Türk yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

 



AŞK İNTİKAM UĞRUNA HARCANIR MI? 

Aşk Oyunu Konusu
Leyla, küçükken ailesi gözlerinin önünde katledilir. Mutlu ailesinin kollarından hayatın soğuk sokaklarına atılan küçük kız, zorluklarla savaşarak hayatına devam etmek zorunda kalır. Yıllar geçse de içindeki intikam ateşi sönmeden yanmaya devam eder. Ailesini ondan koparan mafya ailesinin içine sızarak intikamını almayı planlamaktadır.
Kenan Erener, mafya babasının oğlu ve koltuğunun varisi. Doğum gününü kutlamak için gittiği eğlence mekanında şarkı söyleyen Kadife'den çok etkilenmiştir. Masasına davet ettiği Kadife ile tanışınca genç kadın Kenan'ın daha da ilgisini çeker. Çünkü Kadife, kimsenin hayır diyemediği adama kafa tutan, dikbaşlı bir kadındır. Genç kadını araştırdığında ise asıl sürprizle karşılaşır. Geceleri şarkıcı Kadife olan kadın, gündüzleri bir kafede çalışan Leyla'dan başkası değildir.
İkili arasındaki Aşk Oyunu böylece başlamış olur. Oyunun kazananı kim derseniz, yanıtı kitapta. :)



Mutlu akşamlar arkadaşlarım!
2025'in yarısını geride bırakarak Temmuz ayına giriş yaptık. Son zamanlarda iş o kadar yoğunki günler/aylar nasıl geçiyor hayret ediyorum gerçekten. :)
Sizde durumlar nasıl, umarım her şey yolundadır.
Bu akşam buralarda olamadığım süreçte okuduğum Aşk Oyunu kitabından bahsetmeye geldim.
Aşk Oyunu, dark romance denen türde bir kitap. Yukarıda eklediğim uyarı ile başlayarak okuyucusunu uyarıyor. Bu anlamda ben de uyarmak isterim. Şiddet, madde bağımlılığı, cinsellik gibi unsurları barındıran, bu türde kitapları tercih etmeyenleri rahatsız edeceği için ilgisini çekmeyenler/tetiklenenler pas geçebilir. :)
Benimde normalde okuduğum bir tür değil ama şans vermek istedim. Sayfa sayısı başta gözümü korkutsa da akıcı anlatımı sayesinde zorlanmadan okuduğumu itiraf edeceğim. 
Leyla ve Kenan'ın aşkı alışık olduğumuz türde bir aşk hikayesi değil. Hem konusundan hem de uyarıdan anlamışsınızdır. :)
Biri intikam ateşi ile girdiği bu oyunda avına aşık olurken, diğeri de girdiği oyunun farkında olmasına rağmen aşkın çekimine karşı koyamayan sıradışı bir çift.
Leyla ve Kenan'ın ilişkisini okumak keyifli olsa da bazı noktalarda dengesiz misiniz yahu dedirtecek kıvama geldiği de oldu.(Yazarcığım kusura bakmasın, söylemeden edemedim. :D )
Mafya babası vs desek de Kenan'ın aile üyelerinin diyalogları epey eğlenceliydi. Bir de Leyla'nın arkadaşı Nazlı var. Öyle bir karakter ki onu okurken sanki kanlı canlı karşımda gibi hissettim.
Romantizmin yanında mafyatik olaylar ve polisiyenin de kurguya dahil olması kitabı daha heyecanlı bir hale getirmişti. Neler olacak, olayların arkasında kimler var, intikamlar alınacak mı, oyunun galibi kim olacak derken sayfalar arasına dalıyor insan. :) 
Sonuna yaklaştıkça olaylar çözüldü, sorular yanıt buluyor derken sürpriz bir son ile devamında neler olacak merakıyla noktayı koymuş Aysel Ergün. :)
Bakalım devam kitabında neler olacak, umarım fazla beklemeyiz. :)



