Yazan: Ray Cooney 
Çeviren: Orhan Azizoğlu
Yöneten: İrfan Kangı 
Süre: 2 perde, 2 saat 15 dakika
Tür: Komedi
Oyuncular: Zeynep Beşerler, Selen Soyder, Somer Kavran, Ömür Özdemir, Göktuğ Derici, Giray Mert Özdenoğlu, Şahin Öztürk

KONUSU

John Smith Londra'da bir taksi şoförüdür. John'un birbirinden farklı iki hayatı, Londra'nın farklı bölgelerinde iki evi vardır ve de resmi olarak evli olduğu iki eşi: Mary ve Barbara. Çok sıkı bir zaman programı yaparak iki evliliğini de hiç şüphe çekmeden devam ettiren John, bir akşam yaşlı bir kadını hırsızlardan kurtarmak isterken gözünü hastanede açar. Hırsızlık olayını araştıran dedektiflerin sorularıyla John'un bütün düzeni bozulmak üzeredir. Üst kat komşusu Stanly'den yardım ister ancak Stanly yardım etmekten çok işleri daha da karıştıracaktır. Barbara'nın yeni komşusu Bobby'nin de dahil olmasıyla olaylar içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.(biletinial.comdan alıntıdır)


Merhaba blog arkadaşlarım.
Bu yazımda sizlere izlemiş olduğum Hangisi Karısı isimli tiyatro oyunundan bahsetmek istedim. Aslında Aralık ayında izlemeye gitmiştim fakat bahsetmek bugüne kısmetmiş. :)

Oyunu Torium Avmde bulunan Torium sahnede izledik. 3 kişi toplu bilet aldığımız ve üzerinden biraz süre geçtiği için kişi başı fiyatı ne kadardı hatırlayamadım maalesef.
İndirimli fiyattan aldığımız için koltuk seçimi yapamadık ve neredeyse en arka sıradan izlemek zorunda kaldık. Bu durum oyuncuları görme açısından beni biraz zorladı. 
Oyuna dair yorumlara göz atsak da detaylı bir araştırma yapmadan gittiğimiz için beklentim yok denecek kadar azdı. Ama beni olumlu anlamda şaşırtan ve çok keyif aldığım bir oyundu. Oyunculardan birkaçını tvde izlemiş olsam da canlı canlı izlemek bambaşka bir his. Özellikle Zeynep Beşerler'in oyunculuğunu çok beğendim. Karakteri adeta yaşadı. Baygınlık geçirdiği bir sahnede adeta oyuncak bebek gibi taşındı ama o kadar gerçekçi oynadı ki izlerken acaba gerçekten mi bayıldı falan diye düşünmedim değil. :)  
Stanly karakterini  canlandıran Giray Mert Özdenoğlu ise oyunun eğlence kaynağıydı. Karakterin şapşal halleri ve eğlenceli danslarını izlemek bizi kahkahalara boğdu.
Favorilerimi detaylı anlatmış olsam da diğer oyuncuları da keyifle izledim. Bizim izlemeye gittiğimiz gün Selen Soyder'in doğum günüydü. Oyun sonunda ufak bir doğum günü kutlaması yapıldı. Kutlamaya bizleri de dahil etmeleri çok hoş ve samimi bir detaydı. Yüzümüzde gülücüklerle salondan ayrıldık. Ertesi gün iş arkadaşlarıma ne kadar sevdiğimi heyecanla anlattığımı da itiraf edeyim. :)
Yazıyı hazırlarken göz attığımda Şubat ayı için Bursa ve İstanbul Anadolu yakasında sahne alacaklarını gördüm. Size konum olarak yakınsa şans verebilirsiniz.
Ufak bir uyarı notu geçeyim; +18 espriler olduğu için çocuklarla ailecek izlenecek bir oyun değil, gitmeyi düşünürseniz planınızı ona göre yapın derim. :)

 


Tür: Romantik, Komedi, Gençlik
Yayıncı: Netflix
Bölüm Sayısı: 1 Sezon / 8 Bölüm
Bölüm Süresi: 25 Dakika
Oyuncular: Austin Abrams, Midori Francis, Keana Marie, Troy Iwata, Glenn Mccuen, Dante Brown, Jodi Long

