yabancı yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yabancı yazarlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

 


“Gerçekte hepimiz ölüyoruz,” dedi Jeppe. 
“Evet ama ölümsüz olduğumuzu sanıyoruz. O yüzden tüm o anlamsız şeyleri yapıyoruz, bir şekilde ölümü kontrol ettiğimizi düşünüyoruz. Ama o son tarih geldiğinde hayat tamamen saçma oluyor. Özellikle de acı çekiyorsan.”

Tapınak Kitabının Konusu
Kopenhag serisinin 4. ve son kitabı Tapınak, dedektiflerimiz Jeppe ve Anette'nin yeni görevini konu alıyor. 
Kitap vahşi bir şekilde işlenen bir cinayet ile başlıyor. Kurbanın bir yarısı bavul içinde çocuk parkına bırakıldığında dedektiflerimizin mesaisi başlar. Anette Werner, sırlarla dolu bu vahşi cinayeti çözme görevini üstlenir.
Jeppe ise geçmişin yaralarını sarmak için mesleğine ara vererek Bornholm adasına taşınır ve burada kereste fabrikasında çalışmaya başlar. Adanın sakinliğinin kendisine iyi geleceğini düşünürken, ortağının yardım çağrısıyla kendisini cinayet vakasının ortasında buluverir.
Katil kim ve bu vahşi cinayeti neden işledi?
Kimliği belirsiz maktülün kim olduğu bulunabilecek mi?
Kopenhag'dan Bornholm adasına uzanan olaylar silsilesinde neler neler gün yüzüne çıkacak.. 

~~~~

"Tekbenciliğin ne anlama geldiğini biliyor musun?" diye sordu Orla.
"Yalnız olmakla ilgili bir şey mi?" Jeppe kitap sayfasından başını kaldırdı.
"Tekbencilik, kişinin gerçekten var olduğundan emin olabileceği tek şeyin kendi benliği olduğu tezidir. Geri kalan her şey kişinin kendi hayal gücünün, uzaylıların veya zombilerin ürünü olabilir. Sadece kendinin var olduğundan emin olabilirsin."
"Anladım..."
Jeppe okumaya devam edecekken Orla konuşmayı sürdürdü.
"Fakat bir insanın kendi evrenindeki güneş olduğuna ve başkaları olmadan kendi başına idare edebileceğine inanmak benmerkezciliğin son noktasıdır." Orla kendi kendine başını salladı. "Başkaları olmadan kimse idare edemez, Jeppe. Uzun vadede değil"
~~~~
Mutlu akşamlar blog arkadaşlarım.
Bugün Kopenhag serisinin veda kitabıyla geldim. Seriye ortadan başladığım için veda ediyor sayılmam aslında ama sıralama olarak Tapınak serinin son kitabı.
Rıhtım kitabında yaşanan bazı olaylardan dolayı Jeppe'nin Kopenhag'dan uzaklaşma kararı aldığını öğreniyoruz. Burada ada halkı gibi sıradan bir hayat sürmeyi denese de eski ekip arkadaşının yardım çağrısını geri çeviremez ve kendisini olayların içerisinde bulur. 
Bir diğer karakterimiz ise Esther. Yaşadığı kayıp sonrası kendini boşlukta hisseden Esther, Margrethe Dybris’in biyografisini  yazmaya karar verir. Kitabı yazabilmek için Bornholm adasına yolu düşen kadında kendisini olaylara bir ucundan dahil olmuş olarak bulur. 
Tapınak kitabını okurken sürekli olarak vahşice katledilen kişinin kim olduğu, cinayet sebebi ve katilin kim olduğu konusunda soru işaretleri oldu. Kayıp olduğu bildirilen kişiler ve neden öldürülebilecekleri konusunda dedektiflerle birlikte beyin fırtınası yaparken buluyor insan kendini.
Diğer yandan Esther'in Margrethe Dybris'in mektuplarını okuyarak biyografisini yazmaya çalıştığı bölümler ayrıca ilgili çekiciydi. Geçmişe dair şeyler okumayı ve mektup detaylarını seven biri olarak kitaba olan merakımı arttıran detaylardı.
Kişisel yoğunluklarımdan dolayı okuma süremin uzaması bazı noktalarda kitaba olan odağımı kaybetmeme sebep olsa da genel olarak gerilim ve merak duygularını hissettiren, ters köşeler ve sürpriz detayları ile heyecanlı bir okuma süreci yaşattığını söyleyebilirim. 
Polisiye türüne ilginiz var ise Kopenhag serisine şans verebilirsiniz.