 “ Bazen insan, olduğu kişiden kaçmak istiyor. Bu yüzden de sürekli görünüşünü değiştiriyor. Saç boyası , dövmeler, farklı makyajlar… Hep kendinden kaçma çabasıyla yapıyor bunları.” 
~~~~
 “Senden nefret etmiyorum Kenan.” dedi büyük bir içtenlikle kadın. Beklenmedik cevabına şaşırdı. Aslında daha çok Leyla’nın yeniden yakasına yapışmasını bekliyordu. 
“Ve bunun neden olduğunu bilmiyorum.” Konuşurken büyük ela gözlerini ona dikmişti. 
“Çünkü babandan nefret ediyorum, ablandan nefret ediyorum ama senden edemiyorum.”
~~~~
“Her gece sen uyuyunca saçlarını seviyorum biliyor musun? Her teline ayrı isim verdim. Hepsini ayrı seviyorum. Ay ışığında parlayan yüzüne bakarken nefes almayı bile unutuyorum bazen. Yüzündeki her bir çil tanesini saydım. Tek tek öptüm. Çok aciz bir adamım ben Leyla, beni asla sevmeyecek bir kadın için çarpar oldu kalbim.”
~~~~
“ Neden bana aşıksın?” diye netleştirdi soruyu. Adam, gözlerini ona dikti. 
“ Uzun zamandan sonra beni hayatta hissettiren tek şeysin.” Elini avuçlarının arasına aldı ve kalbine götürdü. 
“ Bütün sahteliğine rağmen tek gerçek şeysin.”
~~~~


KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
Aşk Oyunu
Yazar: Aysel Ergün
Yayınevi: Lolla Yayınları
Sayfa Sayısı: 624
Baskı tarihi: 2024

 


Nasıldı iki kişi olmak? Sen birini çok seviyorken onun da seni o kadar sevmesi neye benziyordu? 
~~~~


Çiçeklenmeler Kitabının Konusu
Tüm dünyası eşiyle birlikte yaşadığı küçük kasabadan ve evinden ibaret olan Türkan'ın eşi Orhan'ı kaybettikten sonra dış dünyayla buluşması ve kendini bulma hikayesi.
~~~~
Merhabalar, mutlu akşamlar blog arkadaşlarım.
Severek okuduğum, bu yılki favorilerim arasına girecek bir kitap ile geldim.
Türkan'ın kendini bulma yolculuğu çok etkileyiciydi. Küçüklüğünden itibaren verdiği kayıplarla zorlu bir hayat, kimseye yük olmadan yaşamak isterken kendinden uzaklaştığını fark etmiyor bile. Ta ki eşini kaybedip hayatla yüzleşene kadar.
Eşinden kalan eşyaları ayırıp ne yapacağını düşünürken, adamın tüm vaktini ayırıp tamir etmekle uğraştığı karavanı satıp satmamakta kararsız kalır. Sonunda diğer her şeyi geride bırakıp karavanla bir yolculuğa çıkmaya karar verir. Bu yolculuk gerçek anlamda hayatının yolculuğu olur. Geçmişin gölgelerini geride bıraktığı, hayatına yeni insanlar katarak ve en çok da Türkan'ı keşfettiği bir yolculuk.
Spoiler vermemek için kendimi tutuyordum ama dayanamadım. Buradan sonrası birazcık spoiler içerecek.
İlk aşkı olduğu için onu sevmeyen adamla evlenmesi, başka bir kadının gölgesinde geçen bir ömür. Eşi onu kıracak kaba davranışlar yapmamış olsa da, ondan gelecek sevgi ve ilgi beklentisi Türkan için nasıl zor bir durum. Türkan'ın sevmediği şeylere sırf adam seviyor diye seviyormuş gibi yapması.. 
Türkan'ın yolu Ulaş ile kesişince hayatı çiçeklenmeye başlıyor ve sonrası bahar bahçe.. :)
Melisa Kesmez, öykü türünde sevdiğim bir yazar. Öykü türünde çok fazla okuma yapmasam da yazarın anlatım tarzı bana daha fazla okuma isteği veriyor. Kısacık sayfalarda öyle derinlikli şeyler anlatıyor ki insan etkisinden çıkamıyor. :)
Siz de kendini bulma hikayelerini okumayı seviyorsanız Çiçeklenmeler'i okuyun derim. ♥