KONUSU
Bize Çıkan Yollar (Dash and Lily), David Levithan ve Rachel Cohn 'un aynı isimli kitabından uyarlama Noel temalı bir gençlik dizisi. 
İlişkiler konusunda pek başarılı olmayan Lily, ağabeyinin önerisi ile çılgın bir plan yapar. Kırmızı defterine cesaret gerektiren görevler yazarak en sevdiği kitapçının rafına bırakır. Onun için doğru erkeğin defteri bularak bu görevleri yerine getireceği düşüncesi ile beklemeye başlar.
Bu kitapçının müdavimi olan alaycı ve meraklı Dash, raflar arasında dolaşırken kırmızı defteri bulur. Noel kutlamaları yüzünden keyifsizken karşısına çıkan bu meydan okuma defteri onu heyecanlandırır. Birbirini tanımayan Dash ve Lily bu defter aracılığıyla hem çılgın görevler ile birbirlerine meydan okuyup hem de yavaş yavaş birbirlerini tanımaya başladıkları bir maceraya atılır.

KARAKTERLER

Austin Abrams, Dash karakterini canlandırmakta.
Dash, ebeveynleri boşandığı için kendini yalnız hisseden ve arkadaş çevresi olsa da iletişim olarak kendisini soyutlamış, zeki ve düşünceli biri olsa da alaycı ve kibirli davranan bir karakter. Noel'den nefret eden Dash, kutlamalardan ve herkesten uzakta kalma planları yaparken Lily'nin kırmızı defterini bulunca heyecanla içindeki görevleri yapmaya koyulur.


Midori Francis, Lily karakterini canlandırmakta.
Lily, küçükken yaşadığı bazı durumlar sebebiyle sosyalleşme konusunda zorluk yaşayan, sadece ailesiyle vakit geçirmekten hoşlanan renkli bir karakter. 
Sempatik biri olsa da çekingenliğinden dolayı duygusal bir ilişkide yaşamadığı için ağabeyinin tavsiyesi ile kırmızı meydan okuma defteriyle hayatının aşkını bulmayı dener. Fakat hayatın onun için farklı sürprizleri vardır.


Merhabalar blog arkadaşlarım :)
2024 yılının 2 haftasını geride bıraktık bile ama yeni yılınızı kutlamak isterim. Umarım yeni yıl hepimiz için güzellikler getirir. ♥
Bu defa arayı biraz fazla açtım farkındayım ama bir türlü fırsat bulup uğrayamadım. İki aylık bir moladan sonra geri döndüm, umarım bundan sonra daha sık buralarda olabilirim. ^.^
Görüşmeyeli sizler nasılsınız? Umarım her şey yolundadır. :)
Bugün izlediğim bir mini diziden bahsetmek istedim, lafı daha fazla uzatmadan başlıyorum! :)
Bize Çıkan Yollar (diğer adıyla Dash & Lily) kardeşimin önerisi ile izlemeye başladığım bir dizi oldu. Bize Çıkan Yollar ismiyle dilimize çevrilen kitaptan uyarlanan yeni yıl temalı, keyifli zaman geçirmemi sağlayan tatlı bir gençlik dizisiydi. Kitabını henüz okumadım ama diziyi izledikten sonra okuma fikrini aklımın bir köşesine not ettim. :)
Oyunculuklar ve kurgusal anlamda fazla beklentiye girmeden izlenebilecek, yeni yıl temalı filmler gibi olduğunu söyleyebilirim. Hatta itiraf etmem gerekirse Dash ve Lily'i canlandıran oyuncuları uyum olarak pek yakıştıramadım. 
Sadece kırmızı defter üzerinden haberleşmeleri, birbirlerini görmeden ve de tanımadan meydan okumaları keyifli olan kısımlardı. Ben mektuplaşma ya da bu tarz yazıyla haberleşme yollarını heyecan verici bulduğum için izlerken keyif aldım.
Karakterlerin sosyal anlamda birbirlerini geliştirmeleri de hoş bir detaydı. Sadece dizinin sonunu biraz daha farklı beklerdim, birazcık havada kalmış gibi hissettim. Kitabı okumadığım için kıyaslama yapamıyorum fakat Dash and Lily 3 kitaplık bir seri olduğundan ilk kitabın bu şekilde bitmiş olması olası bir durum. Uyarlama olduğu için ilk sezonun bitişi de onunla paralel gidebilir fakat devam sezonu olmayacağını öğrendiğim için havada kalmışlık hissi yaşadım. Devam etmeyeceği planlandıysa buna yönelik düzenleme yaparak çekebilirlermiş sanki.. :)
Yılbaşı temalı ya da gençlik türünde sizi yormadan izleyebileceğiniz bir şeyler arıyorsanız şans verebileceğiniz bir yapım. Dizi yerine kitaplarını okumak daha keyifli olacaktır belki de, karar sizin. :)

