Merhabalar!

Birazcık aradan sonra geri döndüm. :) Bloğumu ve sizleri epey özlemişim. Umarım her şey yolundadır. ♥

Denebunu.com'un Haziran ücretsiz kutularından bana da çıktı. İçeriği dolu dolu olunca neden sizlerle paylaşmıyorum ki dedim ve geldim. :)

Hatta bu kez tanıdıklarıma çıkan farklı içerikteki kutuları da paylaşacağım. 

 


"Silah ve sanat... Bir yanda ölüm, diğer yanda hayat... Bir yanda yok etme, bir yanda var etme... Bir yanda öldürmek, diğer tarafta ise yaşatmak..."


Merhabalar!

Bugün sizlere sanat ve polisiyenin çok hoş bir şekilde harmanlanmış olduğu İstanbul Portresi kitabından bahsetmek istiyorum. :)

~~~~

Sanal âlemde işlenen bir cinayet... İstanbul'un çeşitli noktalarına bırakılan üç cansız beden... 

 Doğu ve Batı resim sanatının öncüleri Vincent van Gogh ile Osman Hamdi Bey’i bir araya getiren akıl almaz olaylar silsilesi ve İstanbul'un kadim sokaklarında cirit atan Kaplumbağa Terbiyecisi kostümlü bir katil zanlısı... 

 İstanbul Pera Müzesi’nde başlayan macera, Paris Louvre ve Berlin Alte Nationalgalerie Müzelerine kadar uzandıktan sonra Eskihisar Osman Hamdi Bey Evi ve Müzesi’nde son bulacak! İyilerin ve kötülerin iç içe geçtiği, Doğu ve Batı medeniyetlerinin harmanlandığı çok bilinmeyenli bir denkleme hazır olun! Şifre Bilimci Milas Ulukan ve Şifreli Dosyalar ekibinin başrolde olduğu soluk soluğa okunacak polisiye türünde bir İstanbul masalı..." (Tanıtım Bülteninden)

~~~~

Kayahan Demir'in kitaplarını sosyal medya hesaplarımdan görüp merak ediyordum ama en çok dikkatimi çeken İstanbul Portresi olmuştu. Hem hakkında okuduğum yorumlar hem de kapak tasarımı kitabı okumam için bir işaret gibiydi sanki. :) Arkadaşım hediye edince daha fazla bekleyemem deyip hemen okumaya başladım. 

Son yıllarda neredeyse her işimizi yapabildiğimiz sanal dünyanın faydaları saymakla bitmez fakat bir cinayet işlenmesi kulağa ürkütücü geliyor değil mi? Bu cinayetlerin Osman Hamdi Bey için hazırlanan müzede sanal olarak gösterildikten sonra işlenmesi, sonrasında ortaya çıkan cesetler ve ortalarda dolaşan Kaplumbağa Terbiyecisi kıyafetinde katil zanlısı. Akla ilk gelen bu cinayetlerin Osman Hamdi Beyle bir bağlantısı olup olmadığı oluyor. Şifre Bilimci Milas Ulukan ve Şifreli Dosyalar ekibi bu cinayetleri çözebilmek için işe koyulur. Bırakılan ipuçlarını takip ederken hem polisiyenin merakını hem de yazarımızın kurgu içerisinde İstanbul tarihi, Osman Hamdi Bey ve Vincent Van Gogh hakkında verdiği bilgilerle heyecanlı ve keyifli bir okuma oldu benim için. Özellikle Osman Hamdi Bey ile ilgili olan kısımlar çok ilgimi çekti. Kitabı okurken bir yandan da araştırma yapmaya başladım. Hayatına ve tablolarına dair yeni bilgiler edinmek oldukça heyecan vericiydi benim için.

Yoğun bir polisiye havası olmasa da olayların arkasında kim ya da kimlerin olduğunu öğrenme isteğiyle ve yukarıda bahsettiğim detaylar sayesinde kısa bir süre içerisinde okuyup bitirdiğim ve verdiği mesajları çok sevdiğim bir kitap oldu İstanbul Portresi. 

Şifre Bilimci Milas Ulukan ve ekibinin diğer maceralarını da merak etmeye başladım. Kitaplarını da listeme ekledim. :)

