Orijinal Adı: Broken Prince
Adı: Paramparça Prens
Yazar: Erin Watt
Seri : The Royal - 2. Kitap
Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 320
Baskı tarihi: Mayıs 2021
"Bu hayatta, pusulanın kırmızı ucu hep vicdanını göstersin."
~~~~
Kostik, Cinli ve Zehir.
Kendilerini hayatın adaletsizliğini düzeltmeye adamış 3 arkadaş. Bunun için birtakım karanlık işlere bulaşmış olsalar da içlerinde asla kötülük barındırmayan insanlar. Artık bu tür işlerden el-ayak çekip sakin bir hayat sürmeye karar verdiklerinde Leyla çıkagelir. Aşiyan mezarlığında çello kutusunun içerisinde bulunan bebek cesedi ile başlayan hikaye ile bu 4 insanı tanımaya başlıyoruz. Ve mezarlıkta bulunan bebeğin cinayetinin arkasındaki sır perdesinin aralanmasına şahitlik ediyoruz.
~~~~
“Karanlık her zaman kötü değildir. Aradığın şey bir unutma bahçesi ise karanlıktan iyisi yoktur. Kaybolur gidersin siyah perdenin arasından. Gördüğün yok, görenin yok... Bir de zihnine çekebilirsen karanlığın perdesini mesele tamamdır. Unutmak için beyninin dehlizlerini karanlığın uykusuna yatırman gerek en başta. Sonra beynin uyur, sonra sen uyursun; nihayet uyursun. Demek ki artık başarabilmişsindir unutmayı, demek ki artık karanlığın dinginliğini ruhuna yedirmişsindir. Korkular yok yalnızca karanlıkta, korkularından kaçıp sığınacağın bir ağaç kovuğu olur bazen karanlık.”
~~~~
Bıçak Islığı, ilk sayfalarda anlamakta zorlandığım fakat ilerledikçe her şeyin yerli yerine oturduğu bir okuma serüveni oldu benim için. Yazarımız Leyla, Kostik, Cinli ve Zehir karakterleri üzerinden ortaya çıkardığı kurgusu ile sokaklardaki yaşam mücadelesini, insanların psikolojik durumlarını ele alırken diğer yandan da insanların hırsları uğruna yaptıklarını vurucu bir şekilde aktarmıştı bence. Aslında kitaba dair birçok şey söylemek istiyorum fakat kısacık olan bu hikayeye dair ne dersem spoi olup kitabın büyüsünü bozacağını düşündüğümden kendimi tutuyorum. :)
Çello kutusundaki bebeğin cinayetinin failini bulma serüveni oldukça gizemli ve heyecanlıydı. Aynı zamanda her bir karakterin hayatına dair öğrendiklerim; Çello sanatçısı olan Leyla'nın sakin bir hayattan böyle bir duruma sürüklenmesi, sokakta karşılaşsak belki de farklı gözle bakacağımız Kostik, Cinli ve Zehir'in hayatlarını bu hale getiren şeyler beni çok etkiledi.
Cinayetin asıl failinin bulunması ve ona yapılanları okurken bir oh çektiğimi de itiraf edeceğim. Adalet böyle sağlanmaz diyeceksiniz belki ama hırslarının kölesi olup masum insanların hayatlarını hiçe sayan bu insanların gerçekte de olduğunu bilmek sinirlerimi altüst etti. Kurgu ya da değil bir şekilde cezalarını çektiklerini görmek o durumu unutturmasa da iyi geliyor bence.
Bıçak Islığı, kısa bir eser fakat yazarımızın toplum ve bireye karşı eleştirel bir kurgu oluşturması sebebiyle yoğun ve dolu doluydu bence. Birkaç sayfa okuduktan sonra olayların akışına öyle kapılıyor ki insan, anlatımın akıcılığı ile de birleşince, kitap bittiğinde kendine geliyor. Bittikten sonra da okuduklarını sindirme süreci başlıyor. :)
Okurken sizi sarsan, eleştirel bakmanızı sağlayan eserleri okumayı seviyorsanız Bıçak Islığı kitabına şans vermelisiniz.
~~~~
KİTABIN KÜNYESİ
"Her ışığın altında birileri nefes alıyor." dedi. "Kimi mutlu kimi mutsuz."
Yaman önce yüzünü buruşturdu. Hemen ardından kollarını göğsünde kavuşturdu. "O küçücük parıltılar dahi uzaktan kendini belli edebiliyorsa senin göz alıcı ışığını nasıl saklayacağım?"
Saklaya-cağım. Geleceği dair plan. Duru yeryüzündeki en samimi kahverengi gözlere umutsuzca baktı. "Işığı, büyüleyici kılan karanlıktır."
~~~~
Yaman, sık sık ziyaