"Herkesin ansızın büyüdüğü bir yaz vardır..."

~~~~

Gençlik yıllarında tüm yaz tatillerini bir arada geçirmiş bir grup arkadaş; Ece, Serra, Yiğit, Kerem ve Okan.

Yıllar sonra yeniden bir araya gelirler. Fakat bu buluşma eski dostların hasret gidermesi gibi değil de geçmişte yarım kalmış hesaplaşmalarını yapmak gibidir. 20 yıl önce yarım kalan gizemli oyunlarına devam etmek zorunda kalırlar. Gençlik yıllarında iple çektikleri deniz, kum ve güneşle iç içe geçen keyifli yazların aksine tüm sırların ortaya döküldüğü, ödenmesi gereken bedeller için hesaplaşmaların görüldüğü bir toplantıya dönüşür.

~~~~

"Öyle ya, hayatta kötüye giden her şeyin, çıt diye kırıldığı bir an vardır ve çoğu zaman öyle belli belirsiz bir çıt sesidir ki, kimse duymaz; ama o günden sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmaz.."

~~~~

O Yaz, favori yayınevlerimden bir tanesi olan Yan Pasaj Yayınevi'nin en yeni kitaplarından bir tanesi. Genelde çeviri kitap yayınladıklarından dolayı Türk yazarlardan Işıl Şenol'un kaleminden bir kitabı bizlerle buluşturmaları benim için ayrıca heyecan ve merak uyandırıcı bir detay oldu. Kitap elime ulaştıktan kısa bir süre sonra okuyup bitirdim ama bazı sebeplerden dolayı sizlerle paylaşmam gecikti. Ama ne demiş atalarımız geç olsun güç olmasın. :)

Kitabımız geçmiş ve günümüz şeklinde çift zamanlı olarak ilerliyor. 1996 yılından 2019 yılına uzanan bir yolculuk. Bu arkadaş grubunun bir araya gelişlerini ve tüm masumluklarını yitirip bir anda büyüdükleri "O Yaz"a kadar yaşadıkları keyifli anlar ile birlikte yıllar sonra hayatlarının ne durumda olduğunu, kimisinin yaşadığı vicdan azabını, kimisinin de geçmişin gölgelerinden kaçarken yaşadıklarına şahitlik ediyoruz aslında.

Hikaye Ece karakterine yoğunlaşarak başladığı için yoğun olarak Ece'nin duygularını okuyup hissediyoruz. Gençliğinde hissettikleri ve yaşadıkları, günümüzde geçmişin gölgeleriyle yaşamaya devam etme çabaları. En çok da Ece'nin kendini dış dünyaya kapatmasına sebep olan durumun ne olduğunu merak ederek okudum. Konu ilerledikçe ve o malum olayın yaşandığı bölüme yaklaştıkça heyecanım ve merakım da artmaya devam etti. Hal böyle olunca mümkün olduğunca elimden bırakmadan okuyup bitirdim. Ve hem geçmişte hem günümüz kısmındaki olaylar açığa çıktıkça şok üstüne şok yaşadım. En masum görünen insanın bile kendi çıkarı (aşk, para vb) için neler yapabileceğini bir kez daha gördüm ve kitabın günlük hayatta da karşımıza çıkabilecek türden olaylarla kurgulandığının farkına vardım. Karakterler hakkında detaylı konuşursam kitaba dair büyük ipuçları olabileceğinden o kısma hiç girmek istemiyorum ama tek söyleyebileceğim bu hikayenin en masumu ve benimde favori karakterim olan Ece. Ah Ece ah.. :)

 Yazarımız Işıl Şenol'un akıcı anlatımı ve kurgusal yeteneğinden çıkan Yalova'nın denizi ve güneşi altında yaşanan tatlı yaz arkadaşlığından gizemli anlara uzanan hem keyifli hem de hüzünlü duygular yaşatan bu kitabı sizlerin de okumasını çok isterim. Çünkü beni gerçek mana da derinden etkiledi. 💙

 


“Kayıpların evlerinde kaplamış oldukları alanlar bomboş, kıpırtısız duruyordu. Beklenmedik gidişleri, eskiden var oldukları yerdeki zamanı da durgunlaştırmış, saydamlaştırmıştı. Kedinin sepeti salondaki büfenin yanında olanca yalnızlığıyla Latife Hanım’ın içini burkuyordu. Canfeda, yatağının Muzaffer tarafını tek bir kırışıklık olmaksızın yarı yarıya örtülü tutuyordu. Remziye’nin eviyse bıraktığı andaki tuhaf düzen içinde hüzünle sahibinin gelişini bekleyerek eskimeye başlamıştı bile. Daha şimdiden musluk contaları paslanmış, tavanlar ve pencere pervazları örümcek bağlamış, fotoğrafların üzeri tozlanmış, şalına yansıyan güneş ışınları parlak turuncumsu rengini soldurup bozartmıştı.”
(Tanıtım Bülteninden)

~~~~
Bir gün uyandığında biricik arkadaşı ve hayatının anlamı olarak gördüğü iç sesini kaybederek bambaşka bir hayata uyanan İrfan.
Oğlunun garip hallerinin çaresi olarak gördüğü hocadan umduğunu bulamayan ve bu duruma çözüm olarak oğlunu ilk bulduğu kızla evlendirmek isteyen Naciye anne.
Naciye'ye bu macerada yardımcı olabilecek ahiretliği, biricik dostu ve kırk yıllık komşusu, yalnızlığı sebebiyle unutkanlık hastalığına tutulan Remziye.
Naciye hanımın gelin adayı, ailesinden geriye ablası ve halası kalmış, gördüğü erotik rüyaları gerçeklikten ayırt edemeyen ve bunların etkisiyle yaşamaya başlayan İsmihan.

~~~~
Şu dünyada bir insanın maneviyatından daha değerli ne olabilirdi? Burası geçici ikametgahımızdı. Maddi şeyler hep geçiciydi; daha önemlisi, katı ve zalimdir. Bunca haksızlıklığa, adetsızliğe, çirkinliğe, sahteliğe sağlam bir maneviyat olmaksızın nasıl dayanılırdı? Edebi istirahatğahımıza ulaşıncaya kadar aklını kaçırmadan bu dünyada yaşamamıza olanak sağlayan şey; o uhrevi tutkal degil miydi? Bu yapışkan olmadı mı kimse hayata tutunamaz, rüzgara kapılmış bir yaprak gibi sürüklenir giderdi. İrfan da böyle sürüklenecek miydi? Buna ömrü oldukça müsaade edemezdi. Gerekirse ayağından, bacağından bağlayıp evladını bırakmayacaktı, zira onu yolda bulmamıştı.
~~~~
Tanıtım bülteninde yazdığı gibi Düş Uykusu tam karnaval havasında bir kitap. Her bir karakterin kendine has hikayesi olduğu, renkli, eğlenceli ve birçok duyguyu içerisinde barındırıyor. Benim favorilerim Naciye ve Remziye ikilisi oldu. Aralarındaki diyalogları ve yaptıklarını okurken çok eğlendim. Birbirlerine verdikleri değer ve aralarındaki dostluk ise çok etkileyiciydi. 
Düş Uykusu, yazarımızın ilk kitabı olmasına rağmen başarılı bir anlatım tarzı var. Kitaplarda genelde 1 ya da 2 karakterin hikayesini odaklanır diğerleri geri planda bırakılır fakat Düş Uykusu'nda tüm karakterlerin hikayesi, ruh halleri ve davranışlarının arkasındaki sebepleri detaylıca aktarılmıştı. Yazarımızın kitaba kattığı mizahi tarafta oldukça keyifliydi. Günlük hayatımızda karşılaştığımız, yaşadığımız durumları ince esprilerle kitabın içerisinde eğlenceli bir şekilde yansıtmıştı. Mizahın yanında toplumsal eleştiriler de içeren, eğlendirirken  insanı düşüncelere sürükleyen bir havası da vardı. Kitabın sonlarına yaklaşırken beklenmedik bir durum yaşandı. Bu bölümü okuduktan sonra yazar sonuca nasıl bağlayacak acaba diye ayrıca bir merakla okudum ve beni tatmin eden, tüm karakterlerin hikayelerini bir sonuca bağlayan güzel bir sona ulaştırdı. Instagram'da minik bir okuma grubuyla okuduğum Düş Uykusu kitabını kısa bir sürede ve keyifli bir şekilde okuduğum için sizlerle de paylaşmak istedim. Bu türde kitapları okumayı seviyorsanız şans verebilirsiniz. ^^

