"Kalbimizi birbirine emanet etmek zorunda kalacağımız bir an gelse, saniye düşünmeden çıkarır avuçlarına bırakırım. "

~~~~

Reyhan ve Ali Eren'in Aşk Benim Hamurumda Var ile başlayan hikayesi Menümüzde Aşk Var ile devam ediyor.

İlk kitabı okuyanların hatırlayacağı üzere Reyhan kızımız hayallerine kavuşmak için gittiği İstanbul'da hayatının aşkını da bulmuştu. Hikayesinin ikinci perdesinde hem kızımızın aşçı olma hayallerine hem de hayatının aşkı Eren Ali ile yuvalarını kurup mutlu sonlarına ulaşabilmek için verdikleri mücadeleleri okuyoruz. :)

--

İlk kitabın yorumu sizlerle paylaşma fırsatım olmamıştı ama bayağı eğlenerek okumuş ve karakterleri aşırı sevmiştim. Menümüzde Aşk Var'ı da merakla bekledim ve okuyunca da hemen geldim. Hem ilk kitabı okumayanlar için hem de kitabın yorumunun sayfamda bulunmasını istediğimden kısaca Aşk Benim Hamurumda Var'dan da bahsedeceğim. :)

Buradan sonrası SPOİLER içerebilir!

Reyhan Göbekli, ESS (Erhan, Serhan ve Seyhan) olarak nitelendirdiği 3 ağabeyinin baskıları ve tabii ki sevgileriyle büyümüş, ailesinin göz bebeği. Mimarlık bölümünü okuyup bitirmiş olsa da ailesinden gizlediği aşçı olma hayallerini gerçekleştirmek için ünlü bir mimarlık şirketinden gelen iş teklifini kabul ederek İstanbul'a gitmişti. Hayallerinin ilk aşamasını tamamlayan kızımız için sırada aşçı olmak var. Bir yandan mimarlık konusunda yeteneklerini konuşturup herkesi kendine hayran bırakırken diğer yandan aşçılığa giden yolda hedefe kitlenmiş durumdadır. Tabii birde bu yolculukta karşılaştığı ve hiç hesapta olmayan bir şekilde hayatına dahil olup aşkı ona tattıran Ali Eren var. 

Devamında olanlar ise Menümüzde Aşk Var kitabında;

Reyhan, hayatının aşkına kavuşunca hikayelerini mutlulukla taçlandırmak gerek elbette. Kız istemeler, nişanlar düğünler derken tam Reyhan'a yakışır bol olaylı bir kitap bizlerle.^^

Reyhan, çok başarılı ve çokta temiz kalpli bir karakter. Kusur olarak sayabileceğim tek şey konuşma yeteneği. Böyle bir konuşma ile hayatımda karşılaşmadım desem abartmış olmam. :D

Kitaptan okumama rağmen, bazı anlarda kanlı canlı karşımdaymış gibi hissettiğim oldu, o derece diyeyim. 

Ali Eren, Reyhan'ın çalışmaya başladığı şirketin varislerinden, (Reyhan'ın tabiri ile) küçük patron. :)

Ve adının hakkının verircesine sabırlı ve bi o kadar da tatlı bir adam.

Diğer karakterlerimiz ise evlere şenlik. Reyhan'ın ailesi Antep'in havalarından, Ali Eren'in ailesi ile Ege havalarından olunca ortaya çıkan manzarayı siz düşünün. :))

Reyhan'ın hem kendi ailesi hem de müstakbel eşinin ailesi ile olan diyalogları ise kahkaha garantili. Özellikle kayınvalidesi ile olan kısımlarda çok eğlendim. 

Evlilik aşamaları dışında Reyhan'ın aşçılık kursunda yaşadığı olayları da eş zamanlı olarak okuyoruz. İlk kitapta şirket içinde yaşanan rekabetçi ortamın biraz değişik versiyonunu kursta yaşıyoruz kızımız. Devamında neler olduğunu anlatıp kitabın havasını bozmayayım. :)

~~~

"Seni onlardan çalmıyorum. Baban beni seçme şansını sana sunduğunda , bunu sana güvendiği için yaptı ve sen de beni seçtin. Seni seviyorum. Sana verdikleri sevgiyi ve yaydığın bu ışığı, seni ömrüm oldukça severek katlayacağıma da yemin ederim. Sakın ağlama ve beni seçtiğin için pişman olma. Aşk senin hamurunda var, unuttun mu? "

~~~

Yazarımızın anlatımı iki kitapta da çok eğlenceli ve oldukça akıcı. Reyhan gibi bir karakter varken bu durum kaçınılmaz gerçi. :)

İki ailenin üyeleri de oldukça cana yakın ve sempatik hissettirdi. Sanki kendi aileme dair bir şeyler okumuşum hissiyatı verdi. Entrikanın dozunu kaçırmadan, kalbi temiz insanların hayatlarının da ne kadar yolunda gideceğini kanıtlayan tatlı iki kitap okudum. Reyhan ve Ali Eren'i yüzümde tebessüm ile hatırlamaya devam edeceğim. Siz de benim gibi böyle hikayeleri okumayı seviyorsanız bu iki kitaba şans vermenizi isterim. :)




 


Balıkçı ve Oğlu, Zülfü Livaneli'nin birkaç yıllık aradan sonra yazdığı yeni romanı. Diğer kitaplarında olduğu gibi Balıkçı ve Oğlu kitabında da hayatın içerisinden, ülkemizin hatta dünyanın dramlarından biri olan göçmenliği ele almış.

İlk olarak Ege'de bir sahil kasabasında yaşayan balıkçı Mustafa ile tanışıyoruz. Yazarımız balıkçıların denizde yaşadıklarını, ailelerini, hayatlarını nasıl devam ettirdikleri gibi birçok detayı bizlere aktarıyor. Kitaba adını veren kısım ise Mustafa ve Mesude'nin oğullarını kaybettikten yaşadıkları zorlu süreç ve Mustafa'nın teknesiyle açıldığı bir gün denizde yunus tarafından ona getirilen bebeği kaybettikleri oğulları yerine koyarak kimselere söylemeden büyütüp hayatlarına devam etmek ile polise teslim etmek arasında gidip geldikleri o süreci okuyoruz.

~~~~

O koca deniz kimi zaman öfkelenir, kudurur, üç çatallı zıpkınıyla, önüne geçilmez bir güçle saldırır; kimi zamansa uysal bir sevgili olur, insanın yüzünü okşayan hafif tatlı meltemlerle, intikam dolu günlerini hafifletir, adeta özür diler..."

~~~~

Zülfü Livaneli, severek okuduğum yazarlardan biridir. Birçok eserini gerçek manada etkilenerek okuduğumdan yeni kitabı Balıkçı ve Oğlu için epey heyecanlıydım. 

Kitabın başlangıcında Ege kasabasını o kadar güzel tasvir ediyor ki adeta o kasabaya gidip balıkçılar ile teknelerine atlayıp gezintiye çıkmış, geri döndüklerinde kurdukları sofralarda sohbetlerine eşlik edip denizin o güzel kokusunu içime çekiyormuş gibi hissettim. Fakat sonrası hayatın gerçekleri ile yüzleşmek zamanı. Yukarıda da belirttiğim gibi kitap evsiz, yurtsuz kalan bu insanlara yardım edebilmeyi dilediğimiz ve kimi zaman hayatlarını kurtarmak için verdikleri mücadeleyi kaybettiklerini, denizlerde hayata veda etmiş bedenlerinin bulunduğu haberlerini yüreğimiz dağlanarak takip ettiğimiz göçmen sorununu ele alıyor. Bunları bir de kitapta okuyunca yüreğim iyice dağlandı. Yitip giden canların gerçekten var olduğunu bilerek okuyunca gözyaşlarımı tutamadım..

Kitabın sayfa sayısı da az olunca kısa bir sürede okuyup bitirdim. Livaneli'nin anlatımı her zaman olduğu gibi akıcı ve etkileyiciydi ama bu kitapta bir şeyler eksikmiş gibi hissettim. Serenad, Huzursuzluk veya Kardeşimin Hikayesi kitaplarında hissettiğim o yoğunluğu tam anlamıyla alamadım. Bu sebeple favorilerim arasına girdi diyemem ama böyle derin bir konuda farkındalık oluşturabileceği için şans verebilirsiniz diye düşünüyorum.

~~~~

İnsanlığın her anlamda can çekiştiği bir noktadayız.

~~~~

OKUDUĞUM DİĞER ZÜLFÜ LİVANELİ KİTAPLARI

Arkadaşıma Veda

Son Ada

Huzursuzluk

Kardeşimin Hikayesi

 


Bir telefon şakası insanın hayatını ne kadar etkileyebilir?

Çoğumuz altı üstü bir telefon şakası, ne olabilir ki yani deriz ama Serce Sevinç'in hayatında büyük sorunlara neden olur. Çünkü Serce, bir internet sitesinin müşteri hizmetleri bölümünde operatör olarak çalışmaktadır. İş arkadaşlarının rekabatçi davranışları nedeniyle oldukça bunalmışken, bir gün  bir telefon şakasının hedefi oluverir. Bu durum sıkıntılarına tuz biber olurken, Serce'nin sessiz sakin kalacağını asla düşünmeyin. Çünkü asıl olaylar şimdi başlıyor! 

~~~

 "İsmim Serce. Size nasıl yardımcı olabilirim?"
Karşıdan muzip bir ses duyuldu.
"İsmim Ceyhun. Size nasıl yürüyebilirim?"
Dudaklarımdakı sahte tebessüm yavaş yavaş gerçeğe evrildi. Az sonra ağzım yırtılırcasına sırıtıyordum. "Hı?"
"Günüm diyorum... Sesini duyunca aydı."

~~~

Serce Sevinç, iki kedisi ve bağımlısı olduğu dizileriyle işi arasında rutin bir hayat sürmektedir. Yaşamı sakin olsa da kendisi hiç öyle bir insan değildir. :) Oldukça rekabetçi, inatçı ve sivri dilli bir karaktere sahiptir. Kendisine yönelik yapılan bir şeye (şaka dahi olsa) asla boyun eğmez ve intikamını alır! Ceyhun, Serce'ye şaka yaparak hayatının hatasını yaptığını böylece fark edecek...

Ceyhun Çapkın ve arkadaşları, hayatlarındaki çoğu şeyi alaya almayı huy edinmiş, sinir bozucu karakterler desem yalan olmaz. Ama bu sefer sert kayaya çarptıklarının farkında değiller tabii. :D

Operatöre Bağlanıyorsunuz kitabı, K. Kübra Berk'in kaleminden okuduğum ilk kitap oldu. Öncelikle kapak ve mizanpaj tasarımının çok hoş ve içerikle uyumlu olduğunu söylemek istiyorum. Kapak tasarımındaki ve kitabın içerisinden çıkan küçük kartın üzerindeki detaylar tam anlamıyla Serce karakterini yansıtmış. 

Kurgusal olarak tahmin edilebilir bir ilerleyişi olsa da diyaloglar ve karakterler eğlenceli olduğundan keyifli ve hızlı bir okuma oldu benim için. Yazarımızın günlük hayatta karşılaşabileceğimiz diyalogları keyifli bir üslupla aktarması anlatımın akıcılığını desteklemişti.

Serce, lafını esirgemeyen ve hakkını sonuna kadar savunan hallerini çok sevdim. Ceyhun ve arkadaşlarının yaptığı tatsız şakanın, işini ne kadar olumsuz etkilediğini öyle bir anlatıyor ki Ceyhun vicdan azabından telafi etmek için kırk takla atıyor desem abartmış olmam. 

Ceyhun'a başta çok sinir oldum ama sonra hatasını telafi etmek için yaptıklarıyla iyi bir karakter tarafına geçiş yapabildi. Neler yaptığını söyleyip spoi vermiyim ama o hallerini okumak çok hoşuma gitti.🤭

Kitabın sonunda yaşanacakları az çok tahmin etsem de son kısımlarını bayağı bir heyecanla okudum. Neler olacak, karışan bazı durumlar çözüme ulaşabilecek mi vs diye beklerken kitap bitiverdi. Devam kitabı olduğundan bazı sorular ve olaylar çözüme kavuşmadı ama neyse ki ikinci kitap çıktı bile. En kısa zamanda okuyup çözüme kavuşturmak gerek tabii. :)

Kitap okuma zorluğu çektiğiniz bir dönemdeyseniz, eğlenceli bir şeyler okuyayım kendime geleyim diye düşünüyorsanız Operatöre Bağlanıyorsunuz 1 kitabına şans verebilirsiniz. Ben ikinci kitabını da okuyup bitirince onun yorumunda yeniden görüşürüz. 🤭♥️



 


 Odadan çıkarken can havliyle sırtına ince bir hırka geçirmişti. Başını gök kubbeye doğru kaldırıp dua edecekken yıldız kaydığını gördü. Garip bir korku, aynı zamanda garip bir heyecan hissetti kalbinde. Gözlerini sımsıkı yumup ellerini birbirine kenetledi. "Aşkı diliyorum," dedi "ölene dek bitmeyecek kudretli bir aşk diliyorum." Ardından gözlerini açtı. Cümlesine eklemeyi unuttuğu tek şey, kudretli bir aşkın gereği olarak vazgeçmeyi de bilmesi gerektiğiydi. 
 🖤❤️🖤❤️ 
 Tarih tekerrür ediyor deriz ya peki ya aşk tekerrür eder mi? Aynı isimleri paylaşan iki çift arasında aynı olaylar yaşanabilir mi?
Yazarımız sanki bu sorunun cevabını vermek için Kırmızı ve Siyah kitabını yazmış. 🤭 
Okumayı en çok sevdiğim tarzlardan biri, geçmiş ve günümüz şeklinde ilerliyor kitabımız. 
 1968 yılında arkadaş ortamında tanışan Ayla ve Kemal. Ayla'nın büyülü havasına kapılan Kemal, nişanlısını unutup genç kadın ile dolu dizgin bir aşk yaşamak ister. Ayla için ise Kemal'in aşk dolu hallerinden kaçabilmek imkansıza yakın bir şey. Ve kaçamaz da. Aralarındaki bu imkansız ama tutkulu aşk onları nerelere sürükleyip, neler yaşatacak dersiniz? 
 2020 yılına geldiğimizde yine aynı isimleri paylaşan çiftimiz Ayla ve Kemal. Benzer şekilde tanışma faslından sonra aynı ödev için bir araya gelmeleri, ortaya çıkan mektuplar ve mektupların ortaya döktüğü sırlar... 
 ~~~~ 
 Mustafa kitapların insana en yakın yoldaş olduğunu kalbi ilk kez kırıldığında anlamıştı. Sonra ilk başarısızlığında, ilk düşüşün de, içini sarmaya başlayan ilk umutsuzlukta. Teselliyi de yeniden ayağa kalkma gücünü de kitaplarda bulmuştu. Kızının, aynı inançla satırlara sarılması için çocukluğundan beri Ayla'ya hediye olarak kitap alıyordu. Bu durum biraz da geleneğe dönüşmüştü. Babasından ona, ondan kızına.
 ~~~~ 
 Kırmızı ve Siyah kitabını arkadaşlarım ile birlikte okuduk. Hanife Hekim kaleminden okuduğumuz ilk kitap ama son olmayacak o kesin.🤭
Aynı zamanda blogger arkadaşlarım ile düzenlediğimiz BCP etkinliğinin Nisan ayı teması olan 1900'lerde geçen eserler, nostalji ya da siyah-beyaz teması için seçtiğim kitap. Bu etkinlik nasıl bir şey diye merak edenler buraya tık tık. :) 
 Yukarıda da belirttiğim gibi geçmiş ve günümüz şeklinde ilerleyişe sahip kitapları okumayı çok seviyorum. Daha gizemli ve heyecanlı geliyor. Üzerine bir de mektuplar eklenince benim için tadından yenmez hale geldi. 🤭 Ayla ve Kemal çiftlerinin hikayelerini okumakta oldukça heyecan vericiydi. Çünkü yazarımız alışmış olduğumuz "aşk her şeyin üstesinden gelir, her şeyi düzeltir" tarzında bir kurgu değil de daha gerçekçi, hayatta karşımıza çıkabilecek türden bir hatta iki hikayeyi bizlerle buluşturmuş. Hepimiz deyip genelleme yapmayacağım ama çoğumuz Kemal gibi adamlara çekilip mutlu olmayı hayal ederken aşkın acı veren yüzüyle tanışıyoruz. Ayla'nın( ya da Ayla'ların) büyüsüne kapılıp aşkın peşinden koşarken ardında kalan ama aynı zamanda vazgeçemediği bir Berna olduğu gerçeği ile yüzleşiyoruz. Bu durumun sadece o kişiler arasında kalmayıp çocuklarını ve hatta torunlarını bile etkilediği gerçeği de var. Okurken iki Kemal'e de çok kızdım aslında ama günümüzdeki Kemal çok daha fazla sinirlendirdi. Spoiler vermek istemiyorum ama yaptıkları hiçbir şekilde kabullenecek şeyler değildi. Yazarımızın anlatımından bahsedecek olursam, Kırmızı ve Siyah tanışma kitabım fakat daha ilk sayfalardan tanışıklık hissi veren kendine bağlayan bir kalemi var Hanife Hekim'in. Anlatım tarzı oldukça akıcı, olayların kurgulanması ise hem heyecan verici hem de merak uyandırıcı olunca çok kısa bir sürede okuyup bitirdiğim bir kitap oldu. Etkisi ise hala devam ediyor. Hayatın içerisinden olaylar barındırması dışında kendimden bir şeyler bulmak ve farklı bakış açıları kazanmamı sağlaması bu durumu sağladı diye düşünüyorum. :) Kitap bittikten sonra yazarım ile duygularımı paylaşmanın dışında, ara sıra mesajlaşırken bile kitap hakkında değerlendirmeler yapmaya devam ediyoruz. Favorilerim listesine yeni bir kitap eklemişken, sohbet edebileceğim tatlı bir yazar da tanımış oldum. ❤️ 
 Esra ve Ebrar ile Hanife Hekim'in Şifacı kitabını da çok yakında okuyacağız. Onun içinde oldukça heyecanlıyım. Veda etmeden önce Kırmızı ve Siyah kitabına şans vermenizi canı gönülden istediğimi söylemek isterim. Benim gibi bu tarz kitapları okumayı seviyorsanız pişman olmayacağınızı düşünüyorum. 😇

 


"Bence aşk muhatabını seçer. Bir bulmacada aranan harf misali, sürahinin şeklini alan su gibi, birbirlerini tamamlarlar. Elbet beni de tamamlayan biri çıkacak ve bunu gördüğüm anda hissedip tanıyacağım."
✨💙✨
1970'li yılların İstanbul'unda geçen ve nostaljik havasıyla bizi gerçekten o yıllara götüren bir kitap Mavi Kıyılar. Sahra'nın aşkı ile sınanma hikayesi de diyebiliriz aslında. Ailesinin gözbebeği Sahra, üniversite öğrencisidir. Derslerinde oldukça başarılı olan genç kız, arkadaşları ile çok iyi anlaşıyor olsa da kendi kabuğunda yaşayan bir yanı da var. Okuduğu kitaplardaki gibi bir aşk hayal eden Sahra, bir gün rüyalarında gördüğü adamı canlı kanlı karşısında görünce hayatının akışı değişir. Yavuz'a beslediği hisler günden güne daha da artarken, bu aşk adeta onun sınavı olacak. Ve bu öyle bir büyük sınav ki.. Bu kadar konusundan bahsetmek yeterli yoksa kendimi tutamayıp sizi spoi bombardımanına tutabilirim çünkü.  

💙🦋💙🦋 
 "Benim duam sensin." "Senin duan aşk!"
"Aşkı senle tattığım için sadece aşk değil!" Güldü genç adam umutsuzca.
"Ya sana benimle gelen aşk ıstırap getirirse?"
"Ona da eyvallah derim."
💙🦋💙🦋

 Balbadem serisi ile tanışıp kalemini çok sevdiğim yazarım Esra Uzun'un Mavi Kıyılar'ı tür olarak Balbadem serisinden farklı olsa da daha okumadan seveceğimi hissetmiştim. Ve itiraf etmem gerekirse beni beklediğimden çok daha fazla etkiledi. Siyasi çatışmaların olduğu bir dönemde kendi halinde ve sadece derslerine odaklanmış bir öğrenci olan Sahra, çok zarif bir karakter. Kitap okurken çoğumuzun yaşadığı gibi kitaplardaki o güzel aşkları okuyup böyle bir aşk hayali kurarken rüyalarında gördüğü adam ile rüyalar aleminde bu aşkı tatmaya başlar. Ama günün birinde gerçek hayatta o adamla tanışınca hem hislerine hem de davranışlarına engel olamaz. Kader de onların bir araya gelmesini istercesine ağlarını örer. Yavuz ise, alışık olduğumuz erkek karakterlerden oldukça farklı, derinlikli bir karakterdi. Sahra'nın hayatına yaptığı dokunuşu benim anlatmam ile değilde okuyarak öğrenmeniz çok daha güzel olacaktır. 😌 Sahra'nın aşk yolculuğunda heyecanını, mutluluğunu, hüznünü vb birçok duyguyu onunla birlikte yaşadım diyebilirim. Hele ki bir bölüm var ki, hiç beklemediğim daha doğrusu gelişini hissettiğim ama yaşanmasını asla istemediğim bir olay oldu. O bölümü okurken tabiri caizse başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Beynim uyuştu ve bir süre kitabı kenara bırakıp bunu sindirmem gerekti. Bunu yaşarken de yazarımıza mesajlar atıp onu darlamış ve bütün hislerimi ona dökmüş olabilirim.🙈🤭 Yazım tarzıyla beni etkileyen ve kesinlikle favori yazarlarım listesinde yer alan Esra Uzun bu kez de beni yanıltmadı ve hem kurgusal yeteneği hem de yazım diliyle bir kez daha etkisi altına aldı. Tasavvufi türde pek fazla kitap okumamış olsam da Mavi Kıyılar açık ara favorim oldu ve sizlerin de bu güzel eseri okumanızı canı gönülden isterim. ❤️

🦋💙🦋💙 
 "Yaşamak, güzeldir. Nefes almak, hayatı deneyimlemek bambaşkadır. Akıbetimizin ölüm olduğunu bilsek de burası için çabalamaktan vazgeçmeyiz. Sevmek, sevilmek bizler içindir." Gözlerini iki gencin üzerinde gezdirdi. "Dünyayı ayakta tutan şeydir sevgi. İnsanlara bahşedilmiş en güzel hediyedir. Ne zaman kiminle geleceği belli olmaz." Yavuz'a baktı. "Geldiğinde geri çevirmek yakışmaz! Hele ki hiç inatlaşılmaz! Yanmamak için kaçtığın sırada bir bakmışsın ki daha fazla alev almışsın."

 


Merhabalar, mutlu pazarlar ^^
Bir süredir buralarda yoktum ve çokça özledim. Bu süreçte okuyup sizlerle paylaşamadığım kitaplar ile geri dönüş yapmak istedim. Lafı çok uzatmadan Esra Tok'un Mazi Sonsuza Kadar kitabı ile başlayayım;

Mazi Sonsuza Kadar - Esra Tok  
Yıllar önce okuduğum Mazi kitabının (yorumu için tık tık) devam kitabını okumak bu zamanlara kısmetmiş. :)
İlk kitabı okumadıysanız spoiler içerebilir, önden uyarayım.
İlk kitabın sonunda Amelya ve Genco'nun Mazi ile imtihanları bitmemiş ve doğan ikizlerinden Yaman kaçırılmıştı. Üstelik Yaman'ın düşmanları Ferman aşiretinin başına geçmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalırlar. Amelya'nın bu durumdan haberi yokken Genco, Yedi Aşiret ağaları ile birlikte oğlunu bu durumdan kurtarabilmenin yollarını aramaktadır. Bir yol bulurlar fakat anne-baba olarak iki oğullarından da ayrı kalmaları gerekmektedir. Bu durumu öğrenen Amelya çılgına döner ve Genco'nun planlarından çok başka bir yol çizer. Amelya'nın bu seçimi ile Genco'nun sınavlarına bir yenisi daha eklenir. Hem deliler gibi sevdiği eşinden hem de oğullarından uzak kalmıştır. Yüreği yangın yerine dönen genç adam bu zorlu sınavı atlatıp mutlu bir hayat sürebilecek mi yoksa Mazi bir gölge gibi onları takip etmeye devam edecek mi? dersiniz.
~~~
Mazi'nin ikinci kitabını neredeyse 6 yıl sonra okumuş olsam da ilk kitaptaki gibi aktı gitti satırlar. Heyecanın düşmediği ve olaylar ardı ardına yaşandığı için sonunda neler olacak acaba merakıyla elinden bırakmak istemedim. Genco ve Amelya'nın evlatları ile sınanıyor olması ise yürekleri dağlıyor gerçekten. Mutlu sona ulaşıp güzel bir hayat sürdüklerini görmek istiyor insan. :)
Sonunu söylemeyeceğim elbette ama yine çok heyecanlı ve serinin diğer kitabında neler olacak acaba merakıyla baş başa bırakan bir final yapmıştı yazarımız. Serinin devam kitaplarını da merakla bekliyorum. Umarım bu defa arayı fazla açmadan kavuşup okuyabilirim. :)
Bu tarz aşiret kurgularını ve romantik türde kitapları seviyorsanız Mazi kitabına şans verebilirsiniz. 



Yasak Aşkın Kanıtı - Taylor Jenkins Reid
Carrie Allsop, bir gün hiç tanımadığı bir adama David Mayer'e mektup yazar. Bunun sebebi ise kocasının kendisini David'in karısı ile aldattığını düşünmesidir. İkili bu durumu açıklığa kavuşturmak için bir süre mektuplaşmaya devam eder ve bir süre sonra ilişkilerinin boyutu değişir.
Carrie şüphelerinde haklı mı yoksa yanılıyor mu?
David ile aralarındaki ilişki nasıl bir hal alacak?
Bu soruların cevabını aradığımız bir kitap. Hem kısa bir kitap oluşu hem de mektuplardan oluşması sebebiyle kısa bir süre içerisinde okuyup bitirdim. Bir oturuşta okudum deriz ya, tam olarak öyleydi. Kurgusal olarak tahmin edilebilir kitap aslında ama anlatım olarak kendine bağlamayı başarıyor ve sonu beni oldukça tatmin etti. Carrie'nin verdiği kararlar, kendinin farkına varması oldukça etkileyiciydi. Bitirdikten sonra "işte bu!" demiş olabilirim. :))
 Bazen bizi yormayacak ama bitirdikten sonra "güzel bir kitaptı" hissi bırakan bir şeyler okumak isteriz ya tam o anlarda okunabilecek türde bir kitaptı. Kesinlikle okuyun diyemem ama bir yerlerde denk gelirseniz şans verilebilir. :)


