
Kendi kabuğuna yabancı olmanın, ruhunun ait olduğu bedene dar gelmesinin, bazen hiçbir sebebi yokken gözünün gördüğü her şeyi bir tiyatro sahnesini izler gibi algılamamın sebebini ben bile bilemezken, bunlara tamamen yabancı insanların anlamasını beklemek zaten haksızlık olurdu...
~~~~
Merhabalar.
Bugün severek okuduğum bir kitaptan bahsetmek istiyorum. İtiraf etmek gerekirse okuyalı epey bir zaman oldu ama güzel bir yazı yazamam düşüncesiyle yorumumu sürekli erteledim ve nihayet yazabiliyorum. :)
Bibury Cadısı, öncelikle kapağıyla beni kendine çeken bir kitap oldu. Tabloya bakıyormuş gibi hissettiren ve arka kapağını okumadan bile hikayesi ne acaba diye düşündüren kapak tasarımına sahip bence.
Konusuna gelecek olursam;
Bibury Cadısı iki zamanlı olarak ilerleyen kurguya sahip. 1860 İngiltere'si ve günümüz Türkiye'sinde yaşanıyor.
1860 yılında kitaba ismini veren Bibury köyünde yaşayan, güzeller güzeli Charlotte'nın hayatının aşkıyla tanışma hikayesini okuyoruz. Şifacı ve yardımseverliği ile bilinen Charlotte, bir gün kapısına gelen yaralı adama iyileşmesi için yardım eder. Ve böylece Charlotte ile Arthur'un hikayesi başlar.
Günümüz İstanbul'unda yaşayan, hayatında büyük bir boşluk hisseden, hafızasının derinliklerinde kaybolan anılarını hatırlamaya çalışan ve çizdiği resimler ile hayatına devam eden Ferah. Ailesi ile mesafeli bir ilişkisi olan genç kadının hayatı, mahallesinde yeni açılan restaurantın sahibi Aren ile tanışınca bambaşka bir hal alır. Ve sonrasında yaşanan olaylar Charlotte ve Ferah arasındaki bağlantının çözmemizi sağlıyor diyebilirim. :)
~~~~
Hayat güçlü kadınları içinde barındıramaz. Hazmedilemeyen ağır bir yemek gibi eninde sonunda onu kusar. Kötü çobanlar güçlü kadınları sevmez...
~~~~
Bu şekilde çift zamanlı ilerleyen kurgular her zaman dikkatimi çekmiştir. İki zaman arasındaki o bağlantıyı bulmanın heyecanı bambaşka bir his bence. :) Ferah'ın hafıza kaybının, ailesi ile arasındaki soğukluğun sebepleri neler; Charlotte ile Ferah'ın hikayesi nasıl bir bağlantı ile bağlanacak, aşk hikayeleri mutlu sona ulaşabilecek mi vb. birçok soru eşliğinde çevirdim sayfaları.
Charlotte ve Arthur'un hikayesi de etkileyiciydi fakat ben Ferah ve Aren'in hikayesinden daha çok etkilendiğimi itiraf edeceğim. Charlotte karakter olarak kusursuz bir portre çizerken Ferah'ın farklılığı beni kendine çekti sanırım. Kaybettiği hafızasını geri getirmek için verdiği çaba, benliğini bulma yolculuğu farklı duygular hissettirdi. Bir de arkadaşı Yusuf için yaptıkları var elbette. Kağıt toplayıcısı olduğu için çoğu kişinin görmezden geldiği Yusuf'un, en yakın dostu oldu Ferah. Bu konuda insanların farkındalığını arttırmak için yaptıkları ise gerçekten takdire şayandı. Güçlü kadın karakterleri her zaman sevmişizdir. 😎
Yazarımızın önceki kitaplarını da görüp merak etmiştim ama tanışma kitabımız Bibury Cadısı oldu. Seçtiği konu olsun, kurgu ve anlatımı olsun beni çok etkiledi. Başta da söylediğim gibi bu tarz kitapları okumayı çok severim. Nesrin hanımın akıcı üslubuyla birleşen bu kitabı da severek okudum. Bu yıl okuduğum kitaplar arasında favoriler listeme girdi bile.
Benim gibi bu türe ilginiz varsa, güçlü kadın karakterleri okumayı seviyorsanız Bibury Cadısı'na şans vermelisiniz.