Bana bir şey olmuştu o gün. Beni çocukluğun tatlı, uysal, tülsü dünyasından palas pandıras çekip çıkaran bir şey. Sadece çok güzel şeylerin insanın içinde uyandıracağı bir kederle ilk o gün tanışmıştım. 

~~~~
"Bence romantik ilişkilere çok gereksiz anlam yüklüyoruz. Hayatta bir erkekle bir kadının sadece iki kişiden ibaret romantik ilişkisinden daha kıymetli, daha kayda değеr, daha süreğen şeyler var. Mutlu son takıntımız bana sorarsanız bize öğretilmiş bir şey. Hayatta karşılığı o kadar da yok."
~~~~
"Çok güzelsin, Türkan. Seni memnun etmek için söylemiyorum bunu. Bu benim kişisel görüşüm değil. Bana çok güzel görünüyorsun, demiyorum sana. Bir başkasının fikrine ihtiyaç duymaksızın zaten güzel olduğun gerçeğinden bahsediyorum. Ne kadar güzel olduğunu sen de bil diye söylüyorum."


KİTABIN KÜNYESİ 
Yazar: Melisa Kesmez
Yayınevi: İletişim Yayınları
Sayfa Sayısı:  116
Baskı tarihi: Ocak 2025

 


"İnsan kabullenemediği her şeyin kölesi oluyormuş. Üstünlük kurma savaşında her defasında yenilmesine rağmen verdiği mücadelenin kölesi..."

Kardan Adamın Külleri Konusu
Kardan Adamın Külleri, gerilim ve gizemin iç içe geçtiği sürükleyici bir hikaye. Romamızın başkahramanı Devin, hırslı ve başarılı bir komiser. Ancak yürüttüğü bir cinayet soruşturmasında, sanığın arkasında güçlü isimlerin olduğunu fark eder. Davanın üzeri örtülünce Devin, olayın peşini bırakmaz ve bu yüzden çocuk şubeye sürgün edilir. Yeni biriminde göreve başlar başlamaz, kaçırılan çocuklarla ilgili bir davaya dahil olur. Devin ve ekibi, kayıp çocukları bulabilmek için gece gündüz çalışırken, beklenmedik bir haberle sarsılır: Oğlu Asrın da okul çıkışında motosikletli biri tarafından kaçırılmıştır. Şimdi Devin'in önünde çözmesi gereken kritik sorular vardır: 
 -Kaçırılan çocukların birbirleriyle bağlantısı nedir? 
-Devin'in bu olaylarla nasıl bir ilgisi olabilir? 
-En önemlisi, çocukları sağ salim kurtarabilecekler mi? 
 Bu soruların yanıtlarını ararken, sayfalar boyunca soluksuz bırakacak bir gerilim atmosferi hissettiriyor.
~~~~
"Öyle mi İnci Hanım?" diye tısladı.
"İnci değil, Devin..." dedim gülümseyerek, "daha önce de söylediğim gibi. Herkes bana öyle seslenir. Devin!"
Ellerini yeniden vücudumda gezdirmeye başlamıştı bile. Ardından iki eliyle yüzümü tutup fısıldadı, "Sen herkesin Devin'isin ama sadece benim İnci'msin."
~~~~~
Mutlu akşamlar blog arkadaşlarım <3
Herkese hayırlı ramazanlar dilerim. Tüm ibadetlerimizin kabul olduğu, ülkemiz ve dünya için güzelliklerle dolu bir Ramazan geçiririz inşallah :)
Gelelim Kardan Adamın Külleri kitabına♥
Işıl Işık'ın Ona Kadar Say kitabını hayranlıkla okumuştum. Polisiye-gerilim türünde başarılı yerli yazarlarımızdan biri olduğunu düşünüyorum. Hal böyle olunca yeni kitabı Kardan Adamın Külleri'ni de hemen okuyup bitirdim. :)
Öncelikle karakterlerden konuşalım. ^^
Devin, sadece mesleki bir mücadele vermekle kalmayan, aynı zamanda kişisel bir trajediyle yüzleşmek zorunda kalan bir komiser. Onun olayları çözme kararlılığı, adalet arayışı ve annelik içgüdüsü, okurken yoğun bir duygusal bağ kurma fırsatı sağlıyor. Başına gelenlere rağmen güçlü duruşunu koruması ve mesleğine olan bağlılığı, onu etkileyici bir karakter haline getiriyor. Güçlü kadın karakterleri okumayı her zaman sevmişimdir ve Devin de kesinlikle güçlü bir kadın. ♥
 Esmer Başkomiser ise başta sert ve gizemli havasıyla dikkat çekiyor. Okudukça ve onu tanıdıkça, sert duruşunun arkasında gizlediği gerçek karakterini görüyoruz. Çocukların davasında yaptığı hamleler ve olayın çözümü için verdiği çaba da oldukça etkileyici. Onun karakter gelişimi, hikayeye ayrı bir boyut kazandırıyor.
Devin ve Esmer arasında filizlenen duygusal ilişkiyi azıcık da olsa okumak da romantik sever yanımı tebessüm ettirdi. Olaylar arasında biraz yüzeysel kaldığını düşünsem de devam kitabında daha fazlası gelecek gibi hissediyorum. :)



