Merhabalar blog arkadaşlarım
Yeni bir kitap yorumuyla geldim. ^^
Oyuncu, gazeteci ve yazar İclal Aydın'ın en yeni kitabı Salkım Sokak No:3 ü okudum. Önceki kitabımda çok yönlü bir kadın yazarın kalemindendi, ne hoş bir tesadüf oldu değil mi? :)

Salkım Sokak No:3 Konusu
Polis memuru Yunus ve ailesi atama sonucu İzmir'e, göçmen mahallesine gelmiştir. Boşnak göçmeni ailelerin iç içe yaşadığı, bereketli sofraların kurularak tüm mahallenin dahil edildiği, birlikte dertlenip birlikte sevindiği, rengarenk çiçeklerin süslediği bir yer Salkım Sokak.
Polis Yunus'un büyük oğlu Mert, Salkım Sokak'a gittikleri ilk günden itibaren yaşadıklarını anlatmaya başlıyor. Mahallenin hamarat ve güzeller güzeli kızı Amina ablasına olan aşkı, Edis ile olan sıkı dostluğu, Ayda ve Nevzat ile arkadaşlığı,  Şakir dede ve ailesinin Üsküp'ten İzmir'e göç ediş hikayesi, yıllar boyunca Salkım Sokak'ta kazandıkları ve kaybettiklerini aktarıyor bize. 

Bunu öyle etkileyici bir şekilde yapıyor ki, hafta içi başlamamış olsam bir oturuşta bitirebilecek kadar kendine bağladı. Hatta yarısından daha fazlasını cumartesi günü 3-4 saat içerisinde okuyup bitirdim. :)
Tam bir zaman dilimi belirtilmese de 90'lı yıllar olduğunu düşünüyorum ve bu yılların havasını, Boşnak göçmenleri'nin göç süreçlerini, yaşadıkları zorluklara rağmen Salkım Sokak'ta kurdukları rengarenk yaşantılarını öyle güzel aktarıyor ki kitabı okumadım da sanki oraya misafir oldum gibi hissettim diyebilirim.  
Mert, Edis, Ayda, Nevzat, Şakir dede, Komiser Yunus ve diğerleri. Hepsinin hikayesi öyle etkileyici, öyle gerçek hissettirdi ki.. Yıllar içinde yaşadıkları, mutlulukları, verdikleri kayıplar.. Okurken öyle etkilendim ki, gözyaşlarımı tutamadım. Hatırlayamadığım kadar uzun bir süreden sonra beni ağlatacak kadar yoğunluklu bir kitap okumamıştım. Bu satırları yazarken bile boğazım düğümleniyor, gözlerim doluyor. Bir kitap okumak değil de bir yolculuğa çıkarak güzel dostluklara şahitlik etmişim gibi bir his var içimde. Böyle güzel bir yolculuğa çıkmamıza vesile olacak eseri yazıp bizlerle buluşturduğu için İclal Aydın'a naçizane teşekkür etmek istiyorum ve kaleminize sağlık diyorum. ♥ 
 Salkım Sokak No:3'ün sakinleri ile tanışmanızı kesinlikle öneririm blog arkadaşlarım. :)
Sizler için seçtiğim birkaç alıntıyla veda etmek isterim.



