Mutlu Pazarlar!

Birkaç haftalık aranın ardından geri geldim. Görüşmeyeli nasılsınız? Neler yapıyorsunuz bakalım? Sizlerle sohbet etmeyi özledim, bulduğum ilk fırsatta geldim. :)

Kırmızı Başlıklı Kız serisinin ilk kitabı Av Dönencesi'nin kalp kırıcı sonunu okuduğumdan beri devamında neler olacağını merak ediyordum ve ikinci kitabı Cellat'ın Kalbi'ni okuyup yorumuyla geldim. ♥

~~~~

"Aşkın en büyük kanıtı arkanı dönüp gidememektir."

~~~~

Ada'nın planları gereği Dawson'ı zincirlenmiş ve yaralı halde ardında bırakıp Aleut'a geri dönüşünden bir süre sonrasını okuyoruz. Ada, arkadaşlarıyla birlikte Aleut'un daha iyi bir şekilde yönetilmesi için çabalamaktadır. Bu durumdaki en büyük avantajları, Ada'nın Kaiser'a olan yakınlığı. Bu sayede casusluk yapabilirken diğer yanda kurt yanını benimseyememesi işleri biraz zorlaştırmaktadır. Kalbinde Dawson'ın aşkı, aklında Kaiser'ı alt etmek olan Ada'nın Av Dönencesi yaklaşırken yaşadığı olaylara şahitlik ediyoruz.

~~~~

"Çok... şey görünüyorsun."

"Ne?" 

Dawson kafası karışmış gibi kaşlarını çattı. Sonra yavaşça gülümsedi. 

"Vahşi."

"Ve bu güzel bir şey mi?" dedi Ada başını kaldırarak ona bakarken.

"Sana ait tek bir şeye kötü dersem benim kellemi alabilirsin." "Sen romantiksin," dedi Ada şaşkınlık içinde.

"Buna inanamıyorum. Kalp mührü senin içindeki romantiği bastırmış ama işte oradasın."

"Buradayım," dedi Dawson, hâlâ dalgın bir halde onu izlerken. "Sadece senin için."

"Beni mahvediyorsun, Dawson," dedi Ada, yumruk yaptığı eliyle onun göğsüne hafifçe vurarak. Tişörtünün uçlarını tuttu ve Dawson'ı çok yavaşça çekti. 

"Bunu söylediğim için bana kızma ama iyi ki kalp mührün varmış. Yoksa kararlı bir kadın seni kendine aşık edebilirdi."

"Böyle bir şey mümkün değil. Kurtlar tek eşlidir ve sen benim gerçek eşimsin."

~~~~
Fantastik türde kitapları okusam da favori türüm diyecek kadar sıkı takipçi değildim. Büşra Toraman'ın Kırmızı Başlıklı Kız serisiyle tanıştıktan sonra bu fikrim biraz değişmeye başladı. Yazarımızın kurguladığı bu evren, okuduğum her kitabıyla biraz daha kendine hayran bırakıyor. Kurtlar, büyücüler ve tarafsızlar arasındaki çekişmeler, olaylar geliştikçe ortaya çıkan şaşırtıcı detaylarıyla benim için heyecanlı bir okuma serüveni oluyor. 
Ada ve Dawson'ın arasındaki aşk ise romantik sever yanıma öyle iyi geliyor ki.. Bazen kendimi Ada'yı kıskanırken buluyorum. Dawson ile tanışanlar beni anlar.. :D
~~~~
"Aslında sen olduğunu bilmiyordum tabii. Adını falan söylemedi ama beni tamamen değiştirecek ve aşkla tanışmamı sağlayacak bir kadının yakınlarımda olduğunu anlattı. O gün seni öldüreceğime yemin etmiştim. Kimse beni saçma hislerle zayıf bir hale sokamazdı. Gerçi şimdi görüyorum ki bu zayıflık değil; güç. Sen," dedi alınlarını birleştirirken. 
"Sahip olduğum en büyük güçsün."
~~~~
Cellat'ın Kalbi'nde Ada'nın ve Dawson'ın geçmişine dair daha  detaylı şeyler öğrenmek hoşuma giden detaylardandı. Kitabı okurken tam bir şeyler rayına oturdu, her şey yolunda gidiyor diye düşünmeye başladığım anda sevimsiz büyücüler olaya dahil oldu ve sinirden saydırmama sebep olacak bazı gelişmelere neden oldular. Spoi vermemek için neler olduğunu anlatamıyorum ama Ada ve Dawson'ın ilişkisini derinden etkileyen şeyler diyebilirim. Ve kitap öyle bir yerde bitti ki ben yine diğer kitapta neler olacak acaba diye merakla doldum. Neyse ki devam kitabı elimde de beklemeden devam edebileceğim. :)
Fantastik severlere Kırmızı Başlıklı Kız serisini okumalarını tavsiye ediyorum. Pişman olmayacaksınız. ♥

Kırmızı Başlıklı Kız Serisi
2- Cellat'ın Kalbi
3- Kanın Büyüsü
4- Saklı Miras



KİTABIN KÜNYESİ 
Adı: Cellat'ın Kalbi
Yazar: Büşra Toraman    
Yayınevi: Ephesus
Sayfa Sayısı: 560
Baskı tarihi: 3.Baskı - 2018
Goodreads puanı: 4.47 / 5

 


"Ayrılık sadece bir insanı kaybetmek değildir, aynı zamanda insanın gelecekle ilgili planlarını ve hayalini kurduğu yaşamı da kaybetmesidir."

Mutlu akşamlar!
Yayım hayatına başladığı zamandan beri kitaplarını severek okuduğum Yan Pasaj Yayınevinin son bebeği Mutluluğun Parfümü Yağmur Altında Daha Güzel Kokar kitabı şairane ismi ve tatlı kapağıyla ilk andan ilgimi çekmişti. Bulduğum ilk fırsatta okudum vee yorumu ile geldiim. :)

KONUSU:
“Seni artık sevmiyorum.” 
Üç kelimeden oluşan bu kısacık cümle Pauline’in hayatını alt üst etmeye yetti. O geceden sonra Pauline hayatla bağlarını kopardı ve sadece bekledi. Duygusal gelgitler içerisinde savrulup acısının zamanla hafiflemesini umarak ve Benjamin’le birbirlerini çok sevdikleri o güzel günlere tekrar kavuşmayı hayal ederek… Ne var ki bu bekleyiş zihninde beliren bir fikirle son buldu: Eğer Benjamin’in duyguları tamamıyla küllenmediyse belki de onları tekrar alevlendirebilirdi! Ancak geride bırakılmış aşk dolu günleri ona hatırlatmak için kullanacağı yöntem, en derinlere saklanan sırları da ortaya çıkaracaktı...
(Tanıtım bülteninden alıntı.)

Kitaba Pauline'in ayrılık sonrasında yaşadığı depresif ruh haliyle başlıyoruz. Mutlulukla geçen yıllardan sonra eşi Benjamin'in onu bu şekilde terk etmesi, Pauline'in hayatla bağlarını kesmesine neden oluyor. Oğluyla birlikte ailesinin yanına taşınan genç kadın çevresinin etkisiyle birazcık da olsa yaşantısına geri dönüyor ve Benjamin ile yeniden bir araya gelmeleri için aklına gelen umut ışığına tutunuyor. Boşanma öncesinde Benjamin'den biraz süre istiyor ve onunla birlikte geçirdiği zamanları  hatırlatmak için anılarını paylaşırken bizlerde bu duruma gelmelerinin sebeplerini yavaş yavaş anlamaya başlıyoruz aslında. Benjamin'in bakış açısından okuduğum satırlara gelince olayın gerçek yüzünü gördüm. İkilinin yaşadıklarını okurken yüreğim sıkıştı, gözlerim dolu dolu oldu. Böyle etkileyici bir durum ile karşılaşacağımı tahmin etmemiştim doğrusu.
Virginie Grimaldi'nin dilimize çevrilen ilk kitabı Büyüdüğün Zaman Anlayacaksın'ı okurken de çok etkilenmiştim bu kitabı da en az onun kadar etkileyiciydi. Hayatın içerisinden konuları, aile ve arkadaşlık ilişkilerini anlamlı bir şekilde ele alan kurguya sahip. Siz de Pauline gibi zor zamanlar geçirdiğinizi düşünüyorsanız, size yol gösterebilecek bu kitaba şans vermenizi çok isterim. :)

~~~~
"Artık mutsuzluktan korkmanıza gerek yok. İnsan mutsuzluğun en yoğun olduğu zamanlarda hayatındaki olumlu şeylerin farkına daha iyi varıyor. Mutluluğun farkına varılmıyor."
~~~~



KİTABIN KÜNYESİ
Adı: Mutluluğun Parfümü Yağmur Altında Daha Güzel Kokar
Özgün Adı: Le Parfum du bonheur est plus fort sous la pluie
Yazar: Virginie Grimaldi
Çevirmen: Gülşah Ercenk 
Yayınevi: Yan Pasaj
Sayfa Sayısı: 280
Baskı tarihi: Temmuz 2020
Goodreads puanı: 4,19 / 5 


 

Merhabalar! Görüşmeyeli nasılsınız? :)

Eylül ayı değerlendirmesi ile geldim bugün. Ekim'in yarısı geçti, ne Eylül'ü diyebilirsiniz ama işe başladığımdan beri zamanın akışına yetişemez oldum. 🙈

Ama olsun, ne demişler geç olsun güç olmasın! :D

OKUDUKLARIM

1)Sen Olduğunu Biliyorum - Elif Yağmur Urfalıoğlu

2) Kuşlar Yasına Gider - Hasan Ali Toptaş

3) Yeşilin Kızı Anne 1 - L. M. Montgomery

4) Son Ada - Zülfü Livaneli

-Eylül ayında kitaplığıma 7 yeni kitap katıldı.

İZLEDİKLERİM

Önceki ayda izlemiş olduğum Gilmore Girls ve It's Ok to Not Be Ok. dizilerini Eylül ayında da izledim. 

Bunlara ek olarak Atiye'nin 2.sezonunu izledim ama izlemesem de olurmuş dedirtti. İlk sezonla kıyaslayınca hem kurgusal hem de oyunculuk anlamında zayıf bir sezondu. 

Film olarak da Güney Kore yapımı #Saraitda(Alive)'ı izledim.

Tür: Korku, Dram, Aksiyon

Süre: 1 saat 39dk

Yapım Yılı: 2020

Konusu: Şehir, korkunç bir virüsün pençesindeyken kendini eve kilitleyen yalnız bir adam, dijital yollarla yardım isteme imkanından yoksun şekilde çaresizce çıkış yolu arar. 

(Netflix'den alıntı)

 Başrol oyuncusu Yoo Ah In'i Chicago Typewriter'da izleyip hayran olmuştum. Park Shin Hye'yi soğuk bulsam da izlediğim dizilerini sevdiğim için şans vermek istedim ama biraz hayal kırıklığı oldu. Bana göre olay örgüsü zayıf ve mantık hatalarını açıkça görebileceğiniz bir film. Gerilim filmini kahkahalar atarak izledim desem yeterli açıklama olur sanırım. Başarılı bir kadroyu bu senaryoyla harcamışlar diye düşünüyorum. 

***

Eylül ayını bu şekilde geçirdim. Sizler eylül ayını nasıl geçirdiniz, neler yaptınız? Kitap, dizi, film veya müzik favorileriniz neler? 