Tür: Romantik, Dram, Fantastik
Bölüm Sayısı: 13 Bölüm
Süresi: 25 dakika
Yapım Yılı: 2016
Yönetmen: Hamasaki Hiroshi
Senarist: Kakihara Yuuko
~~~~
Merhabalar Blog dostlarım :)
Yoğunluktan dolayı verdiğim zorunlu aradan nihayet dönebildim.
Geçen sene bazı blogger arkadaşlarım ile Blogları Canlandırma Projesi isimli bir etkinlik yapmıştık hatırlarsanız, keyifli bir etkinlik olunca bu yılda devam etme kararı aldık. Şubat ayının sonuna yaklaştık neredeyse ama ben Ocak ayı teması için olan yazım ile geldim.^^
Ocak temamız Uzakdoğu ve çizgi romandı. Ben Orange isimli anime diziyi seçtim ve bugün size ondan bahsedeceğim.
KONUSU
Lise öğrencisi Naho bir gün bir mektup alır. Bu, 10 yıl sonrasında yaşayan Naho'dan (yanı kendisinin gelecekteki halinden) geçmişte yaşadığı pişmanlıkları düzeltmek amacıyla geçmişteki kendine yazılan bir mektuptur. Tabii bu mektupların devamı gelecektir. Naho geçmişteki kendisine, yaşadığı pişmanlıkların tekrarlanmaması, keşkelerinden kurtulması ve okullarına yeni gelecek Kakeru'nın 10 yıl sonra aralarında olmayacağı için onunla olan anılarını daha da güzelleştirmesi için neler yapmasına dair yönlendirmelerde bulunduğu mektuplar göndermeye devam eder. Bu mektuplar Naho'nun pişmanlıklarını düzeltmesine yardımcı olabilecek mi dersiniz?
Orange, uzun süredir duyduğum ve merak ettiğim bir animeydi. Geçmiş-gelecek şeklinde çift zamanlı işlenen dizi-filmler ve kitaplar her zaman dikkatimi çekmiştir. Buna bir de geçmişi değiştirme ve mektup temaları eklenince BCP Ocak teması için başka bir seçenek düşünmeden hemen izlemeye başladım.
Naho ve arkadaşlarını izlemek çok keyifliydi. Eğlenceli, birbirini destekleyen ve yıllar sonra bile aralarındaki o güçlü bağı devam ettirebilen bu arkadaş grubu anime dizisinde bile olsa benim için imrenilecek bir ekipti. :)
Ve tabii esas konumuz gelecekten gelen mektuplar olması çok heyecan vericiydi. Naho ve arkadaşları lise dönemindeki pişmanlıklarını düzeltebilecek mi, Kakeru ile olan anılarını güzelleştirmeyi başarabilecekler mi ve hatta onun hayatta kalmasını sağlayarak 10 yıl sonrasında bile bir arada olabilecekler mi acaba soruları kafamda dönüp dururken bir yandan da böyle bir durum gerçekte de olabilir mi, geçmişteki olayları değiştirebilir miyiz acaba diye düşüncelere dalarak izledim. Çoğumuzun aklından en az bir kez bu tarz düşünceler geçmiştir bence. :) Böyle bir şeyin mümkün olup olmadığını bilmemiz imkansıza yakın olsa da bu anime sayesinde değiştirebileceğimizi varsayarsak ne gibi durumlar ve sonuçlarla karşılaşırdık onu görmüş oluyoruz.
Lise yıllarının o tatlı ve eğlenceli havası, hayatın içerisinden bazen mutlu eden bazen hüzünlendiren anlar barındıran ve yukarıda bahsettiğim olaylardan dolayı heyecanlandırıp meraklandıran kısa ama dolu dolu bir animeydi bence. Spoiler vermeyi sevmem ama sadece sonu pek umduğum gibi olmadı. Sadece mutlu ya da mutsuz son açısından değerlendirmiyorum, sanki bir şeyler eksik kalmış gibi hissettirdi. Onun dışında keyif alarak izlediğim, favorilerim arasında yer alabilecek bir animeydi. Çizimlerini ve müziklerini de çok sevdiğimi söylemeden edemeyeceğim. Jenerik kısmındaki şarkıyı sevince atlamadan dinlediğimi de itiraf edeyim. :)
Benim gibi bu türde yapımlara ilginiz varsa ve hala izlemediyseniz tavsiye ederim.
Blogları Canlandırma Projemizin detaylarını buraya tıklayarak öğrenebilirsiniz. ♥