 Yan karakterler de hikayeye derinlik kazandırıyor. Devin’in ekibindeki polisler, ona destek olan ya da köstek olan diğer karakterler, olayların arkasındaki gizemli kişiler… Her biri, gerilim dozunu artırarak romana katkı sağlıyor.
Kardan Adamın Külleri'ni okurken kendimi sürekli olayların içinde gibi hissettim. Devin’in çaresizliği, bir annenin kayıp çocuğuna duyduğu o tarifsiz korku ve her sayfada artan gerilim beni kitabın içine daha da çekti. Olayların birbiriyle bağlantısı zamanla açığa çıkarken, bazen tahminlerimde yanıldığımı fark ettiğim anlar oldu ve bu da okuma deneyimimi daha da etkileyici hale getirdi. Kurgu, okuru ters köşeye düşürecek şekilde ustaca kurgulanmış. Birkaç kişiden şüphe duysam da olayların arkasındaki kişi tabiri caizse aklımın ucundan bile geçmedi. :)  İlk başta bazı olayların sadece bir detay olduğunu düşünürken, ilerleyen bölümlerde bu detayların aslında büyük bir resmin parçaları olduğunu fark ediyorsunuz. Bu, bence kitabın en güçlü yanlarından biri. Yazarın dili de oldukça akıcı, betimlemeleri yerinde ve duygusal sahneleri okuyucunun içine işliyor. Kitap boyunca gerilim hiç azalmıyor, aksine her bölümde daha da yükseliyor. Okudukça kendinizi Devin’le birlikte ipuçlarını takip ederken buluyorsunuz. Ayrıca, yazarın kullandığı psikolojik derinlik, olaylara sadece dışarıdan bakmamızı değil, karakterlerin ruh haline de girmemizi sağlıyor. Devin’in iç dünyası, çaresizliği, hırsı ve umudu çok iyi yansıtılmış. Kimi zaman onunla birlikte nefesimi tuttum, kimi zaman öfkesiyle ben de gerildim. İşte bu yüzden Kardan Adamın Külleri, sadece bir gerilim romanı olmaktan çok daha fazlası… Sonunun da en az hikayenin kendisi kadar gizemli ve çarpıcı bir şekilde bitmesi, beni merak içinde bıraktı. Sayfaları çevirdikçe artan gerilim, son satırlara geldiğimde yerini büyük bir şaşkınlığa ve “Şimdi ne olacak?” sorusuna bıraktı. Devam kitabı hemen çıkmalı, bu merakla yaşamak çok zor! :))

-Siz Işıl Işık kitaplarını okudunuz mu? 