"Buna bayıldım, kesinlikle tavsiye ederim" dediğiniz şeyleri yorumda benimle paylaşabilirsiniz. 💜

~~~~

Önceki ay sonu değerlendirmesi yazılarımı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. ^^

 


Mutlu akşamlaar! :)
Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? Beni soracak olursanız, aynı şekilde devam. Eylül ayının son kitabı Son Ada'yı ekim ayının ilk yazısı olarak seçtim ve karşınızdayım. :)
Livaneli'nin merak ettiğim kitaplarından biri olan Son Ada'yı İnkılap yayınlarının yenilenen baskısıyla okuma fırsatı buldum ve hemen yorumumu hazırlayıp geldim. :)

"Bir yerde kötülük varsa, oradaki herkes biraz suçludur."

Son Ada, hepimizin yaşamak isteyeceği güzellikteki bir ada hayatının tasviriyle başlıyor. İnsanların birbirinden hiçbir çıkar gözetmeden kurdukları dostluklar, şehir hayatının kaosundan uzak, dilediği gibi hayat süren insanlar ve şahane doğa. Rüya gibi bir hayat deriz ya aynen öyle. Fakat bu rüya adaya bir insanın gelişiyle kabusa dönüşüyor. Emekliliğini bu güzel adada geçirmek isteyen başkan, eşiyle birlikte adaya taşınıyor ve o günden sonra adada hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. İnsanları yönetmeye alışmış bu kişi, deneyimlerini adada uygulamaya karar verince adanın değişimi başlıyor. Çevre düzenlemesi adı altında başlayan olaylar zinciri adanın güzelim doğasını katlederek akıl almaz sonuçlar doğuruyor.
~~~~
"Hayattan öğrendiğim bir şey var. Her yerde kötülük çok kuvvetli ve zor yeniliyor. İyilik daha zayıf kalıyor." "Kaygılanma," dedim, "var gücümüzle mücadele edeceğiz. Bu adada kötülük egemen olamayacak."
~~~~
 Ada sakinlerinden birinin anlatımından okuduğumuz bu olaylar siyasetin hayatımızda yarattığı değişiklikleri etkileyici bir şekilde gözler önüne seriyor. Zülfü Livaneli'nin bu kitaptaki anlatımı, okuduğum diğer kitaplarına göre farklı gelse de oldukça etkileyiciydi. Nasıl bir farklılık diyecek olursanız, anlatıcı karakterin eşi dışında kitaptaki hiçbir karakterin ismi yoktu. Adadaki ev numaralarına göre ya da Yazar, Başkan vb şekilde anlatılmıştı. Ayrıca karakterlerin yaşantılarına dair pek detay verilmemişti. Kitapta yaşanan olayların benzerlerini tarih sayfalarından öğrenip, şahit olduğumuzu göz önünde bulundurursak kurgu değil de hayatın içerisinden bir yansıma gibi aslında. Özellikle insanların kendi çıkarları uğruna doğayı nasıl mahvettiklerini okurken hem yüreğim sıkıştı, hem de bu cani insanlara göz yumanlara karşı sinirlerime hakim olamadım. Bazı noktalarda bunların gerçekten yaşandığını da düşününce okumaya dayanamadım. Bu durumu sindirebilmek için ara vererek, bir sürece yayarak okumak daha iyi geldi. Ülkemizde yaşanan Gezi parkı olaylarından sonra Livaneli'nin kitaba eklediği alternatif son ise kitaba farklı bir boyut katmıştı. İnsanlık için ders verir nitelikte, etkileyici bir kitap gerçekten. Bakış açınızı değiştirecek ve farkındalık yaratacak bu kitabı okumanızı çok isterim.