Salkım Sokak No:3 Alıntılar

Sevilmeyeceksem niye vardım? Sevmek engel olunabilir, ertelenebilir, yok sayılabilir bir duygu muydu? Bana benzemeyeni sevemez miydim? Başka bir dinin çocuklarını sevmek günah mıydı? Sevmek verdiği acı dışında neden sakıncalıydı? Neden sevilmek istiyordum? Hepimiz aynı değerleri ve aynı insanları mı sevmeliydik? Hepimiz birbirimizi aynı ağırlıkta mı sevmeliydik? Bu beni yüzde otuzluk seviyor, benden de o kadar çıkar dersek mi yoluna girecekti her şey?
 ~~~~~~ 
"Muazzam bir şey keşfettim. İnsanın özlediği birine aşık olması çok acayipti. Yok yok, insanın âşık olduğu birini özlemesi çok şahaneydi." 
~~~~~~ 
"İnsanın hayatı tanımadığı ne çok kişiyle çarpışıyor aslında. Ya da tanıdığı ama anımsayamadığı. Kaderin ince iplikleriyle birbirine bağlı çiçekler gibiyiz." 
~~~~~~
 Bazen olmaz. Üzülme. Doğan yeni bir ihtimale çevir yüzünü.

 


“Moda insanın kendine yakışanı giymesi ve 10 yıl sonra artık yakışmadığını görüp bunalıma girmesidir!”

Merhabalar ^^
Art arda dizi yazılarından sonra keyifli bir kitap ile farklılık yapayım istedim. :)

Gülse Birsel, Avrupa Yakası ve Yalan Dünya dizileriyle komedi alanında rüştünü ispat etmiş senarist, oyuncu, komedyen ve gazetecidir. Çok yönlü kişiliğini anlamak için az önceki ifadeler yeterli olmuştur sanırım ama Gülse Hanım Beni Gözünüzde Büyütmeyin! diyor son çıkan kitabında.  

Hem sıcak havaların etkisi, hem de yoğun iş döneminin stresinden dolayı kitap okuyamadığım dönemde işyerimde basıldığını gördüğüm anda ben bu kitabı okumak istiyorum dedim. Ve hemen alıp okumaya başladım tabii ki! :) 
Gülse Birsel, sevenlerinden aldığı tepkilere bir yandan şaşırırken bir yandan da kendisini ti'ye aldığı, siyasetten modaya, yeme içmeden spora, aşk meşk konusunda tavsiyelerden, genç kalmak ve mutlu yaşamak için tavsiyelere kadar birçok konuyu eğlenceli üslubuyla kaleme aldığı Beni Gözünüzde Büyütmeyin! kitabını bir çırpıda okuyup bitirdim.
 Dizi ve filmlerini severek izlesem de Gülse Birsel'in kaleminden okuduğum ilk kitap oldu. Hem eğlenceli anlatım tarzı hem de bölümlerin kısalığının etkisiyle çok kolay okunuyor. Toplumsal çıkarımlar yaparken bile komedyen yönüyle "güldürürken düşündürür" sözünü yaşatıyor. Bazı çıkarımlara hak verirken bazılarında da "aa, hakikaten öyle ya!" farkındalığını yaşadığım da oldu. :))
Favorim oldu kesin okuyun diyemem ama benim gibi kitap okumakta zorlandığınız bir dönemdeyseniz ve/veya keyifli, beni yormayan bir şeyler okuyayım diyorsanız Beni Gözünüzde Büyütmeyin kitabına şans verebilirsiniz.
Sizin için aşağıya birkaç alıntı bırakıyorum. ♥
~~~~
“Bir beyniniz var. Ve beyin kullanılmak ister. Hep açtır. Eğer beslemezseniz gider çöpten beslenir!”
~~~~
Ev dediğin kanepe, TV ve eşofmandır! Madonna içinde budur Rihanna içinde. Prens Charles için de budur Putin içinde. Ev hali evrenseldir. Sınıf mınıf tanımaz!
~~~~
“ Bir yemeğin özgeçmişi benimkinden uzunsa yemem…. Gerçekten lezzetli bir yemeğin adı kısa olur. Misal İskender.”

 


Tür: Romantik, Komedi 
 Yayıncı: JTBC - Netflix 
Bölüm Sayısı: 16 Bölüm 
Süresi: ortalama 70 dakika 
Dili - Ülkesi: Korece - Güney Kore 
Oyuncular: Lee Jun-ho, Im Yoon-ah, Go Won-He, Kim Jae-Won, Kim Ga-Eun, Kim Min-Ah 

 King the Land Dizisinin Konusu

King the Land dizisi, küçükken annesi ile gittiği oteldeki güzel anıları sebebiyle otel çalışanı olmanın hayalini kuran ve bunu en iyi şekilde yapmayı kendine hedef edinmiş Sa-Rang ile King Grup varisi Goo Won'un tanışmasını ve aralarında filizlenen aşk hikayesini konu alıyor.  


