Kitap Yorumları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap Yorumları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

 


"Her ışığın altında birileri nefes alıyor." dedi. "Kimi mutlu kimi mutsuz."

 Yaman önce yüzünü buruşturdu. Hemen ardından kollarını göğsünde kavuşturdu. "O küçücük parıltılar dahi uzaktan kendini belli edebiliyorsa senin göz alıcı ışığını nasıl saklayacağım?" 

Saklaya-cağım. Geleceği dair plan. Duru yeryüzündeki en samimi kahverengi gözlere umutsuzca baktı. "Işığı, büyüleyici kılan karanlıktır."

~~~~

Yaman, sık sık ziyaret ettiği kütüphanede karşılaştığı ateş kırmızısı saçları ve büyüleyici güzelliğiyle onu etkisi altına alan kadına olan hislerini açıklayabilmek için eline geçen tüm imkanları değerlendirmeye çalışır. 

Kırmızı saçlı güzel kızımız Duru ise, dışarıdan normal bir hayat sürüyor gibi görünse de katı kurallarla, çıkmazlarla ve zorluklarla dolu bir yaşam sürmektedir. Kendisinden etkilenen bu adamı esrarengiz hayatından uzak tutmaya çalışsa da aşka karşı gelmek o kadar kolay değildir. 

Ailesinden ona miras kalan Şifacılık görevi ve aşkı arasında sıkışıp kalan genç kadının yaşadıklarını okuduğumuz bir kitap Şifacı.

~~~~

Hiçbir acı ebedi değildir. Her derdin yanında filizlenen şifası da vardır... 

Duru, içimizde herhangi biri gibi dolaşırken değdiği her tene nefes aldırıyor, virgülden sonra cümlenin nasıl sonuçlanacağına dair ikinci bir şans veriyordu...

~~~~

Şifacı, Hanife Hekim'in kaleminden okuduğum ikinci kitap. Kırmızı ve Siyah kitabını severek okuyunca Şifacı'yı da kısa bir süre içinde okumaya karar vermiştim ve yorumuyla geldim. :)

Şifacı, yazarımızın yayınlanan ilk kitabı ve ülkemizde pek yaygın olmayan fantastik türde. Şaman bir aileden gelen Duru'nun Şifacılık görevini üstlenmesi, bu görevin katı kuralları, ona yüklenen büyük sorumluklar ile hayatını devam ettirmeye çalışmasını ve tam bir düzen kurmuşken Yaman'ın onun hayatına dahil oluşundan sonra yaşadıklarını okuyoruz.

Duru'yla tanışınca tuhaf bir karakter olduğunu düşündüm fakat iyice tanımaya başladığımda neden böyle olduğunu, davranışlarının ardında yatan asıl sebepleri bir bir görüyoruz. Ona yüklenen bu zor görevi tek başına başarması gerekiyor ve Duru kendini çok yalnız hissediyor. Bunların farkına vardığımda ve Duru'nun yaptıklarını görünce favori karakterlerimden birisi oldu.

Yaman'ın Duru'yla ilgili öğrendiklerine verdiği tepkiler ise normaldi bence. Sonuçta hangimiz günlük hayatında bir şifacıya aşık olmuş ki? :))

Fantastik kitapları okumayı severim ama Şifacıyı bu kadar seveceğimi düşünmemiştim açıkçası. Ben de Yaman gibi Duru'nun büyüsüne kapıldım sanırım. ^^
Şamanlığa dair olan kısımlar az olsa da beni heyecanlandırdı ve biraz daha detay okusaydık keşke dedirtti. Çok detay verip kitabın büyüsünü bozmak istemiyorum fakat insanların doğaya verdiği zararların bahsedildiği kısımlarda beni çok etkiledi. 
Duru'nun kuzeni Dolunay kitaba dahil olunca olaylar iyice heyecanlı ve merak uyandırıcı bir hal alıyor, onu da söylemeden edemeyeceğim. Yazarımızın anlatım tarzını diğer kitabında da sevmiştim, bu kitabıyla pekiştirmiş olduk. Fantastik türde kurgu yeteneğini de başarılı bir şekilde ortaya koymuştu bence. Umarım bu türde yazmaya devam eder. Fantastik türde kitap okumaya yeni başlayan ve bu türü severek okuyanlara Şifacı kitabını tavsiye ederim. ❤️

 


"Bence bir şeyler öğrenebileceğin kitaplar yargısı tamamen saçmalık. Bir hikâyenin size bir şey öğretmesi için gereken tek şey, kendinizi o hikâyenin içinde hissedebilmek. İyi bir kitap size bunu verir."

~~~~

Sevgili Limon Çiçeği, iki zıt düşünceli insanın karşı karşıya gelmesiyle oluşan olayları anlatıyor desem kısaca özetlemiş olurum aslında. :)
Bir tarafta Limon Sahaf'ın sahibi Meriç, diğer tarafta popüler kültür olarak nitelendirdiğimiz kitap satış mağazasında çalışan üniversite öğrencisi Ecrin.
Bir olay sonucu Meriç, Ecrin'e kaba davranıp onu dinlemeden çekip gidince kızımız sinirini atmak için muhatabına mektup yazmaya karar verir. Çünkü kaba ve büyüklenmeyi seven bu adama haddini bildirmesi gerekmektedir. İkilinin kendi fikirlerini savunan mektupları gittikçe hararetli bir hal alırken, aralarında oluşan bu mektup arkadaşlığı sonucunda fikirleri ve hisleri değişecek mi dersiniz?
~~~~
Bazılarının, insanları etkilemek için numaralara ihtiyacı olmaz. Bazıları sadece kendisi olur ve karşısındaki çoktan büyülenmiştir bile.
~~~~
Sevgili Limon Çiçeği, kitap okumakta zorlandığım bir dönemde bu durumu aşmamı sağlayacağını düşünerek okumaya karar verdiğim bir kitap oldu. Okurken ve bitirince çok doğru bir tercih olduğunu anladım. :)
Karakterlerden biraz bahsedecek olursam;
Ecrin, edebiyat bölümü öğrencisi. Her türden kitabı ayırt etmeden okuyan ve seven bir okur. 
Cemil Meriç, kitaplar konusunda keskin çizgileri olan bir okur. İkilimizin çatışmasının sebebi de tam olarak bu nokta zaten. Kitabın başında Ecrin gibi ben de Cemil Meriç'i kaba ve soğuk biri olarak gördüysem de tanıdıkça çok etkilendim. (Aksi mümkün mü acaba? :) )
~~~~
"Sizi seviyorum. Kalbimdeki onlarca kırıkla beraber. Kalbimde açan yüzlerce umutla beraber. Bana dair ne varsa hepsini size verecek, değerli olan her şeyimi sizinle yaşamak isteyecek kadar seviyorum. Sizi yeryüzündeki en güzel çiçeklerin, gökteki binlerce kuşun hatırına seviyorum. Sizi karanlık gecelerimdeki en parlak yıldız olduğunuz için. Beni hiç incitmeyeceğinizi bildiğim için seviyorum."
~~~~
Karakterlerin edebiyat konusunda fikirlerini tartışması, kitaplardan bahsedilmesi ve mektuplaşma detayı çok hoştu bence. Günümüzde mektuplaşmaya çağdışı bakılsa da ben küçüklüğümden beri oldukça ilgi duyuyorum, bu sebeple karakterlerin mektuplaşmasını çok sevdim ve okurken keşke benimde karşıma böyle biri çıksa diye düşündüğümde oldu. :)
Kitaba ve karakterlere genel bir bakış attığımızda Gurur ve Önyargı'nın modernize edilmiş şekli gibi olduğunu fark etmek pek de zor olmaz. Zaten yazarımızda kitabın birkaç yerinde Gurur ve Önyargı'ya atıfta bulunmuştu. :)
Betül Güçlü'nün akıcı ve kendine bağlayan tatlı bir anlatımı var. Birçok kitabı yayımlandı ama ben şuana kadar Süper Dadı ve Sevgili Limon Çiçeği kitaplarını okuma fırsatı buldum. Diğer kitapları da listemde. Beni yormayacak, tatlı hikayeler okumak istediğimde aralarından birini seçeceğim gibi görünüyor. :)
Sizlerde benim gibi zaman zaman bu tarz kitaplar okuma ihtiyacı duyuyorsanız şans verebilirsiniz. ♥

 