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Özgün Adı:
The Harbor
Yazar: Katrine Engberg
Çevirmen: Çiğdem Köfüncü
Yayınevi: The Kitap
Sayfa Sayısı: 344
Baskı tarihi: Aralık 2023

 


Viktor: Hep güneşin olmadığı zamanlarda mı burada uzanırsın?
Ona baktım. Artık gülümsemiyordu. Soru dolu bir bakış, çatık kaşlar. Gözlerimi kapattım ve gerçekten samimi bir şekilde sorduğu için cevaplamaya çalıştım: "Güneşin kendini gösterdiği o an için buradayım," dedim.
Sessizlik.
Viktor: İnsan soğuk bulutlara alışınca güneşin tadını daha mı çok çıkarıyor?
Bu soruyu düşündüm.
Ben: Bilmem. Üşümek berbat bir şey. Her daim bu böyle.Ama bazen güneş yeniden öyle güçlü bir şekilde parlayarak ortaya çıkıyor ki insan, teninin üzerindeki soğuk su damlalarının buharlaştığını ve gri bulutların soğuğunun üşümüş bedeninden çıkıp gittiğini hissedebiliyor.

~~~~
22 Tur Kitabının Konusu
Üniversite öğrencisi Tilda, babası uzun süre önce onları terk ettiği için alkolik annesi ve küçük kardeşi İda'nın sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalmıştır. Okuluna devam ederken bir yandan da süpermarkette çalışır. Ev işleri, 10 yaşındaki kardeşi İda'nın sorumlukları ve okul üçgeninde kendine kaçış olarak gördüğü alışkanlığı yüzme havuzudur. Her seferinde tam 22 tur yüzmek onun için bir ritüel haline gelmiştir. Hayatı aynı düzende devam ederken bir gün yüzme havuzunda birinin daha kendisi gibi tam 22 tur yüzdüğünü fark eder. Viktor, İda'nın hayatına dahil olduktan sonra yaşananları okuyoruz. 
~~~~
Ida: Onun sana âşık olduğuna eminim. 
Ida: Hiç âşık olmadım ama hastanenin otoparkında arabasına yürürken ya da bornozunla banyodan çıktığında sana bakışı sanırım sadece âşık insanların yaptığı bir şey.
~~~~
Merhabalar blog arkadaşlarım,
Kitaplarını severek okuduğum ve artık sizlerinde bildiği Yan Pasaj Yayınevi'nin 22 Tur kitabıyla geldim bugün.
Tilda, yaşından büyük sorumlulukları üstlenmek zorunda kalan genç bir kız. Üniversitede ve kariyerinde çok daha iyi durumda olabilecekken yıllardır annesini idare etmek ve kardeşine adeta annelik yapmak durumunda kalmış. Hayatları bu düzende devam ederken Viktor'un gelişiyle değişimler başlar.
Artık Tilda'nın yalnızlığına ve üzerindeki yükleri paylaşabileceği biri vardır. Üstelik genç kızın hayallerini gerçekleştirebileceği bir fırsatı vardır. Bir karar vermesi gerekir; hayalperest kardeşi İda'yı ve annesini geride bırakarak bu fırsatı değerlendirmek ya da hayatına onların yanında devam etmek.
Tilda'nın hem geçmişiyle yüzleştiği, hem de geleceğini yönlendirecek kararı verirken yaşadıklarını okumak farkındalık sağlayan bir deneyimdi.
Yazarın kalemiyle tanışma kitabım olduğundan başlangıçta biraz ağır ilerlese de alışınca ve Viktor'un dahil olmasıyla daha akıcı bir hal aldı.  Tilda'nın yaşadıklarına karşı güçlü duruşu da etkileyici bir detaydı. İda ise renkli kıyafetleri ve hayalperest ruhuyla kitabın renk katanıydı. :)
Tilda'nın hayatına dahil olup yaşadıklarını öğrenmek isterseniz 22 Tur'a şans verebilirsiniz.