Kitabı okuyanlar varsa fikirlerini benimle paylaşsın lütfen. ♥

  

 

 


"Sen Rubaro, asla kaybeden olmayacaksın. Ezilmemek için ezecek, yok edeceksin. Işık zayıftır, en küçük kuvvette sönüp gider. Güneşin bile bir gün vakti dolacak." 
Elinde, yanmakta olan bir şamdan tutuyordu. Diğer elini mumun üzerine bastırıp, ışığı söndürdü. 
"Ama karanlık bakidir."
~~~~
Merhabalar,
Birkaç aylık ayrılıktan sonra geri döndüm. Hem de blogger arkadaşım Duygu'nun kitabıyla. :)
Umarım görüşmediğimiz süre içerisinde sizin için her şey yolunda gitmiştir ve iyisinizdir.
Ben işin verdiği yoğunluk ve de yorgunluk sebebiyle kendime bile zor vakit ayırdığım bir süreçten geçiyorum. Ani değişiklikler, mesailer vs derken düzenimi ancak kurabildim. Haliyle kitap okumakta da biraz zorlandım ama Duygu'nun kitabının basılış sürecine de şahitlik ettiğim için onu muhakkak okumalı ve sizlerle paylaşmalıyım dedim. Lafı fazla uzatmadan başlıyorum.:)

Şifacının Kalbi Kitabının Konusu:
 Ölüm Terzisi, bir insan bedenine girerek felaketleriyle dünyayı karanlığa boğmak isteyen doğaüstü bir varlıktır. Onun karanlığına karşı savaşan ruh budayanlar, Ölüm Terzisinin ilk saldırısında kendilerini feda ederek ruh tohumlarına dönüşürler. Fakat Ölüm Terzisi kaybetmemekte kararlıdır. Yetiştirdiği çıraklar ile kötülüğünü yaymaya devam ederken, Şifacı Ubin ve Prens Çelekan tehlikenin farkına varırlar. Dünyayı kötülükten korumak için macera dolu bir yolculuğa atılırlar.
Şifacı Ubin ve Prens Çelekan'ın yolculuklarında başlarına neler gelecek?
Ölüm Terzisi'yle olan savaşlarını kazanabilecekler mi?
Merakı ve heyecanıyla okunan keyifli bir kitap.