"Kalbimizi birbirine emanet etmek zorunda kalacağımız bir an gelse, saniye düşünmeden çıkarır avuçlarına bırakırım. "

~~~~

Reyhan ve Ali Eren'in Aşk Benim Hamurumda Var ile başlayan hikayesi Menümüzde Aşk Var ile devam ediyor.

İlk kitabı okuyanların hatırlayacağı üzere Reyhan kızımız hayallerine kavuşmak için gittiği İstanbul'da hayatının aşkını da bulmuştu. Hikayesinin ikinci perdesinde hem kızımızın aşçı olma hayallerine hem de hayatının aşkı Eren Ali ile yuvalarını kurup mutlu sonlarına ulaşabilmek için verdikleri mücadeleleri okuyoruz. :)

--

İlk kitabın yorumu sizlerle paylaşma fırsatım olmamıştı ama bayağı eğlenerek okumuş ve karakterleri aşırı sevmiştim. Menümüzde Aşk Var'ı da merakla bekledim ve okuyunca da hemen geldim. Hem ilk kitabı okumayanlar için hem de kitabın yorumunun sayfamda bulunmasını istediğimden kısaca Aşk Benim Hamurumda Var'dan da bahsedeceğim. :)

Buradan sonrası SPOİLER içerebilir!

Reyhan Göbekli, ESS (Erhan, Serhan ve Seyhan) olarak nitelendirdiği 3 ağabeyinin baskıları ve tabii ki sevgileriyle büyümüş, ailesinin göz bebeği. Mimarlık bölümünü okuyup bitirmiş olsa da ailesinden gizlediği aşçı olma hayallerini gerçekleştirmek için ünlü bir mimarlık şirketinden gelen iş teklifini kabul ederek İstanbul'a gitmişti. Hayallerinin ilk aşamasını tamamlayan kızımız için sırada aşçı olmak var. Bir yandan mimarlık konusunda yeteneklerini konuşturup herkesi kendine hayran bırakırken diğer yandan aşçılığa giden yolda hedefe kitlenmiş durumdadır. Tabii birde bu yolculukta karşılaştığı ve hiç hesapta olmayan bir şekilde hayatına dahil olup aşkı ona tattıran Ali Eren var. 

Devamında olanlar ise Menümüzde Aşk Var kitabında;

Reyhan, hayatının aşkına kavuşunca hikayelerini mutlulukla taçlandırmak gerek elbette. Kız istemeler, nişanlar düğünler derken tam Reyhan'a yakışır bol olaylı bir kitap bizlerle.^^

Reyhan, çok başarılı ve çokta temiz kalpli bir karakter. Kusur olarak sayabileceğim tek şey konuşma yeteneği. Böyle bir konuşma ile hayatımda karşılaşmadım desem abartmış olmam. :D

Kitaptan okumama rağmen, bazı anlarda kanlı canlı karşımdaymış gibi hissettiğim oldu, o derece diyeyim. 

Ali Eren, Reyhan'ın çalışmaya başladığı şirketin varislerinden, (Reyhan'ın tabiri ile) küçük patron. :)

Ve adının hakkının verircesine sabırlı ve bi o kadar da tatlı bir adam.

Diğer karakterlerimiz ise evlere şenlik. Reyhan'ın ailesi Antep'in havalarından, Ali Eren'in ailesi ile Ege havalarından olunca ortaya çıkan manzarayı siz düşünün. :))

Reyhan'ın hem kendi ailesi hem de müstakbel eşinin ailesi ile olan diyalogları ise kahkaha garantili. Özellikle kayınvalidesi ile olan kısımlarda çok eğlendim. 

Evlilik aşamaları dışında Reyhan'ın aşçılık kursunda yaşadığı olayları da eş zamanlı olarak okuyoruz. İlk kitapta şirket içinde yaşanan rekabetçi ortamın biraz değişik versiyonunu kursta yaşıyoruz kızımız. Devamında neler olduğunu anlatıp kitabın havasını bozmayayım. :)

~~~

"Seni onlardan çalmıyorum. Baban beni seçme şansını sana sunduğunda , bunu sana güvendiği için yaptı ve sen de beni seçtin. Seni seviyorum. Sana verdikleri sevgiyi ve yaydığın bu ışığı, seni ömrüm oldukça severek katlayacağıma da yemin ederim. Sakın ağlama ve beni seçtiğin için pişman olma. Aşk senin hamurunda var, unuttun mu? "

~~~

Yazarımızın anlatımı iki kitapta da çok eğlenceli ve oldukça akıcı. Reyhan gibi bir karakter varken bu durum kaçınılmaz gerçi. :)

İki ailenin üyeleri de oldukça cana yakın ve sempatik hissettirdi. Sanki kendi aileme dair bir şeyler okumuşum hissiyatı verdi. Entrikanın dozunu kaçırmadan, kalbi temiz insanların hayatlarının da ne kadar yolunda gideceğini kanıtlayan tatlı iki kitap okudum. Reyhan ve Ali Eren'i yüzümde tebessüm ile hatırlamaya devam edeceğim. Siz de benim gibi böyle hikayeleri okumayı seviyorsanız bu iki kitaba şans vermenizi isterim. :)




 


Balıkçı ve Oğlu, Zülfü Livaneli'nin birkaç yıllık aradan sonra yazdığı yeni romanı. Diğer kitaplarında olduğu gibi Balıkçı ve Oğlu kitabında da hayatın içerisinden, ülkemizin hatta dünyanın dramlarından biri olan göçmenliği ele almış.

İlk olarak Ege'de bir sahil kasabasında yaşayan balıkçı Mustafa ile tanışıyoruz. Yazarımız balıkçıların denizde yaşadıklarını, ailelerini, hayatlarını nasıl devam ettirdikleri gibi birçok detayı bizlere aktarıyor. Kitaba adını veren kısım ise Mustafa ve Mesude'nin oğullarını kaybettikten yaşadıkları zorlu süreç ve Mustafa'nın teknesiyle açıldığı bir gün denizde yunus tarafından ona getirilen bebeği kaybettikleri oğulları yerine koyarak kimselere söylemeden büyütüp hayatlarına devam etmek ile polise teslim etmek arasında gidip geldikleri o süreci okuyoruz.

~~~~

O koca deniz kimi zaman öfkelenir, kudurur, üç çatallı zıpkınıyla, önüne geçilmez bir güçle saldırır; kimi zamansa uysal bir sevgili olur, insanın yüzünü okşayan hafif tatlı meltemlerle, intikam dolu günlerini hafifletir, adeta özür diler..."

~~~~

Zülfü Livaneli, severek okuduğum yazarlardan biridir. Birçok eserini gerçek manada etkilenerek okuduğumdan yeni kitabı Balıkçı ve Oğlu için epey heyecanlıydım. 

Kitabın başlangıcında Ege kasabasını o kadar güzel tasvir ediyor ki adeta o kasabaya gidip balıkçılar ile teknelerine atlayıp gezintiye çıkmış, geri döndüklerinde kurdukları sofralarda sohbetlerine eşlik edip denizin o güzel kokusunu içime çekiyormuş gibi hissettim. Fakat sonrası hayatın gerçekleri ile yüzleşmek zamanı. Yukarıda da belirttiğim gibi kitap evsiz, yurtsuz kalan bu insanlara yardım edebilmeyi dilediğimiz ve kimi zaman hayatlarını kurtarmak için verdikleri mücadeleyi kaybettiklerini, denizlerde hayata veda etmiş bedenlerinin bulunduğu haberlerini yüreğimiz dağlanarak takip ettiğimiz göçmen sorununu ele alıyor. Bunları bir de kitapta okuyunca yüreğim iyice dağlandı. Yitip giden canların gerçekten var olduğunu bilerek okuyunca gözyaşlarımı tutamadım..

Kitabın sayfa sayısı da az olunca kısa bir sürede okuyup bitirdim. Livaneli'nin anlatımı her zaman olduğu gibi akıcı ve etkileyiciydi ama bu kitapta bir şeyler eksikmiş gibi hissettim. Serenad, Huzursuzluk veya Kardeşimin Hikayesi kitaplarında hissettiğim o yoğunluğu tam anlamıyla alamadım. Bu sebeple favorilerim arasına girdi diyemem ama böyle derin bir konuda farkındalık oluşturabileceği için şans verebilirsiniz diye düşünüyorum.