~~~~
KİTABIN KÜNYESİ
Özgün Adı:
22 Bahnen
Yazar: Caroline Wahl
Çevirmen: Gonca Gül Kurtulmuş
Yayınevi: Yan Pasaj
Sayfa Sayısı: 232
Baskı tarihi: Nisan 2023 (İlk Baskı)


"Her şeyin temelinde sevgi vardır, derdi onlara. "Hiçbir şeye sahip olmayın, hiçbir şeyi çok istemeyin ve yapılan hiçbir yanlışı unutmayın." 
~~~~
Görünmez Zaman Konusu
Ivy, evlilik dışı hamileliği sebebiyle ailesinden katı davranışlar görüp dışlandığını hisseder ve evden kaçarak Topluluk olarak bilinen bir oluşuma katılır. Topluluğun lideri Joel Davis, onlara katılan kişilere ayrım yapılmaksızın herkesin kabul edildiği, huzurlu ve sade bir hayat vadetmektedir.  Oysa gerçek koşullar hiç de söylediği gibi değildir. Ailenin, kişisel mülkiyetin, kitap okumanın yasak olduğu Toplulukta daha birçok katı kural vardır. Bu kuralları çiğnemenin ağır cezaları vardır.
Ivy'nin Toplulukta dünyaya gelen kızı Mia ise dış dünyaya dair hiçbir şey bilmemektedir. Fakat bir gün merak duygusuna kapılarak kütüphaneye gider ve kitapların büyülü dünyasına adım atar. Mia'nın ilk defa okuduğu ve aşık olduğu Nathaniel Hawthorne'un Kızıl Damga isimli roman genç kızın hayatını değiştirmesini sağlar. 
"İşte elinizde tuttuğunuz bu kitap, Görünmez Zaman, bir kadının bir süreliğine gerçeğe dönüşen rüyasının hikâyesidir. "
~~~~

Mutlu akşamlar blog arkadaşlarım. 
Favori yayınevimden yeni bir kitap yorumu ile geldiim. 
Ivy ve kızı Mia'nın hikayesi beni çok etkiledi. Zaman ya da coğrafi konum fark etmeksizin kadınların içinde bulundukları toplumlarda yaşadıkları zorlukları ve baskıları eleştirel bir gözle konu alıyor. Mutlu ve huzurlu bir hayat vaad edilirken aslında yasaklarla örülü, tabiri caizse hapishane gibi bir Topluluk içerisinde yaşamak fikri bile insanın kanını donduruyor.
Diretilen kurallara uyulmayınca ya da sırf kitap okudu diye cezalandırılmak, kitapların yakılması, kadınların kendi çocuklarına samimi davranmasının, ayrıcalık göstermesinin kesinlikle yasaklandığı bir ortam düşünün. İnsan okudukça sinir krizleri geçiriyor ve şuan içinde bulunduğu şartlara şükür ediyor..
Mia'nın kitaplarla tanışması ve sonrasında bu hayattan kurtulmak için verdiği mücadele ise çok etkileyiciydi. Gerçekten savaşçı, cesur bir kadın karakter. 
Kitabın ikinci bölümünde olanlar ise hem merakımı hem de heyecanımı arttırdı. Zaman yolculuğu ve Mia'nın yaşadıkları beni kitaba daha da bağladı. Hatta ilk bölümünden çok daha sevdiğimi itiraf edebilirim. :)
Görünmez Zaman yazarın kalemiyle tanışma kitabım oldu ve hem kurgusal hem de anlatım olarak beni çok etkilediği için devamı da gelecek. Dilimize çevrilen diğer kitaplarını da en kısa zamanda inceleyeceğim.
Kitapların insanların hayatındaki etkilerine şahit olmak ve zaman yolculuğuna dair güzel bir kurgu okumak isterseniz Görünmez Zaman'a şans verin derim. ♥