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
Düş Uykusu
Yazar: Oya Denizyaran
Yayınevi: İnkılap Yayınevi
Sayfa Sayısı: 280
Baskı tarihi: Kasım 2021

 


"Tam anlamıyla mutlu olmanın ne demek olduğunu biliyordum. Ama asıl sorun, mutluluk uçurumundan düşmenin fena hâlde can yakmasıydı."

~~~~
Royallerin entrikalarla bezeli hayatına son hızla devam ediyoruz. Başlamadan önce uyarımı yapayım, ilk kitabı okumadıysanız bu yazı sizin için SPOİLER içerebilir. :)
Kağıt Prenses'i okurken Brooke karakterinin bir işler çevireceğini sezmiştim ve kitabın sonunda beklenen oldu. Kurban olarak Reed'i seçmiş ve yaptığı plan doğrultusunda ikisi uygunsuz bir şekilde Ella'ya yakalınınca meraktan çatlatan bir final yapmıştı. Aşık olduğu adamı, başka bir kadınla yakalayınca tahmin edersiniz ki Ella çekip gitti. Paramparça Prens kitabında bu olaydan sonrasını Reed'in gözüyle okumaya başlıyoruz. Pişmanlıklar, Ella'ya kendini nasıl affettireceği vs vs. 
Bu noktada Callum Royal yine devreye giriyor ve yaşananlardan habersiz bir şekilde Ella'nın izini sürüp onu buluyor. Kızımız biraz gurur yapar, Royalleri süründürür diye düşünmüştüm ama beni yanılttı ve hemen malikaneye geri döndü. 
Brooke'un hamilelik kozunu kullanarak Reed ve Ella'yı parmağında oynatmasını ve bunun sonucunda yaşanan kimin eli kimin cebinde belli olmayan olaylar silsilesini okuyoruz.

~~~~~
"Senin için neredeyse her şeyi yapmaya hazırım. Geçmişe dönüp işleri düzeltme şansım olsaydı bunu yapardım." Bana kararlılıkla bakıyordu. "Ama seni yalnız bırakmayacağım."
~~~~
İlk kitabın heyecan ve merak uyandırıcı sonunu okuduktan sonra ara vermeden ikinci kitaba başladım. Ella ve Reed bir araya gelebilecek mi, Brooke'un sinsi planları neler öğrenmem gerekiyordu çünkü. :)
Fakat ne yazık ki Paramparça Prens, Kağıt Prenses kadar içine çekemedi. Ara kitap olduğu için mi bilmiyorum biraz durağan geldi bana. Bir de cinsellik odaklı oluşu rahatsız etti açıkçası. Yazar entrikalı bir şeyler yazayım ortalık karışsın diye düşünürken bir tık dozunu kaçırmış gibi geldi bazı noktalarda.
Kitaba dair aklıma takılan bir diğer nokta ise bizim dizilerdeki gibi herkesi dize getiren "Koskoca Royaller" havasıyla gezinen Royal erkeklerinin para avcısı iki kadının tehditleriyle dize gelerek, parmaklarında oynatabilecekleri kıvama gelmesi biraz saçma geldi açıkçası. Yazar bu noktada daha sağlam bir kurgu oluşturabilirdi diye düşünüyorum.
Ella karakteri ilk kitapta cesur ve tüm entrikalara rağmen sapasağlam durmasıyla hoşuma gitmişti fakat bu kitapta Reed ve "onun etkisinden" bir türlü çıkamadı nedense..
Reed karakteri de klasik bir bad boy, kitabın bir kısmını onun bakış açısından okusak da bir şeyler eksik hissettirdi ve ne yazık ki kendisine ısınamadım.
Kötü huylarını bir kenara bırakırsak en sempatik Royal'in Easton olduğuna karar verdim ve şimdilik favori karakterim o oldu diyebilirim. 
Kitabın son bölümlerinde yaşanan olaylar sebebiyle polisiye havasına dönmesi durumu biraz toparladı bence. Yaşanan beklenmedik olaylar birazda olsa heyecanlanmamı sağladı ve kitabın sonunda yazarın patlattığı bir diğer bomba ile üçüncü kitabın sonunda neler olacak acaba diyerek bitirmiş oldum. Bahsettiğim eksi yönlerini göz ardı edersek, kitap okumakta zorlandığım bir dönemde kolaylıkla okuduğum, gençlik filmi izlemiş hissi uyandıran bir kitaptı. 
Mutlaka alıp okuyun diyebileceğim bir seri değil ama benim gibi kitap okumakta zorlandığınız dönemlerde okumak için bir şeyler arıyorsanız göz atabilirsiniz.