~~~~

İnsanlığın her anlamda can çekiştiği bir noktadayız.

~~~~

OKUDUĞUM DİĞER ZÜLFÜ LİVANELİ KİTAPLARI

Arkadaşıma Veda

Son Ada

Huzursuzluk

Kardeşimin Hikayesi

 


Bir telefon şakası insanın hayatını ne kadar etkileyebilir?

Çoğumuz altı üstü bir telefon şakası, ne olabilir ki yani deriz ama Serce Sevinç'in hayatında büyük sorunlara neden olur. Çünkü Serce, bir internet sitesinin müşteri hizmetleri bölümünde operatör olarak çalışmaktadır. İş arkadaşlarının rekabatçi davranışları nedeniyle oldukça bunalmışken, bir gün  bir telefon şakasının hedefi oluverir. Bu durum sıkıntılarına tuz biber olurken, Serce'nin sessiz sakin kalacağını asla düşünmeyin. Çünkü asıl olaylar şimdi başlıyor! 

~~~

 "İsmim Serce. Size nasıl yardımcı olabilirim?"
Karşıdan muzip bir ses duyuldu.
"İsmim Ceyhun. Size nasıl yürüyebilirim?"
Dudaklarımdakı sahte tebessüm yavaş yavaş gerçeğe evrildi. Az sonra ağzım yırtılırcasına sırıtıyordum. "Hı?"
"Günüm diyorum... Sesini duyunca aydı."

~~~

Serce Sevinç, iki kedisi ve bağımlısı olduğu dizileriyle işi arasında rutin bir hayat sürmektedir. Yaşamı sakin olsa da kendisi hiç öyle bir insan değildir. :) Oldukça rekabetçi, inatçı ve sivri dilli bir karaktere sahiptir. Kendisine yönelik yapılan bir şeye (şaka dahi olsa) asla boyun eğmez ve intikamını alır! Ceyhun, Serce'ye şaka yaparak hayatının hatasını yaptığını böylece fark edecek...

Ceyhun Çapkın ve arkadaşları, hayatlarındaki çoğu şeyi alaya almayı huy edinmiş, sinir bozucu karakterler desem yalan olmaz. Ama bu sefer sert kayaya çarptıklarının farkında değiller tabii. :D

Operatöre Bağlanıyorsunuz kitabı, K. Kübra Berk'in kaleminden okuduğum ilk kitap oldu. Öncelikle kapak ve mizanpaj tasarımının çok hoş ve içerikle uyumlu olduğunu söylemek istiyorum. Kapak tasarımındaki ve kitabın içerisinden çıkan küçük kartın üzerindeki detaylar tam anlamıyla Serce karakterini yansıtmış. 

Kurgusal olarak tahmin edilebilir bir ilerleyişi olsa da diyaloglar ve karakterler eğlenceli olduğundan keyifli ve hızlı bir okuma oldu benim için. Yazarımızın günlük hayatta karşılaşabileceğimiz diyalogları keyifli bir üslupla aktarması anlatımın akıcılığını desteklemişti.

Serce, lafını esirgemeyen ve hakkını sonuna kadar savunan hallerini çok sevdim. Ceyhun ve arkadaşlarının yaptığı tatsız şakanın, işini ne kadar olumsuz etkilediğini öyle bir anlatıyor ki Ceyhun vicdan azabından telafi etmek için kırk takla atıyor desem abartmış olmam. 

Ceyhun'a başta çok sinir oldum ama sonra hatasını telafi etmek için yaptıklarıyla iyi bir karakter tarafına geçiş yapabildi. Neler yaptığını söyleyip spoi vermiyim ama o hallerini okumak çok hoşuma gitti.🤭

Kitabın sonunda yaşanacakları az çok tahmin etsem de son kısımlarını bayağı bir heyecanla okudum. Neler olacak, karışan bazı durumlar çözüme ulaşabilecek mi vs diye beklerken kitap bitiverdi. Devam kitabı olduğundan bazı sorular ve olaylar çözüme kavuşmadı ama neyse ki ikinci kitap çıktı bile. En kısa zamanda okuyup çözüme kavuşturmak gerek tabii. :)

Kitap okuma zorluğu çektiğiniz bir dönemdeyseniz, eğlenceli bir şeyler okuyayım kendime geleyim diye düşünüyorsanız Operatöre Bağlanıyorsunuz 1 kitabına şans verebilirsiniz. Ben ikinci kitabını da okuyup bitirince onun yorumunda yeniden görüşürüz. 🤭♥️



 


 Odadan çıkarken can havliyle sırtına ince bir hırka geçirmişti. Başını gök kubbeye doğru kaldırıp dua edecekken yıldız kaydığını gördü. Garip bir korku, aynı zamanda garip bir heyecan hissetti kalbinde. Gözlerini sımsıkı yumup ellerini birbirine kenetledi. "Aşkı diliyorum," dedi "ölene dek bitmeyecek kudretli bir aşk diliyorum." Ardından gözlerini açtı. Cümlesine eklemeyi unuttuğu tek şey, kudretli bir aşkın gereği olarak vazgeçmeyi de bilmesi gerektiğiydi. 
 🖤❤️🖤❤️ 
 Tarih tekerrür ediyor deriz ya peki ya aşk tekerrür eder mi? Aynı isimleri paylaşan iki çift arasında aynı olaylar yaşanabilir mi?
Yazarımız sanki bu sorunun cevabını vermek için Kırmızı ve Siyah kitabını yazmış. 🤭 
Okumayı en çok sevdiğim tarzlardan biri, geçmiş ve günümüz şeklinde ilerliyor kitabımız. 
 1968 yılında arkadaş ortamında tanışan Ayla ve Kemal. Ayla'nın büyülü havasına kapılan Kemal, nişanlısını unutup genç kadın ile dolu dizgin bir aşk yaşamak ister. Ayla için ise Kemal'in aşk dolu hallerinden kaçabilmek imkansıza yakın bir şey. Ve kaçamaz da. Aralarındaki bu imkansız ama tutkulu aşk onları nerelere sürükleyip, neler yaşatacak dersiniz? 
 2020 yılına geldiğimizde yine aynı isimleri paylaşan çiftimiz Ayla ve Kemal. Benzer şekilde tanışma faslından sonra aynı ödev için bir araya gelmeleri, ortaya çıkan mektuplar ve mektupların ortaya döktüğü sırlar... 
 ~~~~ 
 Mustafa kitapların insana en yakın yoldaş olduğunu kalbi ilk kez kırıldığında anlamıştı. Sonra ilk başarısızlığında, ilk düşüşün de, içini sarmaya başlayan ilk umutsuzlukta. Teselliyi de yeniden ayağa kalkma gücünü de kitaplarda bulmuştu. Kızının, aynı inançla satırlara sarılması için çocukluğundan beri Ayla'ya hediye olarak kitap alıyordu. Bu durum biraz da geleneğe dönüşmüştü. Babasından ona, ondan kızına.
 ~~~~ 
 Kırmızı ve Siyah kitabını arkadaşlarım ile birlikte okuduk. Hanife Hekim kaleminden okuduğumuz ilk kitap ama son olmayacak o kesin.🤭
Aynı zamanda blogger arkadaşlarım ile düzenlediğimiz BCP etkinliğinin Nisan ayı teması olan 1900'lerde geçen eserler, nostalji ya da siyah-beyaz teması için seçtiğim kitap. Bu etkinlik nasıl bir şey diye merak edenler buraya tık tık. :) 
 Yukarıda da belirttiğim gibi geçmiş ve günümüz şeklinde ilerleyişe sahip kitapları okumayı çok seviyorum. Daha gizemli ve heyecanlı geliyor. Üzerine bir de mektuplar eklenince benim için tadından yenmez hale geldi. 🤭 Ayla ve Kemal çiftlerinin hikayelerini okumakta oldukça heyecan vericiydi. Çünkü yazarımız alışmış olduğumuz "aşk her şeyin üstesinden gelir, her şeyi düzeltir" tarzında bir kurgu değil de daha gerçekçi, hayatta karşımıza çıkabilecek türden bir hatta iki hikayeyi bizlerle buluşturmuş. Hepimiz deyip genelleme yapmayacağım ama çoğumuz Kemal gibi adamlara çekilip mutlu olmayı hayal ederken aşkın acı veren yüzüyle tanışıyoruz. Ayla'nın( ya da Ayla'ların) büyüsüne kapılıp aşkın peşinden koşarken ardında kalan ama aynı zamanda vazgeçemediği bir Berna olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz. Bu durumun sadece o kişiler arasında kalmayıp çocuklarını ve hatta torunlarını bile etkilediği gerçeği de var. Okurken iki Kemal'e de çok kızdım aslında ama günümüzdeki Kemal çok daha fazla sinirlendirdi. Spoiler vermek istemiyorum ama yaptıkları hiçbir şekilde kabullenecek şeyler değildi. Yazarımızın anlatımından bahsedecek olursam, Kırmızı ve Siyah tanışma kitabım fakat daha ilk sayfalardan tanışıklık hissi veren kendine bağlayan bir kalemi var Hanife Hekim'in. Anlatım tarzı oldukça akıcı, olayların kurgulanması ise hem heyecan verici hem de merak uyandırıcı olunca çok kısa bir sürede okuyup bitirdiğim bir kitap oldu. Etkisi ise hala devam ediyor. Hayatın içerisinden olaylar barındırması dışında kendimden bir şeyler bulmak ve farklı bakış açıları kazanmamı sağlaması bu durumu sağladı diye düşünüyorum. :) Kitap bittikten sonra yazarım ile duygularımı paylaşmanın dışında, ara sıra mesajlaşırken bile kitap hakkında değerlendirmeler yapmaya devam ediyoruz. Favorilerim listesine yeni bir kitap eklemişken, sohbet edebileceğim tatlı bir yazar da tanımış oldum. ❤️ 
 Esra ve Ebrar ile Hanife Hekim'in Şifacı kitabını da çok yakında okuyacağız. Onun içinde oldukça heyecanlıyım. Veda etmeden önce Kırmızı ve Siyah kitabına şans vermenizi canı gönülden istediğimi söylemek isterim. Benim gibi bu tarz kitapları okumayı seviyorsanız pişman olmayacağınızı düşünüyorum. 😇

 


"Bence aşk muhatabını seçer. Bir bulmacada aranan harf misali, sürahinin şeklini alan su gibi, birbirlerini tamamlarlar. Elbet beni de tamamlayan biri çıkacak ve bunu gördüğüm anda hissedip tanıyacağım."
✨💙✨
1970'li yılların İstanbul'unda geçen ve nostaljik havasıyla bizi gerçekten o yıllara götüren bir kitap Mavi Kıyılar. Sahra'nın aşkı ile sınanma hikayesi de diyebiliriz aslında. Ailesinin gözbebeği Sahra, üniversite öğrencisidir. Derslerinde oldukça başarılı olan genç kız, arkadaşları ile çok iyi anlaşıyor olsa da kendi kabuğunda yaşayan bir yanı da var. Okuduğu kitaplardaki gibi bir aşk hayal eden Sahra, bir gün rüyalarında gördüğü adamı canlı kanlı karşısında görünce hayatının akışı değişir. Yavuz'a beslediği hisler günden güne daha da artarken, bu aşk adeta onun sınavı olacak. Ve bu öyle bir büyük sınav ki.. Bu kadar konusundan bahsetmek yeterli yoksa kendimi tutamayıp sizi spoi bombardımanına tutabilirim çünkü.  

💙🦋💙🦋 
 "Benim duam sensin." "Senin duan aşk!"
"Aşkı senle tattığım için sadece aşk değil!" Güldü genç adam umutsuzca.
"Ya sana benimle gelen aşk ıstırap getirirse?"
"Ona da eyvallah derim."
💙🦋💙🦋

 Balbadem serisi ile tanışıp kalemini çok sevdiğim yazarım Esra Uzun'un Mavi Kıyılar'ı tür olarak Balbadem serisinden farklı olsa da daha okumadan seveceğimi hissetmiştim. Ve itiraf etmem gerekirse beni beklediğimden çok daha fazla etkiledi. Siyasi çatışmaların olduğu bir dönemde kendi halinde ve sadece derslerine odaklanmış bir öğrenci olan Sahra, çok zarif bir karakter. Kitap okurken çoğumuzun yaşadığı gibi kitaplardaki o güzel aşkları okuyup böyle bir aşk hayali kurarken rüyalarında gördüğü adam ile rüyalar aleminde bu aşkı tatmaya başlar. Ama günün birinde gerçek hayatta o adamla tanışınca hem hislerine hem de davranışlarına engel olamaz. Kader de onların bir araya gelmesini istercesine ağlarını örer. Yavuz ise, alışık olduğumuz erkek karakterlerden oldukça farklı, derinlikli bir karakterdi. Sahra'nın hayatına yaptığı dokunuşu benim anlatmam ile değilde okuyarak öğrenmeniz çok daha güzel olacaktır. 😌 Sahra'nın aşk yolculuğunda heyecanını, mutluluğunu, hüznünü vb birçok duyguyu onunla birlikte yaşadım diyebilirim. Hele ki bir bölüm var ki, hiç beklemediğim daha doğrusu gelişini hissettiğim ama yaşanmasını asla istemediğim bir olay oldu. O bölümü okurken tabiri caizse başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Beynim uyuştu ve bir süre kitabı kenara bırakıp bunu sindirmem gerekti. Bunu yaşarken de yazarımıza mesajlar atıp onu darlamış ve bütün hislerimi ona dökmüş olabilirim.🙈🤭 Yazım tarzıyla beni etkileyen ve kesinlikle favori yazarlarım listesinde yer alan Esra Uzun bu kez de beni yanıltmadı ve hem kurgusal yeteneği hem de yazım diliyle bir kez daha etkisi altına aldı. Tasavvufi türde pek fazla kitap okumamış olsam da Mavi Kıyılar açık ara favorim oldu ve sizlerin de bu güzel eseri okumanızı canı gönülden isterim. ❤️

🦋💙🦋💙 
 "Yaşamak, güzeldir. Nefes almak, hayatı deneyimlemek bambaşkadır. Akıbetimizin ölüm olduğunu bilsek de burası için çabalamaktan vazgeçmeyiz. Sevmek, sevilmek bizler içindir." Gözlerini iki gencin üzerinde gezdirdi. "Dünyayı ayakta tutan şeydir sevgi. İnsanlara bahşedilmiş en güzel hediyedir. Ne zaman kiminle geleceği belli olmaz." Yavuz'a baktı. "Geldiğinde geri çevirmek yakışmaz! Hele ki hiç inatlaşılmaz! Yanmamak için kaçtığın sırada bir bakmışsın ki daha fazla alev almışsın."

 


Kendi kabuğuna yabancı olmanın, ruhunun ait olduğu bedene dar gelmesinin, bazen hiçbir sebebi yokken gözünün gördüğü her şeyi bir tiyatro sahnesini izler gibi algılamamın sebebini ben bile bilemezken, bunlara tamamen yabancı insanların anlamasını beklemek zaten haksızlık olurdu...