-Favoriniz hangisi? ♥

 


"Huzur ancak gökyüzünde vardır. Biz ise yeryüzündeyiz."

~~~~
Mutlu akşamlar blog arkadaşlarım,
Uzun bir süreden sonra okuduğum polisiye kitabı, yeni bir Dedektif Milas macerası olan Mona Lisa Senfonisi ile geldim.
*
Şifre Bilimci Milas Ulukan, Yerebatan Sarnıcı'ndaki özel bir dinletiye davet edilir. Yardımcısı Engin'in ısrarları üzerine etkinliğe birlikte katılırlar. Sanatsal bir etkinliğe katılıp eve döneceklerini düşünürken kendilerini gizemli bir cinayetin ortasında bulurlar. Yüzyıllık sarnıçta Mona Lisa kostümlü bir ceset ve arkasında bırakılan gizemli notlar. Şifreli Dosyalar ekibinin yeni dosyası böylece açılmış olur.
İstanbul Yerebatan Sarnıcı'nda Mona Lisa ile başlayan hikaye, Leonardo Da Vinci'nin 16.yüzyılda Güçsüz Karınca lakaplı birine yazdığı mektuplara oradan da Edirne Selimiye Camii'ne uzanan şifrelerle oluşturulmuş aksiyon dolu bir maceraya dönüşür.
*
"Bazı icatların gizliliği, keşfinden daha önemlidir!"
*
Kayahan Demir, kitaplarıyla sıkça karşılaştığım ve sevilerek okunduğunu bildiğim bir yazar. Kardeşimin kitaplarının sıkı takipçilerinden biri olduğunu söylersem ne kadar bilgi sahibi olduğumu anlatmış olurum sanırım. :)
Kardeşim övgüyle bahsedip tüm kitaplarını tamamlama çalışmalarına başlayınca bendeki merak duygusu arttı haliyle. Kitaplığın karşısına geçtiğimde Mona Lisa Senfonisi bana göz kırpınca okumaya karar verdim ve elime alır almaz bir çırpıda okuyup bitirdim.
Cinayeti işlemek için neden Yerebatan Sarnıcı seçildi, Mona Lisa ve Leonardo Da Vinci ile bağlantısı ne,  Da Vinci'nin mektuplarında geçen Güçsüz Karınca kim vb. birçok soruyu akla getiren, sırlarla dolu bir kitaptı. 
Yazarın anlatımı oldukça akıcıydı. Kurguyu oluştururken ne kadar araştırma yapıp emek verdiğini de anlamamak mümkün değil. Bilgiler, kurguda olaylar ve kişiler arasında öyle güzel konumlandırılmıştı ki ki, hem şaşkınlıkla hem de hayranlıkla okudum. Katili tahmin etmeye çalışsam da başarılı olamadım. :)
Sayfa sayısı olarak da az olunca gerçek anlamda bir oturuşta okuyup bitirdim. İki katında kitap okumuş gibi dolu dolu hissettirdi. Özellikle Mimar Sinan ve Leonardo Da Vinci'ye dair verilen bilgileri okuyunca daha fazlasını öğrenme isteğiyle araştırmalar yapmaya başladım. Bu anlamda hem keyifli bir okuma hem de kültürel bilgilerime yenilerini eklememi sağladığını söyleyebilirim. Dedektif Milas'ın diğer hikayelerini de en kısa sürede okumayı planlıyorum.
Sizlerde bu tür hikayeleri okumayı seviyorsanız tavsiye edebilirim. :)



KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
Mona Lisa Senfonisi
Yazar: Kayahan Demir
Yayınevi: Genç Timaş
Sayfa Sayısı: 176
Baskı tarihi: Ağustos 2023

 


“Moda insanın kendine yakışanı giymesi ve 10 yıl sonra artık yakışmadığını görüp bunalıma girmesidir!”

Merhabalar ^^
Art arda dizi yazılarından sonra keyifli bir kitap ile farklılık yapayım istedim. :)

Gülse Birsel, Avrupa Yakası ve Yalan Dünya dizileriyle komedi alanında rüştünü ispat etmiş senarist, oyuncu, komedyen ve gazetecidir. Çok yönlü kişiliğini anlamak için az önceki ifadeler yeterli olmuştur sanırım ama Gülse Hanım Beni Gözünüzde Büyütmeyin! diyor son çıkan kitabında.  

Hem sıcak havaların etkisi, hem de yoğun iş döneminin stresinden dolayı kitap okuyamadığım dönemde işyerimde basıldığını gördüğüm anda ben bu kitabı okumak istiyorum dedim. Ve hemen alıp okumaya başladım tabii ki! :) 
Gülse Birsel, sevenlerinden aldığı tepkilere bir yandan şaşırırken bir yandan da kendisini ti'ye aldığı, siyasetten modaya, yeme içmeden spora, aşk meşk konusunda tavsiyelerden, genç kalmak ve mutlu yaşamak için tavsiyelere kadar birçok konuyu eğlenceli üslubuyla kaleme aldığı Beni Gözünüzde Büyütmeyin! kitabını bir çırpıda okuyup bitirdim.
 Dizi ve filmlerini severek izlesem de Gülse Birsel'in kaleminden okuduğum ilk kitap oldu. Hem eğlenceli anlatım tarzı hem de bölümlerin kısalığının etkisiyle çok kolay okunuyor. Toplumsal çıkarımlar yaparken bile komedyen yönüyle "güldürürken düşündürür" sözünü yaşatıyor. Bazı çıkarımlara hak verirken bazılarında da "aa, hakikaten öyle ya!" farkındalığını yaşadığım da oldu. :))
Favorim oldu kesin okuyun diyemem ama benim gibi kitap okumakta zorlandığınız bir dönemdeyseniz ve/veya keyifli, beni yormayan bir şeyler okuyayım diyorsanız Beni Gözünüzde Büyütmeyin kitabına şans verebilirsiniz.
Sizin için aşağıya birkaç alıntı bırakıyorum. ♥
~~~~
“Bir beyniniz var. Ve beyin kullanılmak ister. Hep açtır. Eğer beslemezseniz gider çöpten beslenir!”
~~~~
Ev dediğin kanepe, TV ve eşofmandır! Madonna içinde budur Rihanna içinde. Prens Charles için de budur Putin içinde. Ev hali evrenseldir. Sınıf mınıf tanımaz!
~~~~
“ Bir yemeğin özgeçmişi benimkinden uzunsa yemem…. Gerçekten lezzetli bir yemeğin adı kısa olur. Misal İskender.”