Bu tür kurguları okumayı seviyorsanız sizlere de tavsiye ederim. 

~~~~

Bugün sanatı ayrıştırırsak, yarın dünyadaki canlıları ‘insan, hayvan, ağaç’ şeklinde sınıflandırırız. Benzer şekilde insanları da kadın-erkek diye cinsiyetçi bir yaklaşımla ayrıştırıyoruz. Peki sonrasında ne mi oluyor? Güçlü olduğunu düşünen taraf, diğerini yok ediyor! İşte biz buna cinayet diyoruz.
~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
İstanbul Portresi
Yazar: Kayahan Demir
Yayınevi: Genç Timaş
Sayfa Sayısı: 240
Baskı tarihi: Ocak 2021
Goodreads puanı: 4.48 / 5

 


"Çünkü ben Anaida'ydım: Annesinin günahlarını taşıyan, babasının sessizliğinde kaybolan bir kızdım. Ellerim kanlı, gözlerim yaşlı olsa da her zaman özgürlüğümü arzulayacaktım."

Merhabalar!
Bugün fantastik bir kitap olan Ruhuma Dokunan Hayalet kitabından bahsedeceğim size. :)

Anaida, daha doğmadan ailesinin günahları sebebiyle lanetlenmiş ve doğduğu andan itibaren zihnindeki seslerle baş etmek zorunda kalmış genç bir kız. Yaşadıkları yüzünden psikolojik tedavi görmek zorunda kalmış fakat yaşı ilerledikçe kurtulmak yerine daha da artan bu sesler hayatını zehir etmeye kararlıdır. Bir gün, lanetinin onun için yazdığı kaderi yaşamaya mahkûm olduğunu anladığında varlığı çoktan başka evrene sürüklenmişti. Orası Efendi’nin Diyar’ıydı. Orada ruhlarla cesetlerin sonsuza dek sürecek savaşı vardı. İki taraftan biri kazanacaktı. Cesetlerin hükmü demek ruhların evrenden yok olması, ruhların hükmü ise cesetlerin olmadığı, sadece barışın var olduğu evren demekti. Anaida ise büyükannesinin ihanetinin bedelini ve kendi lanetini kırmak zorundaydı. Acılarla büyüyen, onu en yakın arkadaşı olarak gören lanetlinin tek çaresi ise ona sığınmaktı; bir ruha, Hayalet Adam`a. Onlar arasındaki çekim asırlar önce belirlenmişti. İki ruh, iki farklı beden fakat ortak olan tek şey, onların lanetiydi. Birbirileri idi. Bu lanet ise kesinlikle bir mühürle yok edilmeliydi. Aksi takdirde felaketin başlangıcı onlar olacaktı.(Tanıtım bülteninden alıntı)
~~~~
"Hissetmiyorum." dedim. O ise bu kez yarama baktı.
"Hissetmiyorsun; çünkü yaranı sardım.” 
Öyleydi. O şimdi bana yardım etmeseydi çoktan kan kaybından ölecektim. Fakat neden böyle oldu? Neden bir anda karnımda kocaman yara oluştu?
"Peki, her zaman saracak mısın?"
Dudaklarını birbirine bastırdı. Kurumuş dudakları sanki bir damla suya muhtaç gibiydi.
"Sarmamı ister misin?"
Başımı iki yana salladım. Hiç kimsenin yaramı sarmasını istemiyordum. Başımı kaldırarak ona baktım.
"Ben yaralanmamayı tercih ederim." 
Gözlerini devirip, "Yaralanmamayı tercih etmediğin belli." dedi. Omuz silktim.
"Haklısın, senin yanında her zaman yaralanacağım." 
Beni süzerek koltukta kanla kaplı olan kaba baktı. Onun da gözlerinde farklı bir ifade belirdi. Bu bizim bildiğimiz duygulardan değildi. Daha çok olacakları düşünüyor ve dediklerimi tartıyordu. Bana bakmadan, "Ama saracağım da..."
~~~~
Ruhuma Dokunan Hayalet, çıktığı andan itibaren dikkatimi çeken bir kitaptı. Instagramda tur hesabımız olan Tozlu Sayfalar ekibim ile birlikte okuma fırsatı buldum. Epeydir fantastik türde kitap okumadığımdan benim için farklı ve heyecanlı bir okuma serüveni oldu. Başlangıçta biraz ağır ilerliyor gibi hissettim çünkü ruhlar, hayaletler, cesetler vs. derken bambaşka bir evrenle tanışıyordum ve iş yoğunluğumdan ötürü kitaba yeterince odaklanma fırsatı bulamıyordum. Fakat tamamen odaklanmayı başarınca Anaida'nın heyecanlı yolculuğuna ortak oldum.Anaida'nın laneti yüzünden yaşadığı psikolojik sorunlar, Diyar'a gittiğinde karşılaştığı varlıklar ve durumlar karşısındaki hisleri başarılı bir şekilde yansıtılmıştı. Diyar'da bulunan ruhlar, cesetler vb. yaratıkların olduğu kısımlar benim için biraz gerilim unsuru olsa da merakım ağır bastı. Adeta bir film izliyormuş gibi okuyup bitirdim. Bu durum yazarımızın kurgu ve anlatım konusundaki başarısını açıklamam için yeterli olur sanırım. :)
Ruhuma Dokunan Hayalet, serinin ilk kitabı olduğundan kitabın sonunda bazı olaylar ve soruların cevabını öğrenememiş olmak beni daha fazla meraka sürükledi. Umarım devam kitabı için çok fazla beklemeyiz. ♥

~~~~
Kitabın Künyesi
Adı: Ruhuma Dokunan Hayalet
Yazar: Ulduz Makh
Yayınevi: Otantik
Baskı tarihi: Mart 2021
Sayfa sayısı: 512