Babası, "Kitap okunan zaman, asla boşa harcanmış zaman değildir, derdi. Ivy onun şu an yanında olmasını isterdi ama babasının her şeyi mahvedeceğinden de emindi. "Uyan," derdi. "Ne yapıyorsun burada? Kitapsız bir dünya nasıl bir dünya olur?" Karşılık olarak, "Güven arıyorum," diye yanıt verirdi Ivy. "Gece gökyüzünde yıldız arıyorum, umudun olmadığı yerde umut." 
~~~~ 
Kitapların yasaklandığı bir yerde bireysel özgürlük olamazdı, umut olamazdı, gelecek hayalleri olamazdı.
~~~~
"Gerçek hayat inanılmaz. Ruhlarımız bizden koparılıyor, et ve kan toza dönüşüyor, sevdiğin insanlar sana ihanet ediyor, insanlar bir hiç uğruna savaşa giriyor. Bunlar hepsi anlamsız. İşte bu yüzden romanlar var. Bir şeyleri anlamlandırmak için."
~~~~
İster yeni doğmuş olsun ister ölüme benzer bir uykudan uyandırılmış, aşk her zaman güneş ışığı yaratmalı, kalbi o kadar ışıkla doldurmalı ki dış dünyaya taşmalı.
~~~~
 

 


Ancak ayrılık da elbette bir tür yastır. Öyle herhangi bir ilişkinin ölümü de değildir, hayatınızdaki en önemli ilişkinin ölümüdür. Bunda sevimli hiçbir şey yoktur. "Terk etmek" de gerçek anlamını vermiyor. Çok hızlı, sanki bir anlık bir şeymiş gibi geliyor kulağa. Fakat terk edilmek ebediyen sürüyor. Çünkü seni seven bir insan artık seni sevmemeye karar veriyor.


Özel Koruma Kitap Konusu

Hannah Brooks, hayatını işine adamış bir özel koruma. Hasta olan annesi, ölmeden önce Hannah'dan kendine zaman ayırarak tatile gitmesini ister. Genç kadın annesinin son isteğini yerine getirmek için sevgilisiyle birlikte gitmek için tatil planı yapar fakat gelin görün ki sevgilisi olacak insan müsveddesi annesini kaybetmesinin ertesi günü Hannah'ı terk eder.  Hem de saçma sapan gerekçelerle..

Annesini kaybetmenin acısıyla baş edebilmek için hemen işine dönen Hannah için yeni bir görev verilir. Ünlü oyuncu ve yaşayan en seksi erkek seçilmiş Jack Stapleton'u korumak.  Filmlerini hayranlıkla izlediği bu adamın korumalığını yaparken Hannah'ın yaşadıkları, Jack Stapleton'un hayatına dair ortaya çıkan gerçekleri konu alan romantik komedi türünde bir kitap.

~~~~

"Sana dokunmam konusunda nasıl hissediyorsun?" Jack Stapleton'ın bana dokunması konusunda nasıl mı hissederim?

"Ne türden bir dokunmadan bahsediyoruz?"

"Yani, sevgililerimle birlikteyken... onlara çok fazla dokunmaya meyilli oluyorum. Anlarsın ya. Eğer birine karşı ilgin varsa ona dokunmak istersin."

"Tabii," dedim. "Biraz daha gerçekçilik katabilir."

"Katılıyorum."

"Elini tutmam sıkıntı olur mu?" 

Zor bir soru değildi. "Hayır."

"Peki... kolumu omzuna atabilir miyim?" 

Bir kez daha başımı salladım. "Kulağa kabul edilebilir geliyor."

"Kulağına fısıldayabilir miyim?"

"Ne fısıldadığına bağlı olabilir."

"Belki de şöyle sorsam daha iyi olacak: Yapmamı istemediğin bir şey var mı?"

"Kıyafetlerinin üzerinde kalmasını tercih ederim."