 Ben Sonnur Ben Saime Kitabının Konusu

Sonnur, 15 yaşında geçirdiği talihsiz bir kaza sonucunda hayatının on yılını kilitli kapılar ardında geçirmek zorunda kalır. Zorlu geçen bu on yılın ardından hayatta kalmayı başarsa da sırları, travmaları ve korkularıyla birlikte ona eşlik eden bir kadınla yaşamak zorunda kalmıştır. Karakter olarak Sonnur'dan çok farklı olan bu kadın kim, Sonnur'a neden böyle davranıyor ve ikili  arasındaki çekişmenin galibi kim olacak?

Diğer yanda yıllardır, başarılı bir gazetecinin asistanlığını yapan Ayşe'ye kariyerinde büyük bir etki yaratacak röportaj teklifi gelir. Kitapları çoksatar listelerinde olan fakat daha önce kimsenin görmediği ve habercilerin tanışmak için fırsat kolladığı yazar Saime Sayın, Ayşe ile röportaj yapmak ister. Neden bu alanda başarısını kanıtlamış biri olan patronuyla yada başka biriyle değil de kendisiyle röportaj yapmak istediğini merak etse de, bu kariyeri için büyük bir fırsattır. Gizemli yazar Saime Sayın ile tanışan kişi olacak ve Ayşe de başarılı gazeteciler arasına adını yazdırabilecektir.

Herkesten gizli bir hayat süren yazar Saime Sayın kim? Neden özellikle Ayşe ile görüşmek istiyor? Ayşe bu görüşmede neler yaşayacak ve hayalini kurduğu kariyere kavuşabilecek mi? 

Sonnur'un bu hikayedeki yeri nedir? Geçmişinden gelen sırlardan ve korkulardan sıyrılıp hayatına devam edebilecek mi? vb birçok soruya yanıt ararken heyecanla okuduğum bir kitaptı.

~~~~

"Yüreğin ölümü en son olur Ufuk. Bir ağacın yapraklannı dökmesi gibi umutlarını bir bir kaybeder. Sonunda yaşamak için hiç umudu kalmaz, işte o anda yürek de ölür. Ama sen benim hayatıma yüreğimin ölmesine son bir umut kalmışken geldin. O anda o son yaprak kopmamak için ağacına sıkı sıkı tutundu. Belki başka yapraklar da açacak. Yine de tüm olanları düşündüğümde bizim hiç şansımız olmadığını biliyorum." 