~~~~
"Başaramamaktan korkuyorum. Onların karşısına çıkacak olmak..." Lafının gerisini getiremedi Çelekan. "Geçmişi değiştiremezsiniz ama gelecek için çok şey yapabilirsiniz. Kaygılarınızın sizi esir etmesine izin vermeyin."
~~~~

Blog sayesinde tanıştığım ve yazılarını severek okuduğum Duygu'nun kitabının çıkmış olması beni de çok heyecanlandırdı. Baskı sürecinde sürekli mesajlaşarak, her bir aşamadan haberdar olmak sanki kendi kitabım çıkıyor gibi hissettirdi. :))
Hal böyle olunca elime ulaşır ulaşmaz okumaya başladım ama yoğunluktan dolayı okuma sürecim birazcık uzun sürdü.
Fantastik türde olduğu için kurgulanan evreni ve karakterleri tanıma süreci olarak ilk bölümleri biraz ağır okuduğumu da itiraf edeceğim fakat her şeyi çözdükten sonra sayfalar nasıl aktı gitti anlamadım bile. Şifacı Ubin, Prens Çelekan, Rubaro ve İnume karakterlerinin her birini ayrı ayrı sevdim.


Ubin, hem fiziksel hem de ruhsal olarak şifa veren iyiliğin vücut bulmuş hali diyebilirim. Öyle naif bir karakterdi ki favori karakteriniz kim deseniz düşünmeden Ubin diyebilirim. :)


Rubaro ise bad boy severler için favori bir karakter. :))
Karanlığa hapsolduğunu düşünse de Ubin sayesinde gerçek benliğine kavuştu. 


Prens Çelekan'a da kalbimi bırakmadım desem yalan olur. Ona dair okumamız gereken daha fazla şey varmış gibi hissettirse de yazarımız gizemli bir karakter olarak yazmayı tercih etmiş. :))


İnume, savaşçı ve güçlü bir kadın karakterdi. Prens Çelekan gibi İnume içinde daha fazla şey okumak isterdim. :)

***
Şifacının Kalbi, bir yazarın ilk kitabı olarak başarılı bir şekilde kurgulanmış ve akıcı bir anlatıma sahipti. Eleştiri olarak söyleyebileceğim tek şey keşke biraz daha uzun yazılsaydı olurdu. :D
Hem heyecanla beklediğimiz o savaş anı hızlıca olup bitmiş gibi hissettirdi, hem de karakterlerden bu kadar çabuk ayrılmak istemezdim. Her birinin içerisinde gizlediği hikayeleri öğrenmek güzel olurdu. :)
Ayrılmak demişken de yazarımızın son kısımda yapmış olduğu bir sürpriz gelişme de çok kalbimi kırdı. Hiç böyle bir şey beklemiyordum. 💔
Kitabın devamı olmayacak biliyorum ama bizlere sürpriz yapıp yazmaya karar verirsen harika bir detay olur sevgili yazarcım. :)))
Fantastik severlerin ve yeni başlamayı düşünenlerin Şifacının Kalbi'ni okumasını şiddetle tavsiye ederim efenim. 😇

Duygu'nun yazılarını ve hikayelerini okumanız için bloğunu da aşağıya bırakıyorum;

 


Merhabalar arkadaşlarım. İş ve diğer yoğunluklarım dolayısıyla bloğa zorunlu bir ara vermek zorunda kalmıştım. Bu süreçte buralara uğrama imkanım olmasa da sizleri özledim. Umarım görüşmediğimiz süreçte sizin için her şey yolundadır. :)

İstanbul'da yaşamaya başladığım için fırsat buldukça müzeler, tarihi yapılar vb. gezme planlarımı gerçekleştirmeye çalışıyorum. Geçen hafta Büyük Çamlıca Camii ve İslam Medeniyetleri Müzesi'ni ziyaret etmiştim. Çok kıymetli eserleri ve tarihi mirasları bizlerle buluşturan müzelerimizden bir tanesi. Bugün Peygamber efendimizin doğum gecesini kutladığımız Mevlid kandili dolayısıyla, onun kutsal emanetlerini de barındıran bu müzeyi ziyaretimde çekmiş olduğum fotoğrafları sizlerle paylaşmak istedim. Bu vesile ile hayırlı kandiller diliyorum. 🌹



Fotoğraflara geçmeden önce, müze hakkında kısa bir bilgilendirme yapacağım;


İslam Medeniyetleri Müzesi ve Büyük Çamlıca Camii, İstanbul / Üsküdar'da bulunuyor. Birbiriyle bağlantılı olan bu iki yapının girişi de ücretsiz.  


"2019 yılında İstanbul’un ve Türkiye’nin en büyük camisi olarak hizmete açılmış Büyük Çamlıca Camii Külliyesi içerisinde konumlanan İslâm Medeniyetleri Müzesi, modern mimarisi ve sergilenen zengin koleksiyonlarıyla çok geniş bir tarihî mirası ziyaretçileriyle buluşturmaktadır. 

 İslam Medeniyetleri Müzesi’nde çağdaş müzecilik teknikleri kullanılarak dijital çalışmalar da hazırlanmış böylece ziyaretçilerin sadece görerek değil, etkileşimli deneyimler yaşayarak İslâm medeniyetini tanımaları hedeflenmiştir. Allah’ın “Hayy” isminden ilham alınarak hazırlanan, 2 dakika 17 saniyelik “Âb-ı Hayat” enstalasyonunda ayetlerle suyun gücü ve hayatımızdaki yeri anlatılmış, özel ses istasyonlarında ise Türk müzik makamlarının hastalıkların tedavisindeki kullanımlarından örnekler sunulmuştur. 