 


Tür: Romantik, Fantastik, Aksiyon
Yayıncı: tvN
Bölüm Sayısı: 16
Bölüm Süresi: 1 saat
Dili - Ülkesi: Korece - Güney Kore
Oyuncular: Lee Dong Wook, Jo Bo Ah, Kim Beom, Kim Yong Ji, Hwang Hee, Lee Tae Ri


Herkese iyi bayramlar! :)

Blogları Canlandırma Projesinin Nisan teması aile-çocuk idi. Bu temaya uygun olacağını düşündüğüm Yıldızları Yeniden Yakmanın Vakti Geldi kitabını okudum ve yorumu ile geldiim. :)

 


Merhabalar!
Adından da anlayacağınız üzere tatlı bir aşk hikayesiyle geldim bugün. :)


“Bazen ne yaparsak yapalım, alnımızda yazılanı yaşarız, önemli olan, her zorluktan sonra ayağa kalkış şeklimizdir...”

Akın Serikli, hayalini gerçekleştirerek öğretmenlik yaparken bir iftira sonucu ideallerinden vazgeçerek hayatına yeni bir yön vermek zorunda kalır. Yaşadığı bu olayın sorumlusu olarak hiçbir şeyden haberi olmayan, kendi hayatının zorluklarıyla boğuşmakta olan öğrencisi Aylin'i görür. 
Hikayemizin diğer kahramanı Aylin Erişçi'nin hayatı yeterince zorlu geçmiyormuş gibi, bu iftiralar ortaya atılınca daha da kötü bir hal alır. Acı bir kazada ailesini kaybeden genç kız, zaten yenik başladığı hayata sil baştan başlamak zorunda kalır.
Kader onlara ikinci bir şans vermek istercesine seneler sonra ikiliyi yeniden bir araya getirir.  Tarih tekerrür edip onları birbirine düşman mı edecek yoksa kalplerine düşen sevgi her şeyin üstesinden gelerek ikiliyi mutlu sona mı taşıyacak dersiniz?
~~~~
Kahretsin! Şu haliyle öyle güzeldi ki, tüm öfkesine rağmen onu kollarına alıp göğsüne basmak ve kederle puslanan o gözleri defalarca öpmek istiyordu.
~~~~ 
Aşk Sen Kokuyor kitabını geçen ay arkadaşlarım ile birlikte okumuştuk. Hemen okuyup bitirsem de iş yoğunluğumdan dolayı yorum hazırlamam biraz uzun sürdü. Severek okuduğum, Türk filmi tadındaki aşk hikayesini gecikmeli de olsa sizlerle paylaşmak istedim. 
Akın, zeki ve yakışıklı bir adam. Ailesini bile karşısına alabilecek kadar ideallerine bağlı. Bir iftira sonucu zorluklarla kavuştuğu hayaline veda etmek onu öfkeli ve hırslı biri haline dönüştürse de içindeki o Akın, hala varlığını sürdürüyor. Seneler sonra kaymakam olarak atandığı ilçede Aylin'le karşılaşınca gün yüzüne bile çıkıyor. :)
Aylin, babasının yaşattığı tüm zorluklarla baş etmeye çalışırken, adının karıştığı bu iftira ortaya atılınca tabiri caizse hayatı zehir olur. Ailesini kaybetmenin acısı da üzerine eklenince genç kız acımasız dünyada bir başına kalır. Neyse ki güzel yürekli insanlar var ki, ona destek olup ailesinin eksikliğini doldurmaya çalışır. Seneler sonra öğretmenliğe başladığında pamuk gibi kalbi sebebiyle Pamuk öğretmen olarak adlandırılır. :)
~~~~
“Hayat ne garipti! Karşınıza çıkan ve kötü dediğiniz olayda başrolde bulunan bir insan, hayatınızdaki birçok şeyin mimari olabiliyordu.”
~~~~
Aşk Sen Kokuyor, Mira Yelkenci'nin 3.kitabı ve diğerleriyle karşılaştırdığımda kurgu olarak hayatın içinden bir olaya tanıklık ediyormuş gibi hissettirdi. Anlatım tarzı olarak da daha bir gelişmiş ve farklı bir havaya bürünmüş hissettirdi. Özellikle kelime seçimlerinden dolayı farklı bir yazar okuyormuşum gibi geldi. :)
Kaymakam bey ve Öğretmen hanımın hikayesini severek okudum. Buna ek olarak yazarımızın alt metin olarak verdiği mesajlar da çok hoştu. Böyle ince düşünceler beni her zaman etkilemiştir. :)
Yaşamın içinden aşk hikayelerini okumayı seviyorsanız bu kitabı da okumanızı isterim. 💙

 


Mutlu akşamlar!

Nisan ayında okuduğum ve favorilerim arasına giren Cevf-i Leyl: Müphem kitabıyla geldim bugün. :)