Sahte Balayı - Christina Lauren

İki düşman kendilerini romantik bir balayında bulunca her şey olabilir – aşk bile…

Olive Torres, ikizi Ami'nin aksine oldukça şanssızdır. Ami, hayatının aşkını bulup güzel bir düğünle evlenirken düğününü, gelinliğini hatta balayını bile bedavaya getirebilecek kadar şanslı biri. Olive ise hem işini hem işini kaybetmişken, ikizinin düğününde tüm günü düşmanı olarak gördüğü Ethan Thomas ile geçirmek zorunda kalır.
Her şey güzel ilerlerken düğünü kabusa çeviren bir olay yaşanır. Olive ve Ethan dışında düğündeki herkes gıda zehirlenmesi yüzünden hastanelik olur. Ami, bedavaya getirdiği her şey dahil balayına gidemeyeceğini anlayınca bu tatilin boşa gitmemesi için kardeşini ve eşinin kardeşi olan Ethan'ı göndermeye karar verir. Bu güzel Hawaii tatilini kaçırmak istemeyen Olive ve Ethan on günlük bir ateşkes imzalarlar ve Sahte Balayı başlar.
~~~~
Konusundan anlaşılacağı üzere Yasak Aşkın Kanıtı kitabı gibi Sahte Balayı da tahmin edilebilir bir kurguya sahip. Okurken romantik komedi filmi izliyormuş hissi veren eğlenceli bir kitaptı. Beni yormayacak, romantik türde bir kitap okumak istediğim bir anda ve sıfır beklenti ile okuduğum için keyif aldığımı söyleyebilirim. Sizde zaman zaman benim gibi bu tarz okumalar yapmak isterseniz şans verebilirsiniz. 


 


Kendi kabuğuna yabancı olmanın, ruhunun ait olduğu bedene dar gelmesinin, bazen hiçbir sebebi yokken gözünün gördüğü her şeyi bir tiyatro sahnesini izler gibi algılamamın sebebini ben bile bilemezken, bunlara tamamen yabancı insanların anlamasını beklemek zaten haksızlık olurdu...