~~~~
"Gidelim buradan!" dedi. "Artık burası da ada değil, bir toplama kampı!"
"Nereye gidebiliriz ki!" dedim."Artık her yer kamp. Hem burada martılar öldürülüyorsa, orada da insan öldürülüyor. Geldiğimiz şehirde bizi daha iyi şartların beklediğini mi sanıyorsun?"
~~~~

KİTABIN KÜNYESİ 
Adı: Son Ada
Yazarı: Zülfü Livaneli
Yayınevi: İnkılap
Sayfa Sayısı: 168
Baskı Tarihi: 1 Eylül 2020
Goodreads Puanı: 4,26 / 5

 


Merhabalar :)
Gonca'nın Dünyasından ile düzenlediğimiz Her Ay 1 Kitap 1 Film etkinliğimizin Eylül ayı için seçtiğimiz Kuşlar Yasına Gider kitabının yorumu ile geldim. :)


 "Babalar alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır."

Yukarıda sizinle paylaştığım cümle kitabın en net özeti aslında. Karakterimizin babası ile olan etkileyici ve bir o kadar hüzünlü ilişkisi hikayesini okuyoruz. Aziz babanın şoför olduğunu öğrenince, benim babam da şoför olduğundan daha yoğun hislerle okumaya devam ettim. Aziz babanın geçirdiği kazayı öğrenmek, sonrasında yaşadıklarını okumak boğazımda koca bir yumru oluşturdu. Bacağını kaybedişi, sonrasında verdiği mücadele, bunlara rağmen eşine ve çocuklarına karşı güçlü duruşunu okuyup etkilenmemek elde değildi zaten.

~~~~
"Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az önce dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü."
~~~~

Hasan Ali Toptaş'ın Ben Bir Gürgen Dalıyım kitabı dışında okuduğum ilk romanıydı. Betimlemedeki ustalığı ve hayatın içerisinden hikayeyi anlatışı beni çok etkiledi.
Zaman zaman hissettiğim karamsarlık ve bazı noktalarda tekrara düşen olayları okumak odaklanmamı azaltsa da neler olacak acaba merakıyla okumaya devam ettim. Aslına bakarsanız olayların gidişatını fark edince sonunda ne olacağını tahmin etmiştim fakat yazar öyle etkileyici bir biçimde anlatmıştı ki gözlerimde yaşlarla okuyup bitirdiğim bir kitap oldu Kuşlar Yasına Gider.
Anadolu'dan samimi ve etkileyici bir aile hikayesini okumak isterseniz ya da Hasan Ali Toptaş kalemiyle tanışmayı düşünüyorsanız size bu kitabı tavsiye edebilirim.

~~~~  

KİTABIN KÜNYESİ 
Adı: Kuşlar Yasına Gider 
Yazarı: Hasan Ali Toptaş
Yayınevi: Everest 
Sayfa Sayısı: 250
Baskı Tarihi: 25.Basım - Mart 2017
Goodreads Puanı: 4.32 / 5


 

Mutlu akşamlaar! :)

Görüşmeyeli nasılsınız blog dostları?

Ben iyiyim, sizleri çokça özledim ve daha fazla dayanamayıp geldiim! Gelirken de büyük bir merakla beklediğim, çıkar çıkmaz da büyük heyecanla ve zevkle okuduğum Berceste kitabını getirdim. 💜

Başlamadan önce serinin ilk kitabı Araf'ı okumayanlar için spoiler içeren bilgiler olabileceğini belirtmek isterim. :)

Araf'ta kalan Zeynep ve Engin'in yaşam serüveni devam ediyor! Tıpkı ayna misali; birbirlerinin yansımasıydı onlar Berceste'ydiler.

İlk kitabın sonunda inatçı keçiler Zeynep ve Engin için beklediğim gelişmeler yaşanmayınca, devam kitabı Berceste'de neler olacağına dair merakım daha da artmıştı ve bir sene boyunca büyük bir merakla kitabın çıkmasını bekledim. Çıkar çıkmaz canım arkadaşım Hanife'nin sayesinde kitaplığıma eklendi ve birlikte okuyup bitirdik.