~~~~
Royal Serisi Kitap Yorumları
Diğer kitapların yorumları da yakında gelecek. :)



KİTABIN KÜNYESİ
Orijinal Adı:
Broken Prince
Adı: Paramparça Prens
Yazar: Erin Watt
Seri : The Royal - 2. Kitap
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 320
Baskı tarihi: Mayıs 2021

 


"Bu hayatta, pusulanın kırmızı ucu hep vicdanını göstersin."

~~~~

Kostik, Cinli ve Zehir. 

Kendilerini hayatın adaletsizliğini düzeltmeye adamış 3 arkadaş. Bunun için birtakım karanlık işlere bulaşmış olsalar da içlerinde asla kötülük barındırmayan insanlar. Artık bu tür işlerden el-ayak çekip sakin bir hayat sürmeye karar verdiklerinde Leyla çıkagelir.  Aşiyan mezarlığında çello kutusunun içerisinde bulunan bebek cesedi ile başlayan hikaye ile bu 4 insanı tanımaya başlıyoruz. Ve mezarlıkta bulunan bebeğin cinayetinin arkasındaki sır perdesinin aralanmasına şahitlik ediyoruz.

~~~~

“Karanlık her zaman kötü değildir. Aradığın şey bir unutma bahçesi ise karanlıktan iyisi yoktur. Kaybolur gidersin siyah perdenin arasından. Gördüğün yok, görenin yok... Bir de zihnine çekebilirsen karanlığın perdesini mesele tamamdır. Unutmak için beyninin dehlizlerini karanlığın uykusuna yatırman gerek en başta. Sonra beynin uyur, sonra sen uyursun; nihayet uyursun. Demek ki artık başarabilmişsindir unutmayı, demek ki artık karanlığın dinginliğini ruhuna yedirmişsindir. Korkular yok yalnızca karanlıkta, korkularından kaçıp sığınacağın bir ağaç kovuğu olur bazen karanlık.”

~~~~

Bıçak Islığı, ilk sayfalarda anlamakta zorlandığım fakat ilerledikçe her şeyin yerli yerine oturduğu bir okuma serüveni oldu benim için. Yazarımız Leyla, Kostik, Cinli ve Zehir karakterleri üzerinden ortaya çıkardığı kurgusu ile sokaklardaki yaşam mücadelesini, insanların psikolojik durumlarını ele alırken diğer yandan da insanların hırsları uğruna yaptıklarını vurucu bir şekilde aktarmıştı bence. Aslında kitaba dair birçok şey söylemek istiyorum fakat kısacık olan bu hikayeye dair ne dersem spoi olup kitabın büyüsünü bozacağını düşündüğümden kendimi tutuyorum. :)

Çello kutusundaki bebeğin cinayetinin failini bulma serüveni oldukça gizemli ve heyecanlıydı. Aynı zamanda her bir karakterin hayatına dair öğrendiklerim; Çello sanatçısı olan Leyla'nın sakin bir hayattan böyle bir duruma sürüklenmesi, sokakta karşılaşsak belki de farklı gözle bakacağımız Kostik, Cinli ve Zehir'in hayatlarını bu hale getiren şeyler beni çok etkiledi.

Cinayetin asıl failinin bulunması ve ona yapılanları okurken bir oh çektiğimi de itiraf edeceğim. Adalet böyle sağlanmaz diyeceksiniz belki ama hırslarının kölesi olup masum insanların hayatlarını hiçe sayan bu insanların gerçekte de olduğunu bilmek sinirlerimi altüst etti. Kurgu ya da değil bir şekilde cezalarını çektiklerini görmek o durumu unutturmasa da iyi geliyor bence.  

Bıçak Islığı, kısa bir eser fakat yazarımızın toplum ve bireye karşı eleştirel bir kurgu oluşturması sebebiyle yoğun ve dolu doluydu bence. Birkaç sayfa okuduktan sonra olayların akışına öyle kapılıyor ki insan, anlatımın akıcılığı ile de birleşince, kitap bittiğinde kendine geliyor. Bittikten sonra da okuduklarını sindirme süreci başlıyor. :)

Okurken sizi sarsan, eleştirel bakmanızı sağlayan eserleri okumayı seviyorsanız Bıçak Islığı kitabına şans vermelisiniz.

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
Bıçak Islığı
Yazar: Mesut Çiftci
Yayınevi: İnkılap Yayınları
Sayfa Sayısı: 156
Baskı tarihi: 2022

 


"Birine böylesine güvenmek güzel bir şey olmalıydı. Benim güvendiğim tek insan artık yanımda değildi. Ölmüş ve gömülmüştü."