~~~~


Merhabalar.

Bugün severek okuduğum bir kitaptan bahsetmek istiyorum. İtiraf etmek gerekirse okuyalı epey bir zaman oldu ama güzel bir yazı yazamam düşüncesiyle yorumumu sürekli erteledim ve nihayet yazabiliyorum. :)

Bibury Cadısı, öncelikle kapağıyla beni kendine çeken bir kitap oldu. Tabloya bakıyormuş gibi hissettiren ve arka kapağını okumadan bile hikayesi ne acaba diye düşündüren kapak tasarımına sahip bence.

Konusuna gelecek olursam;

Bibury Cadısı iki zamanlı olarak ilerleyen kurguya sahip. 1860 İngiltere'si ve günümüz Türkiye'sinde yaşanıyor. 

1860 yılında kitaba ismini veren Bibury köyünde yaşayan, güzeller güzeli Charlotte'nın hayatının aşkıyla tanışma hikayesini okuyoruz. Şifacı ve yardımseverliği ile bilinen Charlotte, bir gün kapısına gelen yaralı adama iyileşmesi için yardım eder. Ve böylece Charlotte ile Arthur'un hikayesi başlar.

Günümüz İstanbul'unda yaşayan, hayatında büyük bir boşluk hisseden, hafızasının derinliklerinde kaybolan anılarını hatırlamaya çalışan ve çizdiği resimler ile hayatına devam eden Ferah. Ailesi ile mesafeli bir ilişkisi olan genç kadının hayatı, mahallesinde yeni açılan restaurantın sahibi Aren ile tanışınca bambaşka bir hal alır. Ve sonrasında yaşanan olaylar Charlotte ve Ferah arasındaki bağlantının çözmemizi sağlıyor diyebilirim. :)

~~~~

Hayat güçlü kadınları içinde barındıramaz. Hazmedilemeyen ağır bir yemek gibi eninde sonunda onu kusar. Kötü çobanlar güçlü kadınları sevmez...

~~~~

Bu şekilde çift zamanlı ilerleyen kurgular her zaman dikkatimi çekmiştir. İki zaman arasındaki o bağlantıyı bulmanın heyecanı bambaşka bir his bence. :) Ferah'ın hafıza kaybının, ailesi ile arasındaki soğukluğun sebepleri neler; Charlotte ile Ferah'ın hikayesi nasıl bir bağlantı ile bağlanacak, aşk hikayeleri mutlu sona ulaşabilecek mi vb. birçok soru eşliğinde çevirdim sayfaları.

Charlotte ve Arthur'un hikayesi de etkileyiciydi fakat ben Ferah ve Aren'in hikayesinden daha çok etkilendiğimi itiraf edeceğim. Charlotte karakter olarak kusursuz bir portre çizerken Ferah'ın farklılığı beni kendine çekti sanırım. Kaybettiği hafızasını geri getirmek için verdiği çaba, benliğini bulma yolculuğu farklı duygular hissettirdi. Bir de arkadaşı Yusuf için yaptıkları var elbette. Kağıt toplayıcısı olduğu için çoğu kişinin görmezden geldiği Yusuf'un, en yakın dostu oldu Ferah. Bu konuda insanların farkındalığını arttırmak için yaptıkları ise gerçekten takdire şayandı. Güçlü kadın karakterleri her zaman sevmişizdir. 😎

 Yazarımızın önceki kitaplarını da görüp merak etmiştim ama tanışma kitabımız Bibury Cadısı oldu. Seçtiği konu olsun, kurgu ve anlatımı olsun beni çok etkiledi. Başta da söylediğim gibi bu tarz kitapları okumayı çok severim. Nesrin hanımın akıcı üslubuyla birleşen bu kitabı da severek okudum. Bu yıl okuduğum kitaplar arasında favoriler listeme girdi bile.

Benim gibi bu türe ilginiz varsa, güçlü kadın karakterleri okumayı seviyorsanız Bibury Cadısı'na şans vermelisiniz.