitirdim. Biraz bahsetmek için geldim. :)
Arden, yazarın Tünelden Önceki Beyaz Ev serisinin öncesinde yaşananları konu alıyor diye öğrendim, çünkü henüz seriyi okuma fırsatım olmadı. ^^
Karakterimiz Arden, ama görevi icabı onu Edna olarak tanıyacağız. Edna, gizli bir istihbarat ajanıdır. Romanya'nın iki köklü ailesi Karnovicler ve Valestriler arasındaki güç savaşı zirveye çıkmışken, görevi gereği bu ailelerden birinin içine sızarak istihbaratın ondan istediği bilgileri elde etmesi gerekmektedir. Drogo'ya yapılan suikastı engelleyerek bu görev için ilk adımını atar ve heyecan dolu maceramız başlar.
Edna, görevinde başarılı olabilecek mi?
Drogo, Edna'nın ajan olduğunu anlayacak mı?
Aileler arasındaki güç savaşının galibi kim olacak?
Gibi birçok sorunun yanıtını ararken merak ve heyecanla sayfaları çevireceğiniz bir kitap.
Buradan sonrası birazcık spoiler içerebilir. ^^
 Edna'nın Drogo'yu kurtarması ve sonrasındaki hamleleri gizemli bir havada ilerliyor. Bu planları ne için yaptığını, kimin için çalıştığını merak ederek okudum. Üyesi olduğu istihbarat hakkındaki bilgilerin aktarıldığı bölüme gelince yazarımızın kurgu yeteneğine bir kez daha hayran kaldım. Plazadaki ajan grupları, verilen eğitimler ve birçok başka detay, ne kadar incelikli düşünerek kurgulandığını ortaya koyuyor. 
Mafyaların çatışması, yapılan saldırı planları vs oldukça heyecanlıydı. Bunlara ek olarak Drogo ve Edna arasındaki duygusal çekim, romantik sever yanıma iyi geldi. ^^
Edna başarılı ve zeki bir ajan olsa da Drogo'nun mafya veliahtı olduğunu unutmuşçasına zekasını biraz hafife aldığını düşünüyorum.
Drogo ise mafya olmak için fazla iyimser bir karakter gibi  hissettirdi. Ya da bunlar onun maskesiydi? :)
Ters köşeleri ile şaşırtarak, tam çözüme ulaştığımızı düşündüğümüz noktada ise yazarımız macera yeni başlıyor diyerek kitabı sonlandırmış. Ve instagram yaptığı açıklamaya göre Arden'in 4 kitaplık seri olması planlanıyormuş.
Devamında neler olacak, Arden neler yaşayacak ve biz hangi olaylara şahitlik edeceğiz merakla bekliyorum. ^^
***
Siz Arden'i ya da Işıl Işık'ın diğer kitaplarını okudunuz mu?
Favori kitabınız hangisi? 


KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
Arden
Yazar: Işıl Işık
Yayınevi: Artemis Yayınları
Sayfa Sayısı: 376
Baskı tarihi: 2025

 


“Senin hiçbir şey yapmana gerek yok Mimoza Tanesi,” dedi can alıcı bir özgüvenle. “Sen kendini Rüzgar’a bırak, yeter.”


Bir Mimoza Masalı Konusu

Liza ve Poyraz, aynı mahallede yaşayan ve aynı okulda okuyan iki genç. İkili arasında başlayan aşk, Mimoza ve Rüzgar'ın masalı olarak devam eder. Fakat kaderin onlar için acı sürprizi vardır. Aşıklardan birini dünyanın bir ucuna savurur. Geride kalan Poyraz adeta bir enkaz gibi hayata tutunmaya çalışırken, gitmek zorunda kalan Liza pişmanlıklarıyla boğuşur.

Aradan geçen yıllar sonra gelen bir telefon, masal gibi aşkın acı çeken ikilisini bir araya getirecektir. Peki Mimoza ve Rüzgar'ın aşkı küllerinden yeniden doğacak mı?