~~~~

Yorumum;

Merhaba blog arkadaşlarım,

2025'in ilk kitabı olması niyetiyle elime aldığım fakat sonra Arafta çizgi romanını okuyarak ikinci sıraya gerileyen Özel Koruma kitabından bahsetmeye geldim. :)

Son zamanlarda kitap okuma isteğim olsa da elime alıp okuma kısmında zorlandığım için en sevdiğim tür olan romantik komedi türünde bir kitap okuyarak bu durumu aşmak istedim ve kardeşimin tavsiyesi üzerine Özel Koruma kitabını okudum. Kurgu bakımından tahmin edilebilir şekilde ilerleyen, beklentisiz başlanıldığı takdirde keyif alınabilecek bir kitap. 

Fakat eleştirebileceğim bazı noktaları da vardı elbette. Kitaptaki olayların anlatıcısı Hannah'tı ve korumalık yetenekleri ile övündü ki okur olarak istemsizce bir beklentim oluştu. Fakat bunları okuyup hissedeceğimiz bir durum ya da olay göremedim. Jack'i korumak için yanında olduğu anlardaki konuşmaların yetenekli özel korumadansa şaşkın bir "fangirl" modundaydı.

Ayrıca Jack'in tehlikede olduğu gerekçesiyle özel bir şirketten koruma ekibi talep edilmesini okuyunca herhalde polisiye kısmı da olacak diye heyecanlandırmıştı fakat oradan da umduğumu bulamadım.

Kitaba dair sevdiğim şeyleri düşününce aklıma gelen tek şey Jack Stapleton. Romantik komedi türünde kendine aşık edebilecek tarzda erkek karakterler listesine ekleyebiliriz. :)