~~~~


Merhabalar.

Bugün severek okuduğum bir kitaptan bahsetmek istiyorum. İtiraf etmek gerekirse okuyalı epey bir zaman oldu ama güzel bir yazı yazamam düşüncesiyle yorumumu sürekli erteledim ve nihayet yazabiliyorum. :)

Bibury Cadısı, öncelikle kapağıyla beni kendine çeken bir kitap oldu. Tabloya bakıyormuş gibi hissettiren ve arka kapağını okumadan bile hikayesi ne acaba diye düşündüren kapak tasarımına sahip bence.

Konusuna gelecek olursam;

Bibury Cadısı iki zamanlı olarak ilerleyen kurguya sahip. 1860 İngiltere'si ve günümüz Türkiye'sinde yaşanıyor. 

1860 yılında kitaba ismini veren Bibury köyünde yaşayan, güzeller güzeli Charlotte'nın hayatının aşkıyla tanışma hikayesini okuyoruz. Şifacı ve yardımseverliği ile bilinen Charlotte, bir gün kapısına gelen yaralı adama iyileşmesi için yardım eder. Ve böylece Charlotte ile Arthur'un hikayesi başlar.

Günümüz İstanbul'unda yaşayan, hayatında büyük bir boşluk hisseden, hafızasının derinliklerinde kaybolan anılarını hatırlamaya çalışan ve çizdiği resimler ile hayatına devam eden Ferah. Ailesi ile mesafeli bir ilişkisi olan genç kadının hayatı, mahallesinde yeni açılan restaurantın sahibi Aren ile tanışınca bambaşka bir hal alır. Ve sonrasında yaşanan olaylar Charlotte ve Ferah arasındaki bağlantının çözmemizi sağlıyor diyebilirim. :)

~~~~

Hayat güçlü kadınları içinde barındıramaz. Hazmedilemeyen ağır bir yemek gibi eninde sonunda onu kusar. Kötü çobanlar güçlü kadınları sevmez...

~~~~

Bu şekilde çift zamanlı ilerleyen kurgular her zaman dikkatimi çekmiştir. İki zaman arasındaki o bağlantıyı bulmanın heyecanı bambaşka bir his bence. :) Ferah'ın hafıza kaybının, ailesi ile arasındaki soğukluğun sebepleri neler; Charlotte ile Ferah'ın hikayesi nasıl bir bağlantı ile bağlanacak, aşk hikayeleri mutlu sona ulaşabilecek mi vb. birçok soru eşliğinde çevirdim sayfaları.

Charlotte ve Arthur'un hikayesi de etkileyiciydi fakat ben Ferah ve Aren'in hikayesinden daha çok etkilendiğimi itiraf edeceğim. Charlotte karakter olarak kusursuz bir portre çizerken Ferah'ın farklılığı beni kendine çekti sanırım. Kaybettiği hafızasını geri getirmek için verdiği çaba, benliğini bulma yolculuğu farklı duygular hissettirdi. Bir de arkadaşı Yusuf için yaptıkları var elbette. Kağıt toplayıcısı olduğu için çoğu kişinin görmezden geldiği Yusuf'un, en yakın dostu oldu Ferah. Bu konuda insanların farkındalığını arttırmak için yaptıkları ise gerçekten takdire şayandı. Güçlü kadın karakterleri her zaman sevmişizdir. 😎

 Yazarımızın önceki kitaplarını da görüp merak etmiştim ama tanışma kitabımız Bibury Cadısı oldu. Seçtiği konu olsun, kurgu ve anlatımı olsun beni çok etkiledi. Başta da söylediğim gibi bu tarz kitapları okumayı çok severim. Nesrin hanımın akıcı üslubuyla birleşen bu kitabı da severek okudum. Bu yıl okuduğum kitaplar arasında favoriler listeme girdi bile.

Benim gibi bu türe ilginiz varsa, güçlü kadın karakterleri okumayı seviyorsanız Bibury Cadısı'na şans vermelisiniz. 

 


“İşte bu kitap, oğluma yazdığım mektubumdur, yüreği daima vatan sevgisiyle dolu iki arkadaşın hayallerini gerçekleştirme hikâyesidir.”

Mutlu akşamlar blog arkadaşlarım😊
Bugün keyifle okuduğum bir kitabı sizlerle paylaşmak istiyorum;
Arkadaşıma Veda kitabında Cumhuriyetimizin kurucusu ve 20. yüzyılın büyük lideri Mustafa Kemal Atatürk ile can dostu, silah arkadaşı ve sadık yaveri Salih Bozok'un tanışmalarından Atamızın vefatına kadar geçen sürede yaşadıklarını okuyoruz. 
Atatürk'ün hasta yatağında son anlarını yaşadığı fark edilince, neredeyse bütün ömrünü geçirdiği dostunu kaybedecek olmanın hüznüyle bir karar veren ve bu kararı vermesinin sebebini oğluna mektup ile açıklamak isteyen Salih Bozok'un kaleminden Mustafa Kemal Atatürk'ün okul ve askerlik hayatını, annesi ile olan ilişkisini, doğaya ve hayvanlara olan sevgisini okuyoruz. Kitap oldukça akıcıydı. Sanki önümde gerçekten mektuplar varmış da Salih Bozok'un oğlu yerine ben okuyormuşum hissi uyandırdı. Anlatılanlardan o kadar etkilendim ki kitabın sonuna geldiğimde keşke biraz daha uzun olsa, Atatürk ve can dostu hakkında daha fazla şey okuyabilseydim diye düşündüm. Ergün Gündüz'ün çizimleriyle desteklenmesi de kitabın etkileyiciliğini arttırmış diye düşünüyorum. Bahsedilen olayları çok başarılı bir şekilde resmetmişti.

~~~~
Bir gün Atatürk'ün doktorlarından biri bana,
"Arkadaşınızı hiç kıskanmadınız mı?" diye sordu. Bir süre samimiyette düşündüm ve ona şöyle cevap verdim:
"Belki ilk zamanlar ben niye onun kadar önemli olamıyorum diye düşünmüşümdür. Ama sonra emin olun böyle bir duyguya kapılmadım. Bu duygu şuna benziyor: Ağrı Dağı'nı kıskanabilir misiniz? Ya da gökten geçen bir bulutu? Ya da denizi? Mustafa Kemal'i kıskanmak, işte o kadar akıldışı bir şey benim için."
~~~~
 
Bu kitabı okurken Atamızın güçlü ve kararlı karakterini daha küçük yaşta edindiğini, yaşadığı zorlukları ve ülkemiz için yaptığı fedakarlıkları okurken ona olan hayranlığım ve minnetim daha da arttı. Son satırları okurken ise gözyaşlarımı tutamadım. Başta ulu önderimiz Atatürk olmak üzere ülkemizin kurtuluşu için var gücüyle savaşan, canını feda eden herkese sonsuz teşekkürler, ruhunuz şad olsun 🙌

Son olarak Arkadaşıma Veda'nın küçükten büyüğe herkesin okumasını isteyeceğim kitaplardan bir tanesi olduğunu belirtmek isterim. :)
****

KİTABIN KÜNYESİ
Adı: Arkadaşıma Veda
Yazar: Zülfü Livaneli
Yayınevi: İnkılap
Sayfa Sayısı: 172
Baskı tarihi: Aralık 2021


Merhabalar ^^
Bugün 2021 yılının son aylarında yapmış olduğum kitap alışverişlerinden ve hediye olarak kitaplığıma katılmış kitaplardan bahsetmek istedim. 

BKM Kitap sitesinden yapmış olduğum alışveriş ile başlayalım;
Seçili kitaplarda 1 alana 1 bedava kampanyası vardı. Ben de böyle bir fırsatı kaçırmak istemedim ve bir sepet hazırladım. :)
Josh Malerman - Teftiş
Krysten Ritter - Şenlik Ateşi 
Mia Sheridan - Leo'nun Şansı
Walter Tevis - Vezir Gambiti
Veronica Roth - Seçilmiş Olanlar
Bir de fotoğrafa eklemeyi unuttuğum Temel Çizim Teknikleri kitaplarını seçtim. Her biri 14,9 tl olan kitapları 1 alana 1 bedava kampanyası ile 6 kitabı yaklaşık olarak 45 tl'ye almış oldum, epey karlı bir alışveriş oldu. :)

*1 alana 1 bedava kampanyası hala devam ediyor, ilginizi çeken kitaplar varsa bu fırsatı kaçırmayın derim. ♥

BKM Kitap'tan bir diğer siparişim ise;
Esra Uzun'un Mavi Kıyılar kitabı içindi.
Balbadem serisi (bkz. yorumum) ile tanışıp kalemine hayran kaldığım Esra Uzun'un yeni kitabı çıkınca ve BKM'de uygun fiyata denk getirince kaçırmak istemedim. 
Severek takip ettiğim Sergül Kato'da gördüğüm Sevme Kusurları kitabını da indirimde görünce sepete attım. 
Bir Çift İpek Çorap ve Başka Öyküler kitabı da kardeşimin isteği üzerine alındı. :)
Kitapların fiyatları ise şu şekildeydi;
Mavi Kıyılar : 24,7 tl
Sevme Kusurları : 14,3 tl
Bir Çift İpek Çorap : 6,49 tl

~~~~

Erin Watt'ın Royal Serisinin ilk 3 kitabını arkadaşım hediye etmişti. Devam kitabı olan Lekeli Taç'ı da Trendyol sitesindeki kuponumla 12 tl gibi bir fiyatla aldım. :)

Son olarak Stefan Zweig'ın Korku kitabı kitaplığımızda eksikti. İlle Kitap bloğunun sahibesi İnci abla için hediye kitaplarımı sipariş ederken onu da kendim için sepete attım. :)
 
Ve sırada hediye kitaplarım var ^^
Doğum günüm kasım ayındaydı ve her sene sürprizleriyle beni mutlu eden arkadaşım Elif bu sene de es geçmedi sağ olsun. ♥
Sefiller seti ve Yasak Aşkın Kanıtı kitaplarını hediye etti. :)
~~~~
Beyza Bulut, kitaplar sayesinde tanıştığım ve sohbetinden çok keyif aldığım bir arkadaşım. Zaman Savaşçıları serisini wattpad üzerinden yayınlıyordu ve bastırmak istediğinden bahsetmişti. Sonunda hayallerine kavuştu ve mutluluğuna beni de dahil etti. :)
Kardeşimle anlaşarak doğum günü sürprizi olarak kitabını imzalayıp göndermiş. Nasıl mutlu oldum anlatamam. ♥
~~~~
Ateş Böceğinin Şarkısı ve Dilek Ağacının Gölgesinde kitaplarını ise katıldığım bir çekilişten kazandım. ♥




Hediye kitaplarımın 2.bölümüyle devam edelim ^^
Bu görseldeki kitaplar yayınevleri tarafından okuyup yorumlarımı paylaşmam için hediye edildi. :)

* Zülfü Livaneli - Serenad ve Huzursuzluk kitaplarını önceki baskılarından okumuştum ve favorilerimdendir. Yeni baskılarını okumak için de sabırsızlanıyorum.
* Zülfü Livaneli - Arkadaşıma Veda ; Yakın zamanda okudum, detaylı yorumu da çok yakında gelecek. 
* Maral Atmaca - Yaralasar 3-4 ; seri tamamlandı. Çok yakında instagram sayfamız Tozlu Sayfalar'a konuk edeceğiz.
* Nesrin Öz - Bibury Cadısı ; 2022'nin ilk kitabı olarak seçip okudum. Çok etkileyiciydi, detaylı yorumum yakında. ^^
* Henry Rider Haggard - Kadın
* Meral Kır - Gerçek Sensin ; Hedef Sensin kitabından sonra merakla bekliyordum, nihayet kavuştuk. ♥
* Zeynep Turan - 2022 Sıfırdan
* Ahmet Aslan ve Begüm Gürel - Boşanmanın Anatomisi
* Melekber Deniz - Menümüzde Aşk Var; Aşk Benim Hamurumda Var kitabının devamı, uzun bekleyişin ardından Reyhan ve Ali Eren'in hikayesi kaldığı yerden devam ediyor. ^^
* Çiçeklerin Dili 
* Laetitia Colombani - Kazananlar
* Filozoflarla 5 Çayı Stoa Felsefesi ve Anadolu İrfanı