~~~~


Instagram'da  dahil olduğum bir okuma grubunda Ayşegül Çiçekoğlu'nun yeni çıkan  Ben Sonnur Ben Saime kitabı için bir etkinlik olacağını ve İstanbul'da yaşayanların katılabileceği haberini alınca çok heyecanlandım. Hem yazarla tanışıp imza alabilecektim hem de kitabı okuyan diğer arkadaşlar ile sohbet etme imkanım olacaktı. Hal böyle olunca hemen ben de geliyorum dedim. :)

 Etkinliğe katılmadan önce kitabım elime ulaştı ve büyük bir merakla okudum. Önce Ayşe ile tanıştık daha sonra da Sonnur ve eşi Ufuk ile. Okudukça merak duygum arttı. Sonnur'un travmalarının sebebi ne, ünlü yazar Saime Sayın ile bir bağlantısı var mı, Ayşe'nin tanımadığı bu iki kadın hayatına nasıl bir anda dahil oldu ve sırları ne diye birçok soruyu aklıma sıraladığım heyecanlı bir okuma serüveniydi. 

!Buradan sonrası spoiler içerebilir!

Sonnur'un geçirdiği kazayı okurken boğazım düğüm düğüm oldu. Kitabın sayfasına bakakaldım. Ağlasam ağlayamıyorum, okumaya devam da edemiyorum. Yazarımızın gerçek hikayeden yola çıkarak kurguladığını da bildiğim için birkaç dakika boğazımdaki düğüm ve başımda ağrı ile kalakaldım. Benim okurken bu hale geldiğim bir durumu yaşayan birinin olmasını düşünmek ve buna rağmen hayata bir şekilde tutunduğunu bilmek tarif edilemeyecek kadar farklı bir duyguydu gerçekten. 

Kitabın romantik tarafı ise geçmiş-günümüz şeklinde ilerleyen Sonnur ve Ufuk, günümüzde filizlenecek Ayşe ve Aras. 

Ufuk'un Sonnur'a olan aşkı ve bağlılığını okumak kendinizi bu aşka imrenirken hatta benimde bir Ufuk'um olsa keşke derken bulabileceğiniz bir aşk bence. :))

Ayşe ve Aras'ın arasındaki ilişki size biraz daha karmaşık ve gel-gitliydi. Genç çiftimiz Sonnur ve Ufuk'un gölgesinde kalsa da onları okumak da keyifliydi. Onlara dair daha fazla şey okumak isterdim. 

Kitabı okurken Sonnur, Saime ve Ayşe arasında nasıl bir bağlantı olduğuna dair çeşitli teorilerim oldu. Konu ilerledikçe ve yazarımızın verdiği ipuçlarını da toplayınca bazı noktalarda tahminlerimi tutturdum. Fakat sonunda Ayşegül hanım öyle bir ters köşe yapmıştı ki.. "Nasıl olur ya?" diyerek kalakaldım. 

Ben Sonnur Ben Saime, birçok yerinde beni sarsan ve birden çok duyguyu yaşatan etkileyici bir kitaptı. Ayşegül Hanım'ın anlatımı hem kurgusal hem de kullandığı psikolojik unsurlar anlamında çok başarılıydı.

18 Mayıs Cumartesi günü İçerenköy Penguen Kitabevindeki buluşmaya gittiğimde karşımda kendisini görünce ilk dakikalarda heyecandan konuşamadım. :)) 

Sonrasında hem Ayşegül hanımın samimiyeti hem de gelen diğer arkadaşların eğlenceli sohbetiyle çok keyifli bir gün geçirdik. Yazarımız ve kitapları hakkında birçok detay öğrendik ve kitaplarımızı imzalatma imkanı bulduk. Şimdi bu satırları yazarken bile o anları anımsayıp mutlu oluyorum.

Uzun lafın kısacası, gerçekten bir hikayeden kurgulanmış etkileyici hikaye okumak isterseniz Ben Sonnur Ben Saime okuma listenizde olsun derim. :)



Fotoğrafların tamamı bana aittir ve yazı reklam/işbirliği değildir.