Kitabı genel olarak kafa dağıtmak için açtığımız rom-com filmlere benzettim. Herhangi beklentiye girmeden vakit geçirmenizi sağlayacak, zaman zaman eğlendiren ve romantik dozlarıyla içinize dokunabilecek bir havası vardı. Favorim oldu diyemem ama bu tarz okumaya yeni başlayanlar tercih edebilir. :)

~~~~

Jack, doğrudan konuya girmemeye çalışarak, "Ağlıyor musun?" diye sordu.
Elbette ağlıyordum. Ağladığım barizdi. Ancak başımı iki yana salladım.
"Sert erkek olduğunu sanıyordum."
"Sana söyledim zaten, değilim."
"Artık sana inanıyorum," dedi Jack.
"Alerjim var," diye ısrar ettim.
Fakat bu, bana bile ikna edici gelmiyordu.
"Neye alerjin var? Sonsuzluk havuzumda öpüşen iş arkadaşlarına mı?"
"Polen" deyip geçmeliydim. Değil mi? Klasik bir şeydi.Ancak beynim kısa devre yaptı, kalbimden taşan ve içime işleyen asidi hissettim. Neye alerjim vardı? Hayal kırıklığına alerjim vardı. İhanete alerjim vardı. Arkadaşlığa. Umuda. İyimserliğe Yaşama, çalışmaya, genel olarak insanlığa.

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ 

Özgün Adı: The Bodyguard 
Yazar: Katherine Center 
Çevirmen: Tuba Özkat 
Yayınevi: Artemis Milenyum 
Sayfa Sayısı: 344 
Baskı tarihi: Temmuz 2022 (ilk baskı)


"Koreli-Amerikalı Bir Kızın Ergenliğe Giriş ve Köklerine Dönüş Hikayesini Anlatan Çarpıcı ve Ödüllü Otobiyografik Bir Çizgi Roman"

Arafta Çizgi Romanının Konusu
Deborah, küçük yaşlarda ailesiyle birlikte Güney Kore'den Amerika'ya göç ediyor. Gerçek adı Jung Jin olan genç kız, Amerika'da adının karmaşıklığı ve dış görünüşünün onlardan farklı olması sebebiyle ayrımcılığa maruz kalır. Küçüklükten itibaren yaşadığı bu durum Deborah'ı etkiler ve hiçbir yere ait olmadığı hissiyle depresyonla savaşmaya başlar. Bu durumla savaşırken ailesinden destek görüyor olsa da bir yandan da her Koreli ebeveyn gibi Deborah'ın ailesinin de ondan beklentisi büyüktür ve kızlarının çok başarılı olmasını ister. Genç kız bu beklentileri karşılamak konusunda da çok zorlanır. Tüm bunlar üst üste gelince Deborah, ailesinden, arkadaşlarından ve çevresinden uzaklaşır. 
Hem Kore'ye hem de Amerika'ya aidiyet hissini kaybeden Deborah'ın kendini bularak, yaşadığı zorluklarla verdiği savaşı anlatan etkileyici bir çizgi roman.

Yorumum
Mutlu haftalar blog arkadaşlarım.
Yeni yılda okuyup bitirdiğim ilk kitap (aslında çizgi roman) ve 2025'in ilk blog yazısı ile geldiim! :)
Görüşmeyeli nasılsınız? Yeni yılda her şey yolunda gidiyordur umarım. ^^
Geçen yıl okuma hedefime ulaşamayınca yeni yıla daha fazla kitap okumalıyım düşüncesiyle başladım fakat bir türlü elime kitap alıp uzun uzadıya okuma imkanım olmadı. Bugün hava kapalı ve soğuk olunca fırsat bu fırsat diyerek Arafta çizgi romanını elime aldım. Birkaç saat içerisinde de okuyup bitirdim.
Öncelikle çizimlerine bayıldığımı söylemek istiyorum. O kadar başarılı ki bazı çizimler sanki fotoğrafa bakıyormuş hissi uyandırdı. Ayrıca teknikler ve renklerin koyu kullanılması Deborah'ın yaşadığı depresyonun/ruh halinin başarılı bir şekilde yansıtılmasını  sağlamıştı.
Okurken Deborah'ın ailesine, arkadaşlarına ve çevresindekilere tavırlarından dolayı kızsam da, Deborah'ın bazı tavırlarına sinirlensem de, bir yandan da bunların gerçek olduğu farkındalığıyla okudum.Çoğumuzun karşılaştığı ve maalesef ki yaşamış olabileceği akran zorbalığını konu alması, maruz kalan kişinin nasıl etkilendiğinin yansıtılması ve bu durumun üstesinden gelişinin aktarılması gerçek hayatta bu durumu yaşayanlar ve ne yapacağını bilemeyenler için hem yol gösterici hem de motivasyon niteliğinde. Akran zorbalığı ve ailenin psikolojik baskılarının çocuklar üzerindeki etkilerini görmek ve bu farkındalığı kendi hayatlarınıza da katmanız için Arafta çizgi romanına şans vermenizi isterim.
Çevremizde olan farklılıkları ayrıştırmadan, onlarla birlikte uyumlu ve mutlu bir şekilde yaşanacağının farkındalığında bir insanlık haline gelebilmemiz dileğiyle yazıma son vermek istiyorum.

~~~~
KİTABIN KÜNYESİ
Özgün Adı:
In Limbo
Yazar: Deb J.J. Lee
Çevirmen: Tolga Yozcu
Yayınevi: Yuzu Yayınları
Sayfa Sayısı: 352
Baskı tarihi: Ekim 2024

 