~~~~

Ella Harper, hayatını doğduğu andan itibaren annesinin peşinden oradan oraya sürüklenerek geçirmiş olsa da umudunu hiç kaybetmemiş, bir gün zorlukların içerisinden kurtulacağını hayal ederek yaşamıştır. Hayattaki tek dayanağı olan annesinin ani ölümüyle yapayalnız kalan Ella'nın hayatı, birden ortaya çıkan adamın varlığıyla tamamen değişecektir. 
Aniden ortaya çıkan bu adam, hakkında hiçbir şey bilmediği babasının arkadaşı olan Callum Royal, Ella'ya hayallerinin ötesinde kocaman bir malikane, özel okul ve yüklü miktarda harçlık ile rüya gibi bir hayat sunar. Bu rüyayı kabuse çevirecek  5 erkek kardeş bonusu ile. Hepsi birbirinden zalim ve bir o kadar çekici olsalar da, Ella'nın en büyük sınavı ondan kurtulmak için her şeyi yapabilecek Reed Royal'den başkası değildir.

"Zenginlik, ölçüsüzlük, aldatma ve her kapının ardında başka bir günahla, Ella Royal Malikanesi'nde tutunmak istiyorsa önce kendi yolunu bulmak zorundaydı."

~~~~

"Aileni kaybetmiş olabilirsin ama artık yalnız değilsin, Ella. Sen artık bir Royal'sın."

~~~~
Royal serisi, sosyal medyada sıkça karşıma çıkan ve okuyanların çoğu tarafından övgüyle bahsedildiği için merak ettiğim ve okumak istediğim serilerden bir tanesiydi. Bir arkadaşım hediye edince bekletmeden okudum ama yazı hazırlamak için fırsatım olmayınca sizlere bahsetmek bu zamana kaldı. :)
Kitap okumakta zorlandığım, kolay okunan ve kafa dağıtacak türde kitap aradığım dönemde okumaya başladım. Bu konuda beklentimi karşıladığını söyleyebilirim. Akıcı anlatımı ile kısa bir süre içerisinde okuyup bitirdim. Konusu itibariyle Gossip Girl, Elite vb popüler dizilere benziyor. İhtişamlı hayatlar, karmaşık ilişkiler ve entrika dolu bir seri. 
Kağıt Prenses kitabında Ella'nın Royal'lerin hayatına dahil olduktan sonra yaşadığı zorlukları okuyoruz. 5 Royal erkeği hayatlarına sonradan dahil olan, para avcısı olarak gördükleri bu kıza karşı savaş açmışken, Ella birde okulda hakkında çıkan dedikodular ve ona kurulan komplolar ile başa çıkmak için çaba göstermek zorunda kalır. Ona her türlü zorluğu çıkaran Reed Royal'e doğru çekilmesi ise onun için başa çıkılması gereken ayrı bir problem gibi görünüyor.
İtiraf etmem gerekirse konusu, olayların gidişatı klişe ve aşırı derecede tahmin edilebilir. Ama anlatımı akıcı olunca bu durum okurken beni rahatsız etmedi aksine çok rahat bir şekilde okudum. Kitaplarda cinsellik, madde kullanımı ve yasadışı dövüş gibi konulara yer verilmesine karşı değilim fakat bu seride özellikle cinsellik konusu aşırı yoğun şekilde ele alınmıştı. Küçükten büyüğe her karakter sürekli libidosu tavan yapmış şekilde dolaştığı için bir yerden sonra bu kadarı fazla yeter ama hissi veriyordu açıkçası. Kitaba dair beni rahatsız eden tek nokta bu olduğu için bahsetmek istedim. Geneline baktığımda keyif alarak okuduğum bir kitap ve seriydi.
Bu türde kitapları okumayı seviyorsanız ya da benim gibi kitap okumakta zorlandığınız bir dönemde, kafa dağıtmalık tarzda bir şeyler okumak istiyorsanız Kağıt Prenses ve Royal serisine şans verebilirsiniz. ♥
Serinin diğer kitapları hakkında yazılarım da çok yakında bloğumda olacak. :)

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Orijinal Adı:
Paper Princess
Adı: Kağıt Prenses
Yazar: Erin Watt
Seri : The Royal - 1. Kitap
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 320
Baskı tarihi: 1.Baskı Şubat 2021

 


"Her ışığın altında birileri nefes alıyor." dedi. "Kimi mutlu kimi mutsuz."