 Ana hatlarıyla 15 tematik başlık altında şekillendirilen İslâm Medeniyetleri Müzesi’nde 7.yüzyıldan 19.yüzyıla kadar tarihlenen 600’ü aşkın eser sergilenmektedir. Eserler; Topkapı Sarayı Müzesi, Saray Koleksiyonları Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İstanbul Türbeler Müzesi, Vakıflar Müzesi ile Türk ve İslâm Eserleri Müzesi olmak üzere ülkemizin nadide 6 müzesinden özenle seçilmiştir. (millisaraylar.gov.tr'den alıntıdır.)"
























Siz müze gezmeyi sever misiniz?
En son ziyaret ettiğiniz müze hangisi? 
Mutlaka ziyaret etmelisin dediğiniz müze varsa yorumlarda benimle paylaşmayı unutmayın. 💜

Not: İlk görsel google görsellerden alınmıştır. Onun dışındaki tüm görseller bana aittir. 

 

Tür: Romantik, Dram
Yayıncı: Netflix
Bölüm Sayısı: 12
Bölüm Süresi: Ort. 50 dk
Dili - Ülkesi: Korece - Güney Kore
Oyuncular: Im Si-wan, Kim Seol-hyun, Shin Eun-soo, Bang Jae Min, Park Ye Young


KONUSU 
Lee Yeo Reum, annesinin vefatından sonra şehir hayatının ve iş dünyasının onu çok boğduğunu fark eder. Bütün her şeyini geride bırakarak birkaç parça eşya ile küçük bir sahil kasabasına taşınmaya karar verir. Elindeki birikimi ile burada huzurlu bir hayat sürmeyi planlarken, ölüm tehditleri almaya başlar. Herkesin birbirini çok iyi tanıdığı bu kasabada onu tehdit eden kötü adamı bulmaya çalışır.



Kim Seol Hyun, Lee Yeo Reum karakterini canlandırıyor.
28 yaşındaki genç kadın, çalışma hayatına yeni başlamış olsa da üstlerinin ona yaptığı baskılar ve üzerine binen iş yükü sebebiyle zorlu zamanlar geçirmektedir. Annesini de kaybedince bir farkındalık anı yaşar ve hayatını içinden geldiği gibi huzurlu bir şekilde geçirmeye karar verir. 


Yim Si Wan dizide Ahn Dae Beom karakterini canlandırıyor. 

Yeo Reum'un yaşamaya başladığı sahil kasabasındaki kütüphanede görevli olan genç adam, sosyallik açısından çekingen bir karaktere sahip. Öyle ki Yeo Reum ile ilk karşılaşmasında konuşmaya çekinip yazıyla anlaşmaya çalışınca genç kadın onu konuşma engelli sanıyor. İtiraf edeyim izlerken ben bile öyle sandım. :)

Ama diziyi izledikçe fark ediyoruz ki bu çekingen tavırların arkasında çok zeki bir karakter gizleniyor. :)



DİZİ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM
Aslına bakarsanız bu diziye dair pek bilgim yokken kardeşimin tavsiyesi üzerine izlemeye başladım. Zevkimi bildiği için yanıltmayan bir tercih olduğunu baştan söyleyebilirim. :)
Çoğumuz işin yoğunluğundan ve şehrin kalabalık, koşturmalı hallerinden bunalıp Yeo Reum gibi küçük bir sahil kasabasına taşınmayı aklından geçirmiştir diye düşünüyorum. Yeo Reum bu kararını gerçekleştirince ona çok imrendim. Bazı zorunluklar olmasa da ben de istediğim yere gidip yepyeni huzur dolu bir hayat kurabilsem diye düşündüm. :)
Yeo Reum da Dae Beom da o kadar nahif karakterler ki izlerken kendimi huzurlu hissettim. Birbirlerine olan hisleri ve yaklaşımları çok doğal ve samimi geldi. Dizinin sakin havada devam edeceğini düşünürken Yeo Reum'un aldığı tehditler, Dae Beom'un geçmişine dair ortaya çıkan sırlar bambaşka bir hava kattı. Olayların arkasında kimin olduğunu öğrenme merakı da eklenince diziyi izleme hızım arttı. :)
Oyuncuları ilk kez bu dizide izledim. Karakterleriyle uyumlarının ve oyunculuklarının iyi olduğunu söyleyebilirim. :)
Hatta daha sonra Yim Si Wan'ın Run On dizisini de izleyip bitirdim. (Onun yazısı da yakında gelir. ♥)
Genel anlamda severek izlediğim, polisiye kısmını bir kenara alırsak huzurlu hissettiren bir diziydi Summer Strike. Ana karakterlerin nahif halleri, arkadaşlık ve aile ilişkilerini ele alması hoş detaylardı. Polisiye detayı huzurlu havayı biraz bozsa da beni rahatsız ettiğini söyleyemem. Sadece beklemediğim bir olay yaşandı ve beni çok üzdü, bu durumun yaşanmasını istemezdim. Spoiler olmaması için detay vermiyorum ama izleyenler beni anladı. :(
Küçük bir sahil kasabasında, tatlı karakterlerin hikayesini konu alan bu mini diziye şans verebilirsiniz diye düşünüyorum. ♥



Not: Görsellerin tamamı Google görsellerden alınmıştır.

 


"Bu evde insana para, altın yüzük, baş harflerin işlendiği nevresimler miras kalmaz, burada ölülerin bize bıraktığı şey yataklar ve kızgınlıktır. Öfke ve geceleri yatacak bir yer, bu evde miras kalabilecek tek şey bunlar."