~~~~
2021'in son aylarında kitaplığıma dahil olan kitaplar bunlardı. Okuduklarımın yorumlarını da fırsat buldukça sizlerle paylaşmayı planlıyorum. Ve hepsini okumak için sabırsızlanıyorum elbetteee. :))
Siz en son hangi kitabı aldınız?
Benim listemdekilerden okuyup beğendikleriniz ya da çok okumak istiyorum dediğiniz kitaplar var mı?
Hadi yoruma gelin biraz kitap sohbeti yapalım. ♥


Mutlu yıllaarr! 🎄

Sanki daha dün 2021'i karşılamışız gibi hissediyorum ama göz açıp kapayıncaya kadar geçip gitti sanki. :)

2021' e veda etmişken artık gelenekselleşmiş yazılarımdan biri olan yıl sonu değerlendirmesini yazmasam olmazdı elbette. Okuduklarım ve izlediklerimi bir yazıda toplayınca çok uzun olduğunu, bu durumun okurken sizi bunaltabileceğini düşünerek Instagram sayfamda bir anket yapmıştım. İkisi aynı yazıda mı ayrı ayrı mı olsun diye sordum ve çoğunluk ayrı ayrı deyince iki parça halinde yazmaya karar verdim. :)

İlk olarak okuduklarım ile başlayalım. ♥

2021 yılı için okuma hedefim 60'tı. Çok yaklaşmış olsam da, yoğunluğumdan dolayı tamamlayamadım. Gönül tamamlayabilmeyi isterdi elbette ama pek de takılmıyorum. Okuyabildiğim güzel kitaplara odaklanıyorum. Lafı daha fazla uzatmadan okuduklarıma geçiyorum. :)

*Blogta detaylı incelemesi bulunan kitapların linklerini ekledim, renklendirilmiş olanların üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz. ♥

~~~~

2021 YILINDA OKUDUKLARIM

1) Dolunayda Açan Çiçek - N.G. Kabal

2) Sen Olduğunu Biliyorum 2 - Elif Y. Urfalıoğlu

3) Sultan ve İmparator

4) Ateşte Açan Çiçek - Berrin Karapınar

5) Her Yas 18 Ay Sürer - Annie Hartnett

6) Aşk Tutkusu - Tuğba Atıcı Coşar

7) Başkası İçin Yaşayanlar - Hayrullah Doğan

8) Asel - Sena Nur Işık

9) Derin Düşünceler - Aşk (Olimpos Y.)

10) Derin Düşünceler - Yalnızlık (Olimpos Y.)

11) Sanki Sen Aynı Ben - Cem Güventürk

12) Bobby Brown'un Olağan ve Üstü Öyküsü - Arzu Birol

13) Gümüş Serçe - Fiona Valpy

14) Tek Bedende Üç Yaşam - Ramazan Cıcık

15) Felsefenin Kısa Tarihi - Muharrem Şirin

16) Aşk Sen Kokuyor - Mira Yelkenci

17) Edebiyat Mutluluktur - Zülfü Livaneli

18) Uluslararası Bir Aşk Hikayesi - Mehtap Fırat

19) Geçmişe Yolculuk - Stefan Zweig

20) Çit - Ayşenur Yazıcı 

21) Cevfi Leyl Müphem - Leman Bekirzade

22) İstanbul Portresi - Kayahan Demir

23) Yıldızları Yeniden Yakmanın Vakti Geldi - Virginie Grimaldi

24) Ölüme Üç Kala Uyandır Beni - Harun Özen (Yarım)

25) Aşk Benim Hamurumda Var - Melekber Deniz

26) Ruhuma Dokunan Hayalet - Ulduz Makh

27) Korku Dağını Aşan Tavşan

28) Aşk-ı Yaz - Zeynep Özlem Çakman

29) Çılgın Kızlar Takımı Sürpriz karşılaşmalar - Jessica Sanders

30) Halef 1 - Leman Veli

31) İfritin Varisi - Nazmiye Sümer

32) Muhsin - Orhan Bahtiyar

33) Yaşamadan Ölmeyeceğim - Maud Ankaoua

34) Konuşamadığımız Ne Varsa - Arda Erel

35) Yolun Ortasından Sesleniyorum - Onur Büyüktopçu

36) Portakal Kokulu Kız - Şennur Kasa

37) Başımın Belası 1 - Ayşenur İnce

38) Renkli Çekmeceli Şifonyer - Olivia Ruiz

39) Kadın Koruma - Selma Kahraman

40) Kalp Ne İsterse O Olur - Meryem Nart

41) Mavi Dantel - Çağla Çakır

42) Kalbimin Sahibi - Başak Kızıltan

43) Mazi Sonsuza Kadar - Esra Tok

44) Sahte Balayı - Christina Lauren

45) Operatöre Bağlanıyorsunuz 1 - K.K.Berk

46) Faith - Merve Akyüz

47) Yasak Aşkın Kanıtı - Taylor Jenkins Reid

48) Arkadaşıma Veda - Zülfü Livaneli

49) Simyacı - Paulo Coelho (Yarım)

50) Filozoflarla Beş Çayı - Anadolu İrfanı ( Yarım)

~~~~

3 tane yarım kalmış kitabım ile toplamda 50 kitap okuyarak 2021 yılını tamamladım. Bu sayıdan yola çıkarak 2022 için 50 kitap okumayı hedefledim. Bakalım hedefime ulaşabilecek miyim? :)

***

Sizler 2021 yılında kaç kitap okudunuz? 

Hedefinize ulaşabildiniz mi? 

Okunanlar listemizde ortak kitaplar var mı? 

2022 yılı için okuma hedefi belirlediniz mi ?

Sizinle sohbet etmeyi özlediğim için biraz fazla soru sormuş olabilirim ama cevaplarınızı çok merak ediyorum. :) ♥


~~~~~

2021 Değerlendirmesi - İzlediklerim yazım için tık tık. :)

 


"Burası gerçek dünya peri masalı değil, yaralı kalbim."

~~~~

Şeyda, herkesin imrenerek baktığı Çulhaların bir tanecik kızı. Ona yüklenmiş bu sıfatın ağırlığı altında kendi hayatını özgürce yaşayamayacağını düşünmektedir. Bu düşüncenin verdiği öfkeden ise buz pateni yaparak ve Yağız'ı izleyerek kurtulmaktadır.

Yağız Kahraman, nam-ı diğer Buzda Sevişen Adam. Gizemli halleri ve buz üzerindeki harika gösterileri ile tüm kadınları etkisine alır. Tabii bunların arasında Şeyda Çulha da var. :)

Gizemli kahramanımız Yağız, bir gün Şeyda'ya hem çok şaşırtan hem de hayır diyemeyeceği bir teklifte bulunur. Geçmişte yaşadıklarının benzerliği nedeniyle birbirlerine iz kardeşi diyen Şeyda ve Yağız'ın yolculuğunda hem hüzünlü geçmişlerine hem de heyecan dolu yolculuğuna tanıklık ediyoruz.

~~~~

“Karanlığın arasından aydınlanan güzel bir ışık.Kalbini ısıtan güzel bir gülümseme. Ruhuna değen ela bakışlar. Ona doğru çekildiğin güzel bir ten. Gözlerimi yakan ama yine de kendine baktıran bir adam. Yağız Kahraman.” 