 Yaman önce yüzünü buruşturdu. Hemen ardından kollarını göğsünde kavuşturdu. "O küçücük parıltılar dahi uzaktan kendini belli edebiliyorsa senin göz alıcı ışığını nasıl saklayacağım?" 

Saklaya-cağım. Geleceği dair plan. Duru yeryüzündeki en samimi kahverengi gözlere umutsuzca baktı. "Işığı, büyüleyici kılan karanlıktır."

~~~~

Yaman, sık sık ziyaret ettiği kütüphanede karşılaştığı ateş kırmızısı saçları ve büyüleyici güzelliğiyle onu etkisi altına alan kadına olan hislerini açıklayabilmek için eline geçen tüm imkanları değerlendirmeye çalışır. 

Kırmızı saçlı güzel kızımız Duru ise, dışarıdan normal bir hayat sürüyor gibi görünse de katı kurallarla, çıkmazlarla ve zorluklarla dolu bir yaşam sürmektedir. Kendisinden etkilenen bu adamı esrarengiz hayatından uzak tutmaya çalışsa da aşka karşı gelmek o kadar kolay değildir. 

Ailesinden ona miras kalan Şifacılık görevi ve aşkı arasında sıkışıp kalan genç kadının yaşadıklarını okuduğumuz bir kitap Şifacı.

~~~~

Hiçbir acı ebedi değildir. Her derdin yanında filizlenen şifası da vardır... 