~~~~

KONUSU
20 ülkede 12 dile çevrilmiş bir kitap Tahta Kurdu.
Her ev, içinde yaşayanların izlerini taşır. Anneanne ve torunun birlikte yaşadıkları ev ise geçmişten bugüne orada yaşamış olanların izlerini kanlı canlı diyebileceğimiz şekilde taşıyor ve bu ailenin kadınları için asla çıkamayacakları bir hapishanede gibidir.
 Anneanne günlerini evde, dolapların içinde ve duvarların arkasındaki gölgelerle konuşarak geçirir. 
Torun ise buradan kurtulmak ümidiyle kasabanın en zengin ailesinin yanında çalışmaya başlar fakat yaşadığı bir olaydan sonra eve geri dönmek zorunda kalır.
Komşularıysa gündüzleri anneanne ve torununu görmezden gelse de geceleri gizlice ikilinin kapısına gelmekten kendilerini alamazlar.
Bu iki kadın yaşadıkları evin sırrını çözerken, birlikte yaşadıkları gölgelerin hayatlarındaki varlığının sebeplerini de öğreniyoruz.
Tahta Kurdu; şiddet, cinsiyet ayrımcılığı ve toplumdaki tabakalaşmaya dair eleştirel bir gözle bakan gerilimi ve karanlık yönüyle gotik unsurlar taşıyan bir roman.

~~~~

"İnsan yalnız ve fakir olunca aynı dersi iki defa alma lüksü yoktur, bu evde bunu da çok iyi biliriz."

~~~~
Yan Pasaj Yayınevi, neredeyse tüm kitaplarını okumuş olduğum, favori yayınevlerimden biridir.  Her yeni kitap haberlerinde heyecanlanır, kitaplarını okumak için gün sayarım. :)
Hal böyle olunca Tahta Kurdu elime ulaşınca da hemen okumaya karar verdim. Okumakta zorlandığım süreçte bana ilaç gibi gelen bir kitap oldu. Bu garip aile neyin nesi, evlerinde neler oluyor ve kasabada yaşayan diğer insanlar neden onlardan uzak duruyor acaba merakıyla gerçek manada elimden bırakmadan okudum. :)
Yazarın toplumdaki sınıflaşma kavramını, kadınların gördüğü şiddet ve ayrımcılık konularını işleyiş tarzını ve verdiği mesajları çok sevdim. Kısa olmasına rağmen içi dolu olan ve etkileyici bir roman. Daha önce gotik türde bir roman okumamıştım ama Tahta Kurdu'ndaki gerilim ve karanlık detayların etkileyiciliğini gördükten sonra kesinlikle bu türde kitaplar okumalıyım dedim. 
Layla Martinez'in kaleminden okuduğum ve Türkçe'ye çevrilen ilk kitabı Tahta Kurdu. Umarım diğer kitapları da en kısa zamanda dilimize çevrilir ve okuruz. :)
Bu yılki favorilerim arasına giren Tahta Kurdu'nu sizlerin de okumasını çok isterim. Özellikle gotik türle tanışmak isteyenler muhakkak şans versin. <3

~~~~
" Aile böyle bir şeydir, bir avuç yaşayan ve bir avuç ölü ile kapana kısılman karşılığında sana yemek ve başını sokacak bir ev verdikleri yer." 
~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Orijinal Adı:
Carcoma
Yazar: Layla Martinez
Çevirmen: İrem Genç
Yayınevi: Yan Pasaj
Sayfa Sayısı: 112
Baskı tarihi: Haziran 2023



"Biz farkında olalım ya da olmayalım hayat, tesadüf adı verdiklerimiz aracılığıyla bizimle konuşur. Belki de hayatla aramızdaki dilin adıdır tesadüf..."