Berceste kitabında hikaye kaldığı yerden değil de bir yıllık zaman akışından sonraki hayatlarına konuk oluyoruz.

Zeynep, yaşadığı zor zamanları atlatmış ve Receple birlikte Kocaeli'de kendine yeni bir hayat düzeni kurmuş. Süheyla hanım ve İrem ile irtibat halinde olsalar da Engin ile kısa konuşmalar dışında neredeyse hiç görüşmemiş. Kadere bakın ki Recep'in tayini İstanbul'a çıkıyor ve bizim iki inatçı keçi yeniden bir araya geliyor. Bir araya geliyor dediğime bakmayın, sürtüşmelerinin sonu asla gelmiyor. 

Diğer yanda ise Engin ve ekibi yeni bir operasyonda görevlendirilir. Bu operasyonda kilit görevlerden birinde yer alan Metin'in yaşadıklarını okumak da keyifliydi. ^^

"İnsan; sol tarafında taşıdığı bir avuç et parçasına iyiliği de kötülüğü de sığdırabiliyordu ama hiçbir zaman eşit olmuyordu bu duygu. Birinin varlığı diğerini otomatikman siliveriyordu."

Engin ve Zeynep'i özlemiş olsam da bazı atışmalarında mantığın değil de gururlarının ağır basması zaman zaman beni sinirlendirdi. Zeynep'in yaşadığı zorlukları okuduktan sonra ona hak versem de bu kitapta Engin'e çok fazla yüklendiğini düşündüğümü itiraf edeceğim. Berceste kitabında Engin'in tarafını tuttum anlayacağınız. :))
Polisiye kısmı ise ayrıca heyecanlıydı. Olayın arkasındaki kişinin kim olduğunu tahmin etmeye çalışırken, şüpheci tarafım sürekli iş başındaydı ama sonucunda beni epeyce şaşırtan ve hüzne boğan gerçeklerle karşılaştığımı da itiraf edeceğim.
Bu olay sayesinde Metin'e dair şeyler okumayı da çok sevdim hatta keşke biraz daha okuyabilsem diye de düşündüm. 
Yazarımızın anlatımı öyle naif ve büyülü ki, okuma hızımın düştüğü bir dönemde okumama rağmen 1 gün içerisinde okuyup bitirecek kadar bağlandım ve elimden bırakamadım. Hayatın içerisinde karşılaştığımız birçok durumun hoş bir şekilde harmanlandığı, her duyguyu sırasıyla yaşatan bir kitap olduğunu düşünüyorum. Beklentilerimi karşılayan ve beni duygusal yoğunluğa sürükleyen sonuyla farkını bir kez daha hissettirdi. 
Hala okumayanlar için Balbadem serisini şiddetle tavsiye ediyorum. 💜
~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Adı: Berceste
Yazarı: Esra Uzun
Yayınevi: Pay
Sayfa Sayısı: 368
Baskı Tarihi: Nisan 2020
Seri Sıralaması: Balbadem 2

Adı: The Secret Life of My Secretary | Love at First Sight | I Loved You From The Beginning | 초면에 사랑합니다
Tür: Romantik, Komedi
Yayıncı: SBS
Bölüm Sayısı: 32
Bölüm Süresi: 35 Dakika
Yapım Yılı: 2019
Dili - Ülkesi: Korece - Güney Kore
Oyuncular: Kim Young-Kwang, Jin Ki Joo, Kim Jae-Kyung, Koo Ja-Sung, Son San, Han Ji-Sun, Kwon So-Hyun 

Merhabalar! :)
Uzuuun bir aradan sonra yeni bir dizi yazısıyla geldim.
Bu aralar yazı yazmaya pek fırsatım olmadığı için yazılacaklar birikiyor. Sizleri özlediğim için boşluk buldukça yazmaya çalışıyorum. 💜
Görüşmeyeli nasılsınız bakalım? Umarım her şey yolundadır.
Lafı daha fazla uzatmadan dizimize geçelim. 🙆