Kitap Yorumları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kitap Yorumları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

 


"Sen Rubaro, asla kaybeden olmayacaksın. Ezilmemek için ezecek, yok edeceksin. Işık zayıftır, en küçük kuvvette sönüp gider. Güneşin bile bir gün vakti dolacak." 
Elinde, yanmakta olan bir şamdan tutuyordu. Diğer elini mumun üzerine bastırıp, ışığı söndürdü. 
"Ama karanlık bakidir."
~~~~
Merhabalar,
Birkaç aylık ayrılıktan sonra geri döndüm. Hem de blogger arkadaşım Duygu'nun kitabıyla. :)
Umarım görüşmediğimiz süre içerisinde sizin için her şey yolunda gitmiştir ve iyisinizdir.
Ben işin verdiği yoğunluk ve de yorgunluk sebebiyle kendime bile zor vakit ayırdığım bir süreçten geçiyorum. Ani değişiklikler, mesailer vs derken düzenimi ancak kurabildim. Haliyle kitap okumakta da biraz zorlandım ama Duygu'nun kitabının basılış sürecine de şahitlik ettiğim için onu muhakkak okumalı ve sizlerle paylaşmalıyım dedim. Lafı fazla uzatmadan başlıyorum.:)

Şifacının Kalbi Kitabının Konusu:
 Ölüm Terzisi, bir insan bedenine girerek felaketleriyle dünyayı karanlığa boğmak isteyen doğaüstü bir varlıktır. Onun karanlığına karşı savaşan ruh budayanlar, Ölüm Terzisinin ilk saldırısında kendilerini feda ederek ruh tohumlarına dönüşürler. Fakat Ölüm Terzisi kaybetmemekte kararlıdır. Yetiştirdiği çıraklar ile kötülüğünü yaymaya devam ederken, Şifacı Ubin ve Prens Çelekan tehlikenin farkına varırlar. Dünyayı kötülükten korumak için macera dolu bir yolculuğa atılırlar.
Şifacı Ubin ve Prens Çelekan'ın yolculuklarında başlarına neler gelecek?
Ölüm Terzisi'yle olan savaşlarını kazanabilecekler mi?
Merakı ve heyecanıyla okunan keyifli bir kitap.

~~~~
"Başaramamaktan korkuyorum. Onların karşısına çıkacak olmak..." Lafının gerisini getiremedi Çelekan. "Geçmişi değiştiremezsiniz ama gelecek için çok şey yapabilirsiniz. Kaygılarınızın sizi esir etmesine izin vermeyin."
~~~~

Blog sayesinde tanıştığım ve yazılarını severek okuduğum Duygu'nun kitabının çıkmış olması beni de çok heyecanlandırdı. Baskı sürecinde sürekli mesajlaşarak, her bir aşamadan haberdar olmak sanki kendi kitabım çıkıyor gibi hissettirdi. :))
Hal böyle olunca elime ulaşır ulaşmaz okumaya başladım ama yoğunluktan dolayı okuma sürecim birazcık uzun sürdü.
Fantastik türde olduğu için kurgulanan evreni ve karakterleri tanıma süreci olarak ilk bölümleri biraz ağır okuduğumu da itiraf edeceğim fakat her şeyi çözdükten sonra sayfalar nasıl aktı gitti anlamadım bile. Şifacı Ubin, Prens Çelekan, Rubaro ve İnume karakterlerinin her birini ayrı ayrı sevdim.


Ubin, hem fiziksel hem de ruhsal olarak şifa veren iyiliğin vücut bulmuş hali diyebilirim. Öyle naif bir karakterdi ki favori karakteriniz kim deseniz düşünmeden Ubin diyebilirim. :)


Rubaro ise bad boy severler için favori bir karakter. :))
Karanlığa hapsolduğunu düşünse de Ubin sayesinde gerçek benliğine kavuştu. 


Prens Çelekan'a da kalbimi bırakmadım desem yalan olur. Ona dair okumamız gereken daha fazla şey varmış gibi hissettirse de yazarımız gizemli bir karakter olarak yazmayı tercih etmiş. :))


İnume, savaşçı ve güçlü bir kadın karakterdi. Prens Çelekan gibi İnume içinde daha fazla şey okumak isterdim. :)

***
Şifacının Kalbi, bir yazarın ilk kitabı olarak başarılı bir şekilde kurgulanmış ve akıcı bir anlatıma sahipti. Eleştiri olarak söyleyebileceğim tek şey keşke biraz daha uzun yazılsaydı olurdu. :D
Hem heyecanla beklediğimiz o savaş anı hızlıca olup bitmiş gibi hissettirdi, hem de karakterlerden bu kadar çabuk ayrılmak istemezdim. Her birinin içerisinde gizlediği hikayeleri öğrenmek güzel olurdu. :)
Ayrılmak demişken de yazarımızın son kısımda yapmış olduğu bir sürpriz gelişme de çok kalbimi kırdı. Hiç böyle bir şey beklemiyordum. 💔
Kitabın devamı olmayacak biliyorum ama bizlere sürpriz yapıp yazmaya karar verirsen harika bir detay olur sevgili yazarcım. :)))
Fantastik severlerin ve yeni başlamayı düşünenlerin Şifacının Kalbi'ni okumasını şiddetle tavsiye ederim efenim. 😇

Duygu'nun yazılarını ve hikayelerini okumanız için bloğunu da aşağıya bırakıyorum;

 


"Bu evde insana para, altın yüzük, baş harflerin işlendiği nevresimler miras kalmaz, burada ölülerin bize bıraktığı şey yataklar ve kızgınlıktır. Öfke ve geceleri yatacak bir yer, bu evde miras kalabilecek tek şey bunlar."

~~~~

KONUSU
20 ülkede 12 dile çevrilmiş bir kitap Tahta Kurdu.
Her ev, içinde yaşayanların izlerini taşır. Anneanne ve torunun birlikte yaşadıkları ev ise geçmişten bugüne orada yaşamış olanların izlerini kanlı canlı diyebileceğimiz şekilde taşıyor ve bu ailenin kadınları için asla çıkamayacakları bir hapishanede gibidir.
 Anneanne günlerini evde, dolapların içinde ve duvarların arkasındaki gölgelerle konuşarak geçirir. 
Torun ise buradan kurtulmak ümidiyle kasabanın en zengin ailesinin yanında çalışmaya başlar fakat yaşadığı bir olaydan sonra eve geri dönmek zorunda kalır.
Komşularıysa gündüzleri anneanne ve torununu görmezden gelse de geceleri gizlice ikilinin kapısına gelmekten kendilerini alamazlar.
Bu iki kadın yaşadıkları evin sırrını çözerken, birlikte yaşadıkları gölgelerin hayatlarındaki varlığının sebeplerini de öğreniyoruz.
Tahta Kurdu; şiddet, cinsiyet ayrımcılığı ve toplumdaki tabakalaşmaya dair eleştirel bir gözle bakan gerilimi ve karanlık yönüyle gotik unsurlar taşıyan bir roman.

~~~~

"İnsan yalnız ve fakir olunca aynı dersi iki defa alma lüksü yoktur, bu evde bunu da çok iyi biliriz."

~~~~
Yan Pasaj Yayınevi, neredeyse tüm kitaplarını okumuş olduğum, favori yayınevlerimden biridir.  Her yeni kitap haberlerinde heyecanlanır, kitaplarını okumak için gün sayarım. :)
Hal böyle olunca Tahta Kurdu elime ulaşınca da hemen okumaya karar verdim. Okumakta zorlandığım süreçte bana ilaç gibi gelen bir kitap oldu. Bu garip aile neyin nesi, evlerinde neler oluyor ve kasabada yaşayan diğer insanlar neden onlardan uzak duruyor acaba merakıyla gerçek manada elimden bırakmadan okudum. :)
Yazarın toplumdaki sınıflaşma kavramını, kadınların gördüğü şiddet ve ayrımcılık konularını işleyiş tarzını ve verdiği mesajları çok sevdim. Kısa olmasına rağmen içi dolu olan ve etkileyici bir roman. Daha önce gotik türde bir roman okumamıştım ama Tahta Kurdu'ndaki gerilim ve karanlık detayların etkileyiciliğini gördükten sonra kesinlikle bu türde kitaplar okumalıyım dedim. 
Layla Martinez'in kaleminden okuduğum ve Türkçe'ye çevrilen ilk kitabı Tahta Kurdu. Umarım diğer kitapları da en kısa zamanda dilimize çevrilir ve okuruz. :)
Bu yılki favorilerim arasına giren Tahta Kurdu'nu sizlerin de okumasını çok isterim. Özellikle gotik türle tanışmak isteyenler muhakkak şans versin. <3

~~~~
" Aile böyle bir şeydir, bir avuç yaşayan ve bir avuç ölü ile kapana kısılman karşılığında sana yemek ve başını sokacak bir ev verdikleri yer." 
~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Orijinal Adı:
Carcoma
Yazar: Layla Martinez
Çevirmen: İrem Genç
Yayınevi: Yan Pasaj
Sayfa Sayısı: 112
Baskı tarihi: Haziran 2023



"Biz farkında olalım ya da olmayalım hayat, tesadüf adı verdiklerimiz aracılığıyla bizimle konuşur. Belki de hayatla aramızdaki dilin adıdır tesadüf..."

~~~

Hayatımı Değiştiren Her Şey kitabını okurken, Esra'nın kendi hayatı ve geçmişi için yaşadığı farkındalık yolculuğunda neler yaşadığını ve nelerin üstesinden geldiğine şahitlik ediyoruz.

Esra, başarılı bir ressam ve küratör. İş dünyasındaki başarısının yanı sıra çok güzel giden mutlu bir evliliğe sahip. Cemiyet hayatında da bir yere sahip genç kadının çoğu insanın imrenerek bakacağı bir yaşantısı var.  Ama geçmişten gelen bir sırrı onun hayatına adeta bir gölge gibi çöker. Bu sırrın etkisiyle her gün gördüğü kabuslar hayatındaki değişikliklere tetikleyici olur. Bu kabuslardan sonra kılık değiştirerek temizlik için bir eve gitmeye başlar. Bir yabancının, Esra'nın herkesten saklayarak yaptığı bu işi ve onun sırlarını öğrenmesiyle genç kadının hayatı altüst olur. 

Büyük bir yüzleşme, psikolog seansları, bilinçdışı kodları, ritüeller, meditasyonlar, rüyalar, içindeki yaralı çocuğa mektup, affetme çalışmaları, reiki, yas tutma, geçmişi şifalandırma ve daha fazlası… 

~~~

"İnsanın yaşayabileceği tek bir hayat varken kitaplarda binlerce hayat vardı. Hem kendi hayatından uzaklaşmak hem de zihnindeki düşüncelerden kurtulmak için de kitap en güzel kaçış noktasıydı."

~~~

Hayatımı Değiştiren Her Şey, öncelikle ismiyle ilgimi çeken bir kitap oldu. Çoğu insan gibi ben de hayatımı olumlu yönde değiştirip geliştirmek istediğim için bu kitabı okumanın benim için yararlı olacağını düşündüm. Esra'nın yaşadıklarını okurken ilk olarak onun hayatını bu kadar etkileyen sırrı çok merak ettim. Çoğu kişinin mükemmel olarak nitelendirebileceği bir hayata sahipken onu huzursuz eden ne olabilir acaba diye sorguladım. Maalesef çevremizde ya da haberlerde karşılaştığımız haberlerden dolayı birkaç tahminim de oldu. Acı gerçeği öğrendiğimde ise bunların gerçek hayatta da yaşandığı bilinciyle neredeyse onun kadar sarsıldım. Bunu yaşayan tüm kadınlar için üzüldüm..

Esra'nın bu durumlarla yüzleşmesi ve geçmişte bırakması zorlu bir süreç olsa da yolculuğunu çok güzel tamamladığını düşünüyorum. Özellikle eşiyle birbirlerine olan sevgi ve anlayışlı halleri çok etkileyiciydi. Böyle bir ilişkim olsun isterim. :))

Ayşen hanımın, birkaç kitabını okumuştum fakat favorim kesinlikle Hayatımı Değiştiren Her Şey oldu. Hem ele aldığı konu hem de yazarın anlatım tarzıyla ilk sayfalardan kendine çeken ve bitirmeden bırakmak istemediğim bir okuma süreci yaşadım. Sadece son kısımlarda yaşanan olayları biraz daha detaylı şekilde okumak isterdim. Tadı damağımda kaldı deriz ya, bitirdikten sonra biraz öyle hissettim. :)

Bu tür konulara ilginiz varsa şans vermeniz gereken bir kitap olduğunu söyleyebilirim. ❤️