King The Land Oyuncuları / Karakterleri



Im Yoon-Ah, Cheon Sa-Rang karakterini canlandırmakta.
Sa-Rang, annesiyle olan güzel hatıralarına tutunarak Güney Kore'de ünlü bir otel olan King Otel'de çalışabilmek için büyük çaba gösterir ve sonunda hayallerine kavuşur. Genç kadının işe başladıktan sonra yaşadıklarına şahitlik ediyoruz.
Sa-Rang güzel bir gülümseye sahip pollyanna kıvamında iyi yürekli bir karakter. Çalışırken birçok zorbalığa maruz kalsa da kimseye kötülük yapmayı düşünmeyen masum biri. Bu durum biraz abartılı gelse de Yoon-Ah'da o kadar doğal durmuş ki. Özellikle "Hermes gülüşünü" gördükten sonra, masum kız rolünü kim oynasın deseniz aklıma gelecek isimlerden biri Yoon-Ah olur. :)
İlk Kore dizim Love Rain'de de başrolde olduğu için ben de yeri ayrıdır. ♥



Lee Jun-Ho, Goo Won karakterini canlandırmakta.
Goo Won, King Grubun yakışıklı ve kibirli varisi.
Goo Won küçükken annesi bir anda ortadan kaybolunca hayata ve insanlara olan bakış açısı değişmiş. Gülümseyenlere karşı nefret dolmuş ve bu gülüşleri sahte olduğuna dair bir düşünce geliştirmiş. İş konusunda başarılı olsa da çaba göstermemeyi tercih ettiği için çevresi tarafından tembel ve tabiri caizse "züppe" görülen bir karakter.
2PM grubunun üyesi Jun-Ho'yu ilk kez bu dizide izledim. Görünüş olarak karizmatik biri ama karakteri klasik romantik komedi erkeği olduğundan oyunculuğu konusunda çok vaov olamadım açıkçası. :)



Gelelim dizinin güzel dostluklarına. :)
Sa-Rang'ın en yakın arkadaşları Oh Pyung-Hwa(soldaki) ve Kang Da-Eul(sağdaki)
3 kadının arkadaşlık ilişkisi çok tatlıydı. 
Oh Pyung-Hwa bir hostes, Kang Da-Eul bir mağazada satış görevlisi. 
Bu üç kadının iş yerinde yaşadıkları zorluklar, aileleriyle olan ilişkileri/sorunları o kadar doğal ve gerçekçiydi ki izlerken hayatın içinden olaylara şahitlik ediyor gibi hissettim.


 Merhabalar ^^
Önceki yazımda izlediğimden bahsettiğim dizilerden King the Land ile geldim. Eğer şöyle romantik komedi türünde beni yormayacak bir dizi izleyeyim diye düşünüyorsanız doğru adrestesiniz. :)
King the Land, tam anlamıyla klasik bir romantik komedi dizisi. Zengin, yakışıklı, kibirli görünüşünün altında çok düşünceli birini saklayan varisimiz Goo-Woon ve onun şirketinde çalışan iyi kalpli güzeller güzeli kızımız Sa-Rang.
Klişe olsa da Jun-Ho ve Yoon-Ah'ın uyumu o kadar güzeldi ki, birkaç absürt sahne dışında ikisini izlemekten keyif aldım. Hatta sadece başrol oyuncuları değil yardımcı oyuncularda birbiriyle çok iyi bir uyum yakalamıştı. Gerçek bir arkadaş grubu gibi hissettirdiler. :)
Ayrıca Sa-Rang'ın arkadaşlarının hikayelerine de yer verilmesi benim için hoş bir detaydı. Kang Da-Eul'u da sevdim ama Oh Pyung-Hwa'nın hikayesini daha çok merak ettim ve etkilendim.
 Yukarıda da bahsettiğim gibi iş hayatında yaşanan zorluklar ve yapılan zorbalıklara yer verilmesi de anlamlı bir detaydı. Gerçek hayatta iyilikle karşılık vermenin pek anlamı olmasa da bu tarz durumları yaşayanlar olarak yalnız olmadığımızı ve tepkimizi/tavrımızı ortaya koymamız gerektiğini bir kez daha hatırlattı bence.
Genel olarak değerlendirecek olursam King the Land, entrikalarla sizi boğmayacak ama hayatın içinden detaylara da yer veren, eğlendiren hatta bolca güldüren keyifli bir diziydi.