Cevabı Bir Mimoza Masalı kitabında. :)

~~~~

"Günlerce, haftalarca, aylarca hatta yıllarca sadece bakmakla yetinirsin. Kırmaktan, küstürmekten korkarsın. Çünkü o Mimozaʼydı çünkü Mimoza Rüzgâr’ı sevmez," dedi hüzün gözlerini perde gibi örterken, o hüzün usulca kalbime kurulurken. "Hoşlanmaz Rüzgâr'dan," diye ekledi kısılan sesiyle. O güçlü, kararlı, kendinden emin sesi yoktu artık. "Ama yine de vazgeçmezsin, yine de seversin, Bir umut, sadece bir umut kırıntısı için beklersin. Çünkü Mimozaʼydı o, beklemeye değerdi."


Merhabalar,
Ufak bir kayboluşun ardından geri geldim. :)
Buralarda olmadığım süreçte okuduğum kitaplardan Bir Mimoza Masalı kitabıyla dönüş yapıyorum. ^^
Haziran ayında çok güzel bir lansman ile tatlı yazarı ile tanışma imkanı da bulduğum bu kitabı Temmuz ayında okuyup bitirdim. İlk olarak kitabın kapağı, yan boyaması, içerisinde bulunan çizimler, ayraçları, karakter kartları vb. detaylarından bahsetmek istiyorum. Öyle özenli ve güzellerdi ki kitaba başlamadan önce bu detaylarla aşk yaşadım desem abartmış olmam. ♥
Gelelim kitaba, Liza ve Poyraz lisede aynı sınıfta okuyan iki genç. Poyraz, güzel kızımıza tutulmuş ama Liza'nın bu aşkın farkına varması biraz zaman alıyor ve sonrasında masalsı aşk başlıyor. Rüzgar'ın Mimoza'sını nasıl güzel sevdiğine şahitlik etmeye başladığımız an, adeta hayatın acı yüzüyle karşılaşıyoruz. Liza'nın ebeveyn demeye dilinizin varmayacağı gaddarlıktaki anne-babasının genç kıza yaşattıklarını okumak insanın yüreğini dağlıyor. Tahmin edeceğiniz üzere, bu insanlar yüzünden iki genç aşık birbirlerinden koparılıyor. İkisi için zorlu geçen yıllar sonunda aniden gelişen bir durum sonucu, aralarındaki fiziksel mesafe ortadan kalkıyor ama kalplerindeki kırıklıkları düzeltebilecekler mi konusu biraz düşündürücü. :)
Kitabın eğlence unsuru, Liza'nın çılgın arkadaşı ve onun deyimiyle çatlak kurabiye, Leyla'dan bahsetmeden olmaz. Karşısındaki kişi kim olursa olsun lafını sakınmayan halleri, bazen patavatsızlığı ve Yağız ile atışmalarını okumak beni epey eğlendirdi. 
Kitaba adını da veren Mimoza çiçeği detayı içeriğinde de sıkça geçtiğinden zaman zaman kokusu burnuma geliyor gibi hissettim, bazen de bahsedilen o bahçeyi gerçekte görebilsem diye düşündüğüm oldu.
Bir Mimoza Masalı, genel anlamda romantik/dram gibi görünse de dostluk, şiddet/kadına şiddet, istismar gibi derinlikli konuları da içeriyor. Bu anlamda yazarın hassasiyeti beni çok etkiledi. Anlatım tarzını da çok sevdim, sade ve akıcı oluşuyla 480 sayfa nasıl bitti anlamadım bile. :)
Hikayenin devamında neler olacak merakla bekliyorum.
Genç yetişkin türde okuma yapmayı seviyorsanız Bir Mimoza Masalı kitabını tavsiye ederim. ♥

 


“Gerçekte hepimiz ölüyoruz,” dedi Jeppe. 
“Evet ama ölümsüz olduğumuzu sanıyoruz. O yüzden tüm o anlamsız şeyleri yapıyoruz, bir şekilde ölümü kontrol ettiğimizi düşünüyoruz. Ama o son tarih geldiğinde hayat tamamen saçma oluyor. Özellikle de acı çekiyorsan.”

Tapınak Kitabının Konusu
Kopenhag serisinin 4. ve son kitabı Tapınak, dedektiflerimiz Jeppe ve Anette'nin yeni görevini konu alıyor. 
Kitap vahşi bir şekilde işlenen bir cinayet ile başlıyor. Kurbanın bir yarısı bavul içinde çocuk parkına bırakıldığında dedektiflerimizin mesaisi başlar. Anette Werner, sırlarla dolu bu vahşi cinayeti çözme görevini üstlenir.
Jeppe ise geçmişin yaralarını sarmak için mesleğine ara vererek Bornholm adasına taşınır ve burada kereste fabrikasında çalışmaya başlar. Adanın sakinliğinin kendisine iyi geleceğini düşünürken, ortağının yardım çağrısıyla kendisini cinayet vakasının ortasında buluverir.
Katil kim ve bu vahşi cinayeti neden işledi?
Kimliği belirsiz maktülün kim olduğu bulunabilecek mi?
Kopenhag'dan Bornholm adasına uzanan olaylar silsilesinde neler neler gün yüzüne çıkacak.. 

~~~~

"Tekbenciliğin ne anlama geldiğini biliyor musun?" diye sordu Orla.
"Yalnız olmakla ilgili bir şey mi?" Jeppe kitap sayfasından başını kaldırdı.
"Tekbencilik, kişinin gerçekten var olduğundan emin olabileceği tek şeyin kendi benliği olduğu tezidir. Geri kalan her şey kişinin kendi hayal gücünün, uzaylıların veya zombilerin ürünü olabilir. Sadece kendinin var olduğundan emin olabilirsin."
"Anladım..."
Jeppe okumaya devam edecekken Orla konuşmayı sürdürdü.
"Fakat bir insanın kendi evrenindeki güneş olduğuna ve başkaları olmadan kendi başına idare edebileceğine inanmak benmerkezciliğin son noktasıdır." Orla kendi kendine başını salladı. "Başkaları olmadan kimse idare edemez, Jeppe. Uzun vadede değil"
~~~~
Mutlu akşamlar blog arkadaşlarım.
Bugün Kopenhag serisinin veda kitabıyla geldim. Seriye ortadan başladığım için veda ediyor sayılmam aslında ama sıralama olarak Tapınak serinin son kitabı.
Rıhtım kitabında yaşanan bazı olaylardan dolayı Jeppe'nin Kopenhag'dan uzaklaşma kararı aldığını öğreniyoruz. Burada ada halkı gibi sıradan bir hayat sürmeyi denese de eski ekip arkadaşının yardım çağrısını geri çeviremez ve kendisini olayların içerisinde bulur. 
Bir diğer karakterimiz ise Esther. Yaşadığı kayıp sonrası kendini boşlukta hisseden Esther, Margrethe Dybris’in biyografisini  yazmaya karar verir. Kitabı yazabilmek için Bornholm adasına yolu düşen kadında kendisini olaylara bir ucundan dahil olmuş olarak bulur. 
Tapınak kitabını okurken sürekli olarak vahşice katledilen kişinin kim olduğu, cinayet sebebi ve katilin kim olduğu konusunda soru işaretleri oldu. Kayıp olduğu bildirilen kişiler ve neden öldürülebilecekleri konusunda dedektiflerle birlikte beyin fırtınası yaparken buluyor insan kendini.
Diğer yandan Esther'in Margrethe Dybris'in mektuplarını okuyarak biyografisini yazmaya çalıştığı bölümler ayrıca ilgili çekiciydi. Geçmişe dair şeyler okumayı ve mektup detaylarını seven biri olarak kitaba olan merakımı arttıran detaylardı.
Kişisel yoğunluklarımdan dolayı okuma süremin uzaması bazı noktalarda kitaba olan odağımı kaybetmeme sebep olsa da genel olarak gerilim ve merak duygularını hissettiren, ters köşeler ve sürpriz detayları ile heyecanlı bir okuma süreci yaşattığını söyleyebilirim. 
Polisiye türüne ilginiz var ise Kopenhag serisine şans verebilirsiniz.

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Özgün Adı:
The Harbor
Yazar: Katrine Engberg
Çevirmen: Çiğdem Köfüncü
Yayınevi: The Kitap
Sayfa Sayısı: 344
Baskı tarihi: Aralık 2023

 



AŞK İNTİKAM UĞRUNA HARCANIR MI? 

Aşk Oyunu Konusu
Leyla, küçükken ailesi gözlerinin önünde katledilir. Mutlu ailesinin kollarından hayatın soğuk sokaklarına atılan küçük kız, zorluklarla savaşarak hayatına devam etmek zorunda kalır. Yıllar geçse de içindeki intikam ateşi sönmeden yanmaya devam eder. Ailesini ondan koparan mafya ailesinin içine sızarak intikamını almayı planlamaktadır.
Kenan Erener, mafya babasının oğlu ve koltuğunun varisi. Doğum gününü kutlamak için gittiği eğlence mekanında şarkı söyleyen Kadife'den çok etkilenmiştir. Masasına davet ettiği Kadife ile tanışınca genç kadın Kenan'ın daha da ilgisini çeker. Çünkü Kadife, kimsenin hayır diyemediği adama kafa tutan, dikbaşlı bir kadındır. Genç kadını araştırdığında ise asıl sürprizle karşılaşır. Geceleri şarkıcı Kadife olan kadın, gündüzleri bir kafede çalışan Leyla'dan başkası değildir.
İkili arasındaki Aşk Oyunu böylece başlamış olur. Oyunun kazananı kim derseniz, yanıtı kitapta. :)



Mutlu akşamlar arkadaşlarım!
2025'in yarısını geride bırakarak Temmuz ayına giriş yaptık. Son zamanlarda iş o kadar yoğunki günler/aylar nasıl geçiyor hayret ediyorum gerçekten. :)
Sizde durumlar nasıl, umarım her şey yolundadır.
Bu akşam buralarda olamadığım süreçte okuduğum Aşk Oyunu kitabından bahsetmeye geldim.
Aşk Oyunu, dark romance denen türde bir kitap. Yukarıda eklediğim uyarı ile başlayarak okuyucusunu uyarıyor. Bu anlamda ben de uyarmak isterim. Şiddet, madde bağımlılığı, cinsellik gibi unsurları barındıran, bu türde kitapları tercih etmeyenleri rahatsız edeceği için ilgisini çekmeyenler/tetiklenenler pas geçebilir. :)
Benimde normalde okuduğum bir tür değil ama şans vermek istedim. Sayfa sayısı başta gözümü korkutsa da akıcı anlatımı sayesinde zorlanmadan okuduğumu itiraf edeceğim. 
Leyla ve Kenan'ın aşkı alışık olduğumuz türde bir aşk hikayesi değil. Hem konusundan hem de uyarıdan anlamışsınızdır. :)
Biri intikam ateşi ile girdiği bu oyunda avına aşık olurken, diğeri de girdiği oyunun farkında olmasına rağmen aşkın çekimine karşı koyamayan sıradışı bir çift.
Leyla ve Kenan'ın ilişkisini okumak keyifli olsa da bazı noktalarda dengesiz misiniz yahu dedirtecek kıvama geldiği de oldu.(Yazarcığım kusura bakmasın, söylemeden edemedim. :D )
Mafya babası vs desek de Kenan'ın aile üyelerinin diyalogları epey eğlenceliydi. Bir de Leyla'nın arkadaşı Nazlı var. Öyle bir karakter ki onu okurken sanki kanlı canlı karşımda gibi hissettim.
Romantizmin yanında mafyatik olaylar ve polisiyenin de kurguya dahil olması kitabı daha heyecanlı bir hale getirmişti. Neler olacak, olayların arkasında kimler var, intikamlar alınacak mı, oyunun galibi kim olacak derken sayfalar arasına dalıyor insan. :) 
Sonuna yaklaştıkça olaylar çözüldü, sorular yanıt buluyor derken sürpriz bir son ile devamında neler olacak merakıyla noktayı koymuş Aysel Ergün. :)
Bakalım devam kitabında neler olacak, umarım fazla beklemeyiz. :)



 “ Bazen insan, olduğu kişiden kaçmak istiyor. Bu yüzden de sürekli görünüşünü değiştiriyor. Saç boyası , dövmeler, farklı makyajlar… Hep kendinden kaçma çabasıyla yapıyor bunları.” 
~~~~
 “Senden nefret etmiyorum Kenan.” dedi büyük bir içtenlikle kadın. Beklenmedik cevabına şaşırdı. Aslında daha çok Leyla’nın yeniden yakasına yapışmasını bekliyordu. 
“Ve bunun neden olduğunu bilmiyorum.” Konuşurken büyük ela gözlerini ona dikmişti. 
“Çünkü babandan nefret ediyorum, ablandan nefret ediyorum ama senden edemiyorum.”
~~~~
“Her gece sen uyuyunca saçlarını seviyorum biliyor musun? Her teline ayrı isim verdim. Hepsini ayrı seviyorum. Ay ışığında parlayan yüzüne bakarken nefes almayı bile unutuyorum bazen. Yüzündeki her bir çil tanesini saydım. Tek tek öptüm. Çok aciz bir adamım ben Leyla, beni asla sevmeyecek bir kadın için çarpar oldu kalbim.”
~~~~
“ Neden bana aşıksın?” diye netleştirdi soruyu. Adam, gözlerini ona dikti. 
“ Uzun zamandan sonra beni hayatta hissettiren tek şeysin.” Elini avuçlarının arasına aldı ve kalbine götürdü. 
“ Bütün sahteliğine rağmen tek gerçek şeysin.”
~~~~


KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
Aşk Oyunu
Yazar: Aysel Ergün
Yayınevi: Lolla Yayınları
Sayfa Sayısı: 624
Baskı tarihi: 2024

 


Viktor: Hep güneşin olmadığı zamanlarda mı burada uzanırsın?
Ona baktım. Artık gülümsemiyordu. Soru dolu bir bakış, çatık kaşlar. Gözlerimi kapattım ve gerçekten samimi bir şekilde sorduğu için cevaplamaya çalıştım: "Güneşin kendini gösterdiği o an için buradayım," dedim.
Sessizlik.
Viktor: İnsan soğuk bulutlara alışınca güneşin tadını daha mı çok çıkarıyor?
Bu soruyu düşündüm.
Ben: Bilmem. Üşümek berbat bir şey. Her daim bu böyle.Ama bazen güneş yeniden öyle güçlü bir şekilde parlayarak ortaya çıkıyor ki insan, teninin üzerindeki soğuk su damlalarının buharlaştığını ve gri bulutların soğuğunun üşümüş bedeninden çıkıp gittiğini hissedebiliyor.

~~~~
22 Tur Kitabının Konusu
Üniversite öğrencisi Tilda, babası uzun süre önce onları terk ettiği için alkolik annesi ve küçük kardeşi İda'nın sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalmıştır. Okuluna devam ederken bir yandan da süpermarkette çalışır. Ev işleri, 10 yaşındaki kardeşi İda'nın sorumlukları ve okul üçgeninde kendine kaçış olarak gördüğü alışkanlığı yüzme havuzudur. Her seferinde tam 22 tur yüzmek onun için bir ritüel haline gelmiştir. Hayatı aynı düzende devam ederken bir gün yüzme havuzunda birinin daha kendisi gibi tam 22 tur yüzdüğünü fark eder. Viktor, İda'nın hayatına dahil olduktan sonra yaşananları okuyoruz. 
~~~~
Ida: Onun sana âşık olduğuna eminim. 
Ida: Hiç âşık olmadım ama hastanenin otoparkında arabasına yürürken ya da bornozunla banyodan çıktığında sana bakışı sanırım sadece âşık insanların yaptığı bir şey.
~~~~
Merhabalar blog arkadaşlarım,
Kitaplarını severek okuduğum ve artık sizlerinde bildiği Yan Pasaj Yayınevi'nin 22 Tur kitabıyla geldim bugün.
Tilda, yaşından büyük sorumlulukları üstlenmek zorunda kalan genç bir kız. Üniversitede ve kariyerinde çok daha iyi durumda olabilecekken yıllardır annesini idare etmek ve kardeşine adeta annelik yapmak durumunda kalmış. Hayatları bu düzende devam ederken Viktor'un gelişiyle değişimler başlar.
Artık Tilda'nın yalnızlığına ve üzerindeki yükleri paylaşabileceği biri vardır. Üstelik genç kızın hayallerini gerçekleştirebileceği bir fırsatı vardır. Bir karar vermesi gerekir; hayalperest kardeşi İda'yı ve annesini geride bırakarak bu fırsatı değerlendirmek ya da hayatına onların yanında devam etmek.
Tilda'nın hem geçmişiyle yüzleştiği, hem de geleceğini yönlendirecek kararı verirken yaşadıklarını okumak farkındalık sağlayan bir deneyimdi.
Yazarın kalemiyle tanışma kitabım olduğundan başlangıçta biraz ağır ilerlese de alışınca ve Viktor'un dahil olmasıyla daha akıcı bir hal aldı.  Tilda'nın yaşadıklarına karşı güçlü duruşu da etkileyici bir detaydı. İda ise renkli kıyafetleri ve hayalperest ruhuyla kitabın renk katanıydı. :)
Tilda'nın hayatına dahil olup yaşadıklarını öğrenmek isterseniz 22 Tur'a şans verebilirsiniz.

~~~~
KİTABIN KÜNYESİ
Özgün Adı:
22 Bahnen
Yazar: Caroline Wahl
Çevirmen: Gonca Gül Kurtulmuş
Yayınevi: Yan Pasaj
Sayfa Sayısı: 232
Baskı tarihi: Nisan 2023 (İlk Baskı)

 


"Güven tuhaf bir unsurdur, tam anlamıyla anlaşılması çok zor olan, insan ilişkilerinin en zor yapı taşlarından biridir. Dürüstlük, güvenirlik ve açıklık gerektirir; bu kadarını biliyoruz. Ama temelde ya oradadır ya da yoktur."

~~~~
Mutlu pazarlar blog arkadaşlarım.
Bugün size okumuş olduğum polisiye türündeki Katrine Engberg'in Kopenhag serisinin 3.kitabı Rıhtım kitabından bahsetmek istedim.

Rıhtım Kitap Konusu
Şehrin varlıklı ve saygın ailelerinden birinin çocuğu olan Oscar Dreyer-Hoff  kaybolmuştur. Ailesi başta önemsemeyip Oscar'ın geri döneceğini düşünse de öyle olmaz. Telaşlanmaya başlayan Dreyer-Hoff ailesi durumu polise bildirir. Dedektiflerimiz Jeppe Kørner ve Anette Werner Oscar olayı araştırmaya başlar.
Oscar kaçtı mı, kaçırıldı mı? 
Aileye kötü notlar gönderen kim?
Oscar'ın en yakın arkadaşı neyi gizliyor?
Ve olayın kilit noktası sayılan limanda neler yaşanıyor?
Dedektiflerimiz bu sorulardan çok daha fazlasıyla ve az kanıtla olayı çözebilecek mi dersiniz?
~~~~
Ölünce ne kadar az yer kaplıyoruz, diye düşündü. Bütün bir hikayesini üzerinde birkaç söz ve sayılar yazan bir taşa sığdırıyoruz.
~~~~
Rıhtım, Kopenhag serisinin 3. kitabı. 
Kitap Oscar'ın kaybolması ile başlıyor. Aile oğulları 15 yaşında olduğu için ergenlikten dolayı bir kaçış olduğunu düşünüp önemsemese de saatler ve günler geçtikçe durumun ciddiyetini fark edip dedektiflere haber verirler. Dedektifler Anette ve Jeppe bu olayda görevlendirilir. Oscar'ın ailesini, arkadaş çevresini ve son günlerde neler yaptığını araştırarak başlarlar. Başlangıçta ellerinde pek ipucu olmasa da soruşturma ilerledikçe öğrendikleri detaylar, aileye gelen tehdit notları, Oscar'ın arkadaşının sırları, çelişkili ifadeler durumu daha da karmaşık bir hale getirir.
Oscar'ın ortadan kaybolmasına ek olarak, limanda yaşanan gizemli olaylar yeni ipuçlarını beraberinde getirir. 
Kopenhag limanının karanlık yüzünün ve Dreyer-Hoff zenginliği ile  saygın ve kusursuz bir aile gibi görünse de sırlarının ortaya çıktığı bir kitap Rıhtım.
Serinin 3. kitabı olsa da benim seriye başlama kitabım oldu. Birbirinden bağımsız olduklarını öğrenince biraz ortadan dalmış olabilirim. :))
İlk bölümler olayı anlama ve karakterleri tanıma kısımları olduğundan biraz yavaş ilerlese de ipuçları ortaya çıktıkça merak ve gerilim duygusuyla okumam hızlandı. Anlatım olarak sade olsa da mekan ve karakterlerin detaylı yansıtıldığını söyleyebilirim. Gerçekler ortaya çıktığında ise "yok artık" moduna girdiğimi söyleyebilirim. :)
Polisiye türünü seviyorsanız Kopenhag serisine şans verebilirsiniz. Ben de serinin Tapınak kitabıyla devam etmeyi planlıyorum. :)

Kopenhag Serisi Sıralama
1) Kiracı
2) Kelebek Evi
3) Rıhtım
4) Tapınak
~~~~
“Aşk ters gittiğinde, hiçbir şey yolunda gitmez.”
~~~~
Bir şey hakkında tutkulu olduğunuzda, vicdansız olursunuz. Sevdiğiniz zaman incinirsiniz. En iyi ailelerde bile açgözlülük ve aldatma vardır ve en derin aşklarda bile çengeller ve keder bulursunuz.
~~~~


KİTABIN KÜNYESİ
Özgün Adı: The Harbor
Yazar: Katrine Engberg
Çevirmen: Çiğdem Köfüncü
Yayınevi: The Kitap Yayınları
Sayfa Sayısı: 360
Baskı tarihi: Eylül 2023