Duru, içimizde herhangi biri gibi dolaşırken değdiği her tene nefes aldırıyor, virgülden sonra cümlenin nasıl sonuçlanacağına dair ikinci bir şans veriyordu...

~~~~

Şifacı, Hanife Hekim'in kaleminden okuduğum ikinci kitap. Kırmızı ve Siyah kitabını severek okuyunca Şifacı'yı da kısa bir süre içinde okumaya karar vermiştim ve yorumuyla geldim. :)

Şifacı, yazarımızın yayınlanan ilk kitabı ve ülkemizde pek yaygın olmayan fantastik türde. Şaman bir aileden gelen Duru'nun Şifacılık görevini üstlenmesi, bu görevin katı kuralları, ona yüklenen büyük sorumluklar ile hayatını devam ettirmeye çalışmasını ve tam bir düzen kurmuşken Yaman'ın onun hayatına dahil oluşundan sonra yaşadıklarını okuyoruz.

Duru'yla tanışınca tuhaf bir karakter olduğunu düşündüm fakat iyice tanımaya başladığımda neden böyle olduğunu, davranışlarının ardında yatan asıl sebepleri bir bir görüyoruz. Ona yüklenen bu zor görevi tek başına başarması gerekiyor ve Duru kendini çok yalnız hissediyor. Bunların farkına vardığımda ve Duru'nun yaptıklarını görünce favori karakterlerimden birisi oldu.

Yaman'ın Duru'yla ilgili öğrendiklerine verdiği tepkiler ise normaldi bence. Sonuçta hangimiz günlük hayatında bir şifacıya aşık olmuş ki? :))

Fantastik kitapları okumayı severim ama Şifacıyı bu kadar seveceğimi düşünmemiştim açıkçası. Ben de Yaman gibi Duru'nun büyüsüne kapıldım sanırım. ^^
Şamanlığa dair olan kısımlar az olsa da beni heyecanlandırdı ve biraz daha detay okusaydık keşke dedirtti. Çok detay verip kitabın büyüsünü bozmak istemiyorum fakat insanların doğaya verdiği zararların bahsedildiği kısımlarda beni çok etkiledi. 
Duru'nun kuzeni Dolunay kitaba dahil olunca olaylar iyice heyecanlı ve merak uyandırıcı bir hal alıyor, onu da söylemeden edemeyeceğim. Yazarımızın anlatım tarzını diğer kitabında da sevmiştim, bu kitabıyla pekiştirmiş olduk. Fantastik türde kurgu yeteneğini de başarılı bir şekilde ortaya koymuştu bence. Umarım bu türde yazmaya devam eder. Fantastik türde kitap okumaya yeni başlayan ve bu türü severek okuyanlara Şifacı kitabını tavsiye ederim. ❤️

 


Tür: Romantik-Komedi
Bölüm Sayısı: 28
Bölüm Süresi: 45 dakika
Dili - Ülkesi: Çin - Çince
Oyuncular: Xing Fei, Xiaotian Tang, Chuan Li, Yilin Huang, Weilun Fu, Chang Liu

KONUSU
Cong Rong, küçüklüğünden beri avukat olma hayali kursa da annesinin zorlamaları ile yurtdışında ekonomi eğitimi alır. Yurtdışına yerleşip ekonomi üzerine çalışması annesinin son şartıdır fakat Cong Rong gizlice Çin'e geri döner. Avukatlık sertifikasını almak için hastanede stajını başarıyla tamamlaması gerekmektedir. Cong Rong'un stajdaki ilk zorluğu Dr. Wen Shaoqing'dir. Stajını sorunsuz bir şekilde geçirmek isteyen genç kız, doktor ile savaşa girer ve olaylarımız başlar. ^^


OYUNCULAR / KARAKTERLER

Xing Fei, Cong Rong karakterini canlandırmakta.
Babasının izinden gidip avukat olmak isteyen fakat annesinin ona karşı koruyucu tavrından dolayı hayalini gizlice gerçekleştirmeye çalışan, narin biri gibi görünse de olaylar karşısında güçlü ve kararlı bir şekilde durabilen kadın karakter. 

Tang Xiaotian, Dr. Wen Shaoqing karakterini canlandırmakta.
Genç yaşına rağmen oldukça başarılı bir beyin cerrahı olan Wen Shaoqing, yakışıklılığı ile tüm hastanenin dilinde hatta kalbinde olan bir adam. :))
Kadınların ilgisine karşı her zaman mesafeli duran ve işini layıkıyla yapmaya odaklanan bir karakter.

Li Chuan, Wen Rang karakterini canlandırmakta.
Wen Shaoqing'in amcası olan Wen Rang, tam anlamıyla Tsundere bir karakter yani başlangıçta soğuk görünüp tanıdıkça yumuşacık bir kalbe sahip olduğunun farkına vardığımız bir adam.

Huang Yilin- Zhou Chengcheng karakterini canlandırmakta.
Chengcheng, Cong Rong'un yakın arkadaşı. Çoğu diziden aşina olduğumuz zengin ve şımarık bir karakter. Belirli bir yaşa kadar ailesinin gölgesinde geldiği için kendini kanıtlamak isteyen ve denemeler yapsa da saflığı sebebiyle zorluklar yaşayan -bence- sempatik bir genç kız. 


My Little Happiness, dizi ve filmlere vakit ayıramadığım bir dönemde beni eğlendirebilecek, günlük yoğunluğumu unutturup kafa dağıtabilecek bir şeyler izlemek istediğimde kardeşimin önerisiyle başladığım bir diziydi. 
Tamda aradığım gibi romantik komedi tarzında, gereksiz entrikalar olmadan, dram yönünde ağırlaşmayan tatlı bir havada gitti. Kurgusal yönden beklentisiz başladığım için eğlenerek izledim fakat 2021 yapımı bir dizi olduğunu göz önüne alarak ve bu türden diğer dizilerle kıyaslama yaparsak birçok eksiği bulunan bir yapım olduğunu da açıkça söyleyebilirim. Oyunculuk bakımından, çekim teknikleri ve sahne geçişleri açısından da acemiye kaçan yerler var ki pek göz ardı edilecek türden değillerdi ne yazık ki.  :)
Başrol çiftin olaysız bir şekilde bir araya gelmesi ve aralarındaki ilişkinin romantikliği tam hayal ettiğimiz türden kurgulanmış fakat bana biraz yapmacık hissettirdiği için ikinci çifti daha çok sevdim ve onları daha fazla izlemeyi isterdim. ^^
Benim gibi hiçbir beklentiniz olmadan tamamen kafa dağıtmak için izlemek isterseniz şans verilebilir.