 


“Sen o zaman şuna karar vereceksin. Tek başına, hiçbir sorumluluk, bağlılık olmadan mevsimlik çiçek gibi mi yaşayacaksın; yoksa herkesi gölgesinde toplayan, kök salan, güven veren bir çınar mı olacaksın? Evin önündeki bu koca çınar, aile demek, bağ demek, koşulsuz, şartsız sevgi demek. Şimdi düşün bakalım oğlum, sabah uyandığında kararını vermiş olarak kalk çünkü hayat beklemez…”

~~~~

BAĞ KİTABININ KONUSU
Geçmişte yaşadıklarının yükü ve kalbindeki yara ile hayatını işine adamış başarılı bir iş insanı olan Kemal, aldığı bir haber ile kaçtığı geçmişiyle yüzleşmek zorunda kalacaktır. 

Eğlence mekanlarının gözde isimlerinden biri olan ve tabiri caizse savruk bir hayat yaşayan Mila, en yakınlarından gördüğü büyük ihanetten sonra hayatını ne kadar anlamsız bir şekilde geçirdiğini fark eder. O andan itibaren genç kadının kendini bulma yolculuğu başlar. 
Bu ikiliyi biraraya getirecek şey ise tarihi Çınar kasabasıdır. Hem büyüleyici güzelliğe hem de verimli topraklara sahip bu kasaba, Kemal ve Mila'nın hayatlarında büyük bir dönüm noktası olacaktır. 

***

Merhabalar blog arkadaşlarım. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun! :)
Yoğun bir süreçten geçtiğim için epeydir buralara uğrayamadım ve sizleri çok özledim.♥ 
19 Mayıs vesilesi ile kendime vakit ayırma imkanım olunca hemen geldim. :)
Buralarda olamadığım süreçte okuduğum kitaplardan bir tanesi olan Bağ'dan bahsetmek istiyorum sizlere.  Bağ, son zamanlarda çok sık gördüğüm ve hakkında güzel yorumlar okuduğum kitaplardan bir tanesiydi. Hal böyle olunca okuma listeme almıştım ve kısa süre içerisinde edinip okuma fırsatım oldu. 
Kitabın ilk bölümünden itibaren Kemal'in geçmişte neler yaşadığını merak etmeye başladım. Yazarımızda bu durumu düşünmüşçesine olayları Kemal için geçmiş-günümüz ve Mila'nın yaşadıkları şeklinde dönüşümlü olarak aktarmıştı. Bir bölümü okurken diğer kısımda neler olduğunu merak ettirip okuma isteğini arttırdığı için bu şekilde anlatımı hep sevmişimdir. Yazarımızın akıcı üslubuyla birleşince kitabı kısa bir süre içerisinde okuyup bitirdim.
*Bundan sonraki kısımlarda SPOİLER İÇEREN kısımlar olabilir.*
Kemal ve ailesinin bir entrikanın kurbanı olarak 20 yıl gibi büyük bir zamanı birbirlerinden ayrı, yanlış anlamalar sebebiyle birbirlerini suçlayarak geçirmiş olmaları beni çok üzdü. Bunlara sebebiyet veren kişinin hak ettiğini bulduğunu okumak ise bir oh çekmemi sağladı. 
Mila'nın savruk hallerinden sonra kişisel olarak yaşadığı gelişim ve dönüşüm de oldukça etkileyiciydi. Babannesinin kaybından sonra bu hale gelmiş olsa da özüne dönüşü ve çok sevdiği kadının izinden gidişi takdire şayandı bence. Kemal ile duygusal ilişkilerinin ilerleyiş şekli tahmin edilebilir olsa da romantizm sever biri olarak keyif alarak okudum. 
Çınar kasabasına dair detaylar o kadar etkileyiciydi ki okurken gerçek bir kasaba olsaydı keşke dedim. Verimli topraklarını ve kasabaya adını veren çınar ağaçlarını görebilmeyi, Kemal ve Mila çiftiyle tanışmayı isterdim. :)

BAĞ, aşk, dostluk, sadakat, aile, ihanet ve daha fazlasını bulabileceğiniz kurgusuyla biraz Yeşilçam filmlerini anımsatan keyifli bir kitaptı. Benim gibi bu türde kitapları okumayı sevenlere tavsiye edebilirim. :)