Battaniyeyi alıp dışarı çıkıyorum, iyice kapanıyorum. Böyle oturmak fena değil, hoşuma gidiyor. Her şey farklı olsaydı sadece bununla bile mutlu olabilirdim; bir yaz akşamı, göl evinde bir battaniyeye sarılmış, şarap… İstemiyorum. Boğazım düğümleniyor, buncacık şeyden mutlu olmak isteniyorum, buna razı olmak zorunda kalmak haksızlık.

~~~~
Yetişkinler Konusu
Ida, bekar ve başarılı bir mimar. Kendini genç hissetse de biyolojik saati işliyor ve vücudundaki bazı belirtilerle orta yaşa yaklaştığı gerçeğiyle yüzleşiyor. Kısa süreli ilişkiler yaşasa da annelik duygusunu tatmak onun için çok önemli. Bu konu üzerine düşünüp  anneliği tadamamak konusunda üzülse de, yaz tatilinde annesi ve kardeşi ile güzel zaman geçireceği ve rahatlayacağı fikri onu biraz rahatlatır. 
Ida, yaşadığı durumu ve üzüntüsünü ailesiyle paylaşmayı planlarken, kız kardeşi Marthe ve sevgilisi müjdeli haberi paylaşınca kendini geri planda kalmış ve hayal kırıklığına uğramış hisseder. Marthe'nin hep ondan bir adım önde ve ilgi odağı olması gerçeğini kendi içinde düşünürken onun da hayal kırıklığı yaşayarak hayatının kötüye gitmesinden zevk alır bir hale geliyor.
Yetişkinler kitabı, adını yansıtacak şekilde yetişkinlerin kıskançlığını, zedelenmiş aile bağlarını ve en önemlisi sevgi eksikliğinin hayatlarına yansımasını gözler önüne serecek bir kurguya sahip.

Yorumum;
Yetişkinler, favori yayınevlerimden biri olan Yan Pasaj Yayınevi'nin en yeni kitaplarından biri. Kitaplarını ne kadar sevdiğimden sıkça bahsettiğim yayınevinin her çıkan kitabını heyecanla takip ediyorum ve mümkün olan en kısa zamanda okumaya çalışıyorum. Yetişkinler kitabı da konusu itibariyle dikkatimi çekmişti. Kavuşunca hemen okuyup bitirdim ama yoğunluklardan dolayı sizinle paylaşmam biraz zaman aldı. :)
**
Ida, her zaman annesi ve kız kardeşi ile birlikte olmuş hep onlara destek olmuş bir kadın. En önemli anlarında bile kendinden fedakarlık yaparak onlarla olduğunu dile getiren, sevgi ve ilgi anlamında ailenin eksik bırakılan üyesi. Bu durumun farkına varması da ilginç bir şekilde oluyor. 40'lı yaşlara geçiş yaptığından annelik fikrini derinlemesine düşünerek doktoruna gidiyor. Ve ne yazık ki üzücü bir sonuç onu bekliyor. Bu haberin ona verdiği üzüntü ve yıkımı ailesiyle paylaşma fikriyle yazlık evlerine gidiyor ama sürprizlerle karşılaşıyor. Aldığı haberlerle yine geri planda kaldığını ve ilgisiz bırakılan kız çocuğu olma fikriyle yüzleşiyor. Bu düşünceyle onlardan intikam almak istiyor ve aileyi sarsacak bazı şeyler yapıyor. Kitaptaki olaylar bu şekilde gelişiyor ve ilerliyor.
Ida'nın sevgi eksikliğini ve yaşadığını yıkımı çok iyi anlıyorum. Her zaman ailenin fedakar üyesi rolünde olmak onun için yorucu bir durum. Buraya kadar düşünce ve davranışlarını anlıyorum fakat devamındaki intikam fikri ve davranışları biraz fazla geldi. Sonuçta intikam almak istediği kişiler onun ailesiydi. Konuşarak, içindekileri paylaşarak çözülemez miydi düşüncesi oluştu. Anne ve kız kardeş Marthe'nin bazı davranışları da kabul edilebilir değildi bence. Her şeyde fedakarlığı Ida'dan beklemek hoş bir tutum değil.
Marie Aubert'in kitabında, yetişkinler arasındaki bağları ve duygu durumlarını vurucu bir şekilde ele aldığını düşünüyorum. 128 sayfalık kısacık bir kitap olsa da anlatım tarzıyla bu kadarının bile yeterli olduğunu kanıtlamış. Karakterlerde kendinizden bir şeyler bulabileceğiniz, ilişkilerinizi sorgulayabileceğiniz bir okuma yapmak isterseniz Yetişkinler'e şans verebilirsiniz.
~~~~
Yalnız uyuyor, yalnız uyanıyorum, işe yalnız gidiyorum, işten yalnız dönüyorum, bundan şikâyetçi değilim, esas böyle olmazsa şikâyet etmeli. Ama yalnızlık giderek büyüyen bir çember oluyor.

KİTABIN KÜNYESİ 
Özgün Adı: Voksne Mennesker 
Yazar: Marie Aubert 
Çevirmen: Ayşe Erbulak 
Yayınevi: Yan Pasaj 
Sayfa Sayısı: 128
Baskı tarihi: 18.10.2024