~~~

Hayatımı Değiştiren Her Şey kitabını okurken, Esra'nın kendi hayatı ve geçmişi için yaşadığı farkındalık yolculuğunda neler yaşadığını ve nelerin üstesinden geldiğine şahitlik ediyoruz.

Esra, başarılı bir ressam ve küratör. İş dünyasındaki başarısının yanı sıra çok güzel giden mutlu bir evliliğe sahip. Cemiyet hayatında da bir yere sahip genç kadının çoğu insanın imrenerek bakacağı bir yaşantısı var.  Ama geçmişten gelen bir sırrı onun hayatına adeta bir gölge gibi çöker. Bu sırrın etkisiyle her gün gördüğü kabuslar hayatındaki değişikliklere tetikleyici olur. Bu kabuslardan sonra kılık değiştirerek temizlik için bir eve gitmeye başlar. Bir yabancının, Esra'nın herkesten saklayarak yaptığı bu işi ve onun sırlarını öğrenmesiyle genç kadının hayatı altüst olur. 

Büyük bir yüzleşme, psikolog seansları, bilinçdışı kodları, ritüeller, meditasyonlar, rüyalar, içindeki yaralı çocuğa mektup, affetme çalışmaları, reiki, yas tutma, geçmişi şifalandırma ve daha fazlası… 

~~~

"İnsanın yaşayabileceği tek bir hayat varken kitaplarda binlerce hayat vardı. Hem kendi hayatından uzaklaşmak hem de zihnindeki düşüncelerden kurtulmak için de kitap en güzel kaçış noktasıydı."

~~~

Hayatımı Değiştiren Her Şey, öncelikle ismiyle ilgimi çeken bir kitap oldu. Çoğu insan gibi ben de hayatımı olumlu yönde değiştirip geliştirmek istediğim için bu kitabı okumanın benim için yararlı olacağını düşündüm. Esra'nın yaşadıklarını okurken ilk olarak onun hayatını bu kadar etkileyen sırrı çok merak ettim. Çoğu kişinin mükemmel olarak nitelendirebileceği bir hayata sahipken onu huzursuz eden ne olabilir acaba diye sorguladım. Maalesef çevremizde ya da haberlerde karşılaştığımız haberlerden dolayı birkaç tahminim de oldu. Acı gerçeği öğrendiğimde ise bunların gerçek hayatta da yaşandığı bilinciyle neredeyse onun kadar sarsıldım. Bunu yaşayan tüm kadınlar için üzüldüm..

Esra'nın bu durumlarla yüzleşmesi ve geçmişte bırakması zorlu bir süreç olsa da yolculuğunu çok güzel tamamladığını düşünüyorum. Özellikle eşiyle birbirlerine olan sevgi ve anlayışlı halleri çok etkileyiciydi. Böyle bir ilişkim olsun isterim. :))

Ayşen hanımın, birkaç kitabını okumuştum fakat favorim kesinlikle Hayatımı Değiştiren Her Şey oldu. Hem ele aldığı konu hem de yazarın anlatım tarzıyla ilk sayfalardan kendine çeken ve bitirmeden bırakmak istemediğim bir okuma süreci yaşadım. Sadece son kısımlarda yaşanan olayları biraz daha detaylı şekilde okumak isterdim. Tadı damağımda kaldı deriz ya, bitirdikten sonra biraz öyle hissettim. :)

Bu tür konulara ilginiz varsa şans vermeniz gereken bir kitap olduğunu söyleyebilirim. ❤️