~~~~

Kalp Ne İsterse O Olur, Meryem Nart'ın kaleminden okuduğum ilk kitaptı. Hem konusu ile hem de tasarımında mor rengin kullanılması sebebiyle dikkatimi çeken KNİOO'u beklentimi karşılar şekilde heyecanla okudum. Yazarımızın akıcı anlatımı ve kurgudaki sürprizleri de bu heyecanı arttırdı diyebilirim.

Şeyda'nın hayatından bu denli bezmiş olmasının sebebini, Yağız'ın gizemli duruşunun arkasında neler yaşadığını, ikilimizin çıktığı yolculukta nelerle karşılaşacağını merak ederek çevirdim sayfaları. Sonunda ise tam bir sürprizle karşılaştım. Hiç beklemediğim bir sonla karşılaşınca devamında neler olacağını acayip şekilde merak ediyorum. İkinci kitabı nasıl beklerim bilmiyorum. :))

Benim gibi yoğunluğunuzu ve yorgunluğunuzu unutturacak, okurken sizi içine alacak türde kitap okumak isterseniz Kalp Ne İsterse O Olur'u tercih edebilirsiniz. ♥

~~~~

"İstediği kadar mayın sersin yoluma,ben gördüğüm mücevherden vazgeçmem."

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Adı: KNİOO
Yazar: Meryem Nart
Yayınevi: Ephesus
Sayfa Sayısı: 400
Baskı tarihi: Haziran 2021

 


"Bir yerde kıtlık varsa bilin ki o toprağın insanları birbirlerini sevmeyi, yetimi kollamayı unutmuştur. Kıt olan toprak değil, kalplerdir."

~~~~

6 nüfuslu bir ailenin üçüncü çocuğu olan Fahriye, annesi ve kardeşleri ile Kore Savaşına gitmiş olan babalarının dönüşünü büyük bir heyecanla ve özlemle beklemektedir. Bekledikleri gün gelip çattığında ise büyük bir sürprizle karşılaşırlar. Babası evlerine geri dönmüştür fakat yanında bir kadın ve kucağında bir bebekle. Bu gün Fahriye ve ailesi için dönüm noktası olur. Hayatın zorlayıcı yüzüyle karşılaşırlar ve mücadeleleri başlar.

Kim ne derse desin hep kalbinin sesini dinleyen Fahriye, umudunu ve sevgiye olan inancını kaybetmez. Günün birinde kendisi gibi bildiği dünyaların ötesini düşleyen çoban Salih ile tanışır ve gönlünü ona kaptırır. Kadınların evleneceği adamı seçmesinin hayal olduğu bir dönemde aşık olduğu adamla birlikte olması hayatının şansıdır. Fakat hayat acımasız yüzünü göstermeye devam ederek Fırtına Fahriye'yi sınamaya devam eder ve aklının ucundan dahi geçirmeyeceği bir kadere sürükler.


1950’li yılların Türkiye’sinden günümüze uzanan ve gerçek bir hayat hikâyesinden uyarlanan Mavi Dantel, güçlü kadınların tüm imkânsızlık, acı, ıstırap ve zorluklara rağmen umuda ve cesarete tutunmaktan asla vazgeçmediğini etkileyici bir dille anlatıyor. (Tanıtım Bülteninden Alıntı)


Favori yayınevlerim arasında olan Arkadya Yayınları'nın ilk Türk yazarı Çağla Çakır'ın Mavi Dantel kitabının çıkacağı haberini gördüğüm ilk anda, bu kitabı okumalıyım diye düşünmüştüm. Yayımlandıktan kısa bir süre sonra elime ulaştı ve merak içerisinde okuyup bitirdim. (Kişisel yoğunluğumdan dolayı yorumlamakta biraz geciktim ama onun için mazur görün.😇)

~~~~

"Kader armağanını sunmadan önce bir insanı kaç kere sınar?"

~~~~

Güçlü kadın hikayelerini okumayı çok seviyorum. Bu sebeple Mavi Dantel'e başlamadan önce seveceğimi biliyordum ve yanıltmadı da. :) Kitabın gerçek bir hayat hikayesini anlattığını bilerek okuduğum için ayrıca kalbime dokundu. Fahriye'nin tüm yaşadıklarının gerçek olduğunu bilerek okumak, yaşadığı onlarca zorluğa rağmen savaşmaya devam etmesi, güçlü duruşu.. Yüz yüze tanışma fırsatım olmasa da hikayesini öğrenmek, onu tanımak benim için çok kıymetli.  Yazarımız Çağla Çakır'a, anneannesine verdiği sözü tutarak hikayesini bizlerle paylaştığı ve Fırtına Fahriye ile tanışmamıza vesile olduğu için teşekkür etmek istiyorum.

Mavi Dantel, yazarımızın ilk kitabı olmasına rağmen anlatımı öylesine güzeldi ki. Kitap editörlüğü ve çevirmenlik yapan yazarımızın bu konudaki yetkinliğini kanıtlar nitelikteydi bence. Olaylara gerçekten şahitlik ediyormuşum hissiyle, o duyguları yaşayarak okudum ve sizlere de canı gönülden tavsiye ederim. Favorilerim arasına giren Mavi Dantel kitabını okumanızı ve Fahriye ile tanışmanızı çok isterim. :)

 


"Yaşamak, nadir rastlanan bir şeydir. Çoğu insan sadece var olur." - Oscar Wilde

***
Finans alanında başarısını kanıtlamış olan Malo, bir proje için Bangkok'a gider. Fakat şehre vardıktan kısa bir süre sonra kulak misafiri olduğu bir konuşma tabiri caizse dünyasını başına yıkmıştır; Yaşamak için yalnızca birkaç ayı kalmıştır.
Hayata dair tüm umudunu keserek intihar etmeye karar verdiği sırada Phueng adındaki yaşlı kadınla tanışır. Bu esrarengiz kadın Malo'ya garip bir teklifte bulunur: Ölümünü otuz gün boyunca ertelemesini ve bu 30 günü satın almayı teklif eder. Malo kaderinin gidişatını değiştirecek deneyimleri içeren anlaşmayı kabul ettiğinde bu dünyada sadece "var olanlardan" değil, gerçekten "yaşayanlardan" olmayı da seçtiğinin farkında değildir.
~~~~
Ya yaşadıklarımız nesilden nesile aktarılan travmalarımızdan kaynaklanıyorsa? Kâinattaki hiç kimsenin sırrına eremediği, bambaşka bir plan varsa? Başımıza gelenler bir amaç uğruna yolumuza yerleştirilmişse? Bir romandan daha fazlası olan Yaşamadan Ölmeyeceğim, bizi varoluşumuzun derinliklerine doğru unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor ve hayal ettiğimiz hayatı yaşayabilmemiz için ilham veriyor.

~~~~
Merhabalar!
Öncelikle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı Kutlarım. 
Nice 98. Yıllara. 😍
Bugün Kalan Hayatımın İlk Günü ile tanıştığım Maud Ankaoua'nın dilimize çevrilen ikinci kitabı ile geldim. :)
Ve en az ilk kitabı kadar severek okuduğumu söyleyebilirim. ♥
Malo'nun başarılı bir işi ve onu sevip güvenen iş arkadaşları olmasına rağmen hayatından umudunu kesip intiharın eşiğine geldiği anda karşısına Phueng'in çıkması onun için büyük bir işaretti bence. Bu olaydan sonraki 30 günlük süreç ise tam bir hayat dersiydi desem yanlış olmaz. Malo'nun deneyimlediği şeyler, Phueng'in öğretileri öyle anlamlıydı ki.. Çoğumuzun hayatında en az bir kez karşılaştığı durumlara farklı bir bakış açısıyla bakmasını sağlayacak olaylar ve yorumlardı. 
Spoiler vermemek adına olaylardan bahsetmeyeceğim fakat kitabın sonunda ortaya çıkan bazı gerçekler hem biraz hüzünlü hem de şok ediciydi. Özellikle sonunu okurken gözyaşlarımı tutamadığımı itiraf edeceğim. 
Yazarın iki kitabında da hayatın içerisinden konular seçmesi, sanki gerçek bir hikayeye tanıklık ediyormuşum hissi verdi. Böyle hissettiğim kitaplar ben de daha derin izler bırakıyor. Başarılı bir anlatıma ek olarak başarılı çevirisiyle kısa sürede okuyup bitirdiğim kitaplar arasında yerini aldı. 
Oscar Wilde'ın dediği gibi yaşamak ve var olmak arasındaki o farkı anlayacağınız, farklı bir bakış açısı kazanacağınız bu kitabı okumanızı isterim. Belki siz de benim gibi okuyup bitirdikten sonra "Yaşamadan Ölmeyeceğim" diye düşünürsünüz. :) 

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Orijina Adı:
Respire ! Le plan est toujours parfait
Adı: Yaşamadan Ölmeyeceğim
Yazar: Maud Ankaoua
Yayınevi: Yan Pasaj
Sayfa Sayısı: 304
Baskı tarihi: Nisan 2021

 


"Çölde başkalarının ayak izinden gitmek kolaydır. Önemli olan kendi ayak izini oluşturup diğerlerinin takip etmesini sağlamaktır."

~~~~
Muhsin, henüz 16 yaşındayken içindeki tiyatro aşkıyla ailesine başkaldırarak evi terk eder. Tiyatroya olan aşkı sonsuz olsa da bu uğurda yaşadıkları oldukça zorlu. Açlık, parasızlık, dış baskılar ve hatta savaş. Fakat Muhsin bunların hiçbirini kendine engel olarak görmeden, hiçbir şeyin imkansız olmadığını düşünerek ömrünün sonuna kadar tiyatro için çabalar. İstanbul'da başlayan tiyatro yolculuğu Paris, Berlin ve Stockholm'e kadar uzanır. Kendini ve ülkesini tiyatro konusunda ilerletip geliştirmek için çabalayan, aç kalarak sokaklarda yatmayı dahi göze alan Muhsin Ertuğrul'un hayatını okuyoruz.

~~~~
Fakat treni de çok sevmişti. Buharla çalışan bir zaman makinesiydi sanki içinde bulunduğu gürültülü makine. Hayatın ve zamanın içinden hiçbir şeye dokunmadan, sadece izleyerek geçip gidiyor, trenin hızı hayatın akışını dondururken, kendisini duran zamanın içinden geçirerek eşsiz bir deneyim sunuyordu. Şehirler, kasabalar, köyler, ormanlar, meralar, otlayan hayvanlar, trenin peşine takılan çocuklar...
~~~~

Muhsin Ertuğrul, ülkemizde batılı anlamda tiyatronun kurucusu kabul edilen, sinema alanında da Türkiye'de ilk önemli katkıları sağlayan tiyatro oyuncusu, yönetmen ve yapımcıdır.
İtiraf etmem gerekir ki bu kitabı okuyana kadar kendisini tanımıyordum. Yazarımız Orhan Bahtiyar sayesinde tanıştım, kendisine bu konuda teşekkür etmek isterim. :) 
Ne kadarı kurgu ne kadarı gerçek kestiremesem de Muhsin beyin tiyatro için çabalarına gerçekten hayran kaldım. Her şeyden önce genç yaşında ailesini bile karşısına alarak kendini büyük bir bilinmezliğe atması büyük bir cesaret örneği. Sonrasında verdiği savaşlar, kendini geliştirebilmek adına sınırlarını zorlaması çok etkileyiciydi bence.
Orhan Bahtiyar'ın kalemiyle Vecihi kitabıyla tanışmıştım. Muhsin kitabıyla daha bir sevdim. Ülkemiz için önemli işler yapmış insanlar hakkında böyle güzel kitaplar yazarak bizlerle buluşturmasının hoş bir şey olduğunu düşünüyorum ve severek okuyorum. :)
Sizler de benim gibi bu tür kitapları okumayı seviyorsanız, tiyatro ve sinemaya ilgi duyuyorsanız Muhsin kitabını okuyup Muhsin Ertuğrul ile tanışın derim. ♥

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
Muhsin
Yazar: Orhan Bahtiyar
Yayınevi: İnkılap
Sayfa Sayısı: 344
Baskı tarihi: Haziran 2021


Merhabalar!
Uzuun bir aranın ardından geri geldim. :)
Görüşmeyeli nasılsınız? Umarım her şey yolundadır.
Hem kişisel yoğunluğumdan dolayı hem de ülkemizin geçirdiği kötü günlerde sosyal medyadan biraz uzaklaşmıştım. Neyse ki her şey yoluna girdi. Ben de sizleri çok özlediğim için daha fazla uzatmadan dönmek istedim. 💙

“Kapanmaz mı yaralarımız?” 
Çenesini yukarı doğru kaldırarak, “Asla,” dedi keskin bir dille. 
“Hiçbir zaman iyileşemeyiz biz. Ailenin açtığı yaraları hiç kimse, hiçbir şey kapatamaz.”  

💙💙💙 

Mihrinaz Akşahin, Azim Akşahin'in annesinin adını taşıdığı için ailesinin Halef'i olarak gördüğü, biricik torunu ve kıymetlisi. Genç kız dedesinin ilgisi ve sevgisiyle büyüse de anne-babasının yokluğuyla bir yanı hep eksik kalmış. Her şey yolunda giderken, bir gün bir olay patlak verir ve dedesi onu koruyabilmek için evden uzaklaştırır. Bu yaşına kadar dedesinin himayesinde yaşayan Mihrinaz ne yapacağını bilemezken, rüyalarında gördüğü adam, Zamir Hancıoğlu gelip onu kurtarır. Gizemli davranışları, sakladığı sırlar olsa da Mihrinaz içten içe ona güvenmekten kendini alıkoyamaz. 
Mihrinaz'ın kaçmasına sebep olan olay ne, ailesine neler oldu, Zamir onu nereden tanıyor, rüyalarına nasıl girebildi ve neler saklıyor gibi birçok soruya cevap aradığımız olaylar yaşanıyor.

💙💙💙

"Yıldızlar ve ay sarılmış. Sen de bana mı sarılsan?"

💙💙💙  
 Kitabın ilk sayfalarında, Mihrinaz ve Zamir'in rüyalarda buluşma kısmını okuduğum an bu kitap tam benlik dedim. Rüya görmeyi de rüyalarla ilgili şeyleri okuyup izlemeyi de çok sevmişimdir. 😍 
Tabii kurgumuz rüyalardan ibaret değildi. Akşahin ailesini tehdit eden tehlikeler, Mihrinaz'ın ailesini kaybetmesinin arkasındaki sırlar, Zamir'in Mihrinaz'ın rüyalarına girmesinin sebeplerini ve daha sonrasında onu korumak için yaptığı fedakarlıkların arkasındaki gerçeklerin oluşturduğu yoğun bir kurguya sahip. Öyle ki tam olaylar çözüldü sandığımız anda bambaşka olaylar başlıyor. :)
Mihrinaz Akşahin, şımarık ve bencil bir karakter gibi görünse de neden böyle davrandığını anlamak zor olmadı benim için. Cam fanus misali bir hayatı olan bu kızın bir yanı hep eksik kalmış. Dedesinin kanatları altında yaşamış olsa da ailesinin kaybıyla küçük yaşta olgunlaşmak zorunda kalmış. Dedesinin onu korumak için gizlediği geçmişi ile yüzleşmesini sağlayan ise Zamir oldu. 
Başlangıçta Zamir'i tam çözemedim, gizemli halleri yüzünden Mihrinaz'ı koruyor mu yoksa tam aksi bir durum mu var ortada diye düşünürken Mihrinaz gibi ben de ona güvenmek istedim. Tanıdıkça da bu hislerimin doğru olduğunun farkına vardım. Zamir'in Mihrinaz'a gerçekleri itiraf etmesi ile asıl bombalar patladı ve olayların daha yeni başladığının sinyalini vererek ilk kitaba veda ettik. Neyse ki çok beklemeden ikinci kitaba kavuştuk. Okumaya başlamadan önce yorumumu sizlerle paylaşmak istedim. Benim gibi bu tarz kurguları sevenler için de tavsiyemdir elbette. 💙

💙💙💙 

Nefesini yüzüme çarpmaktan çekinmeden, “Konuşmayacak mısın?” diye sordu merakla. Ne konuşabiliyor ne de hareket edebiliyordum. Beni o yönetiyordu ve böylelikle dans ediyorduk.
Yutkunarak, “Bu şarkının sözleri yok mu?” diye sordum. Saçmaladığımın farkındaydım ama söyleyecek başka bir şey bulamamıştım. 
Düşünmeden, “Var,” diye fısıldadı. Ela harelerim dudaklarından burnuna ve oradan da gözlerine doğru tırmandı. 
“Kovaladığım ışık sensin.”

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ 
Adı: Halef 1 ~ Düş 
Yazar: Leman Veli 
Yayınevi: Ephesus 
Sayfa Sayısı: 480 
Baskı tarihi: Nisan 2021 
Goodreads puanı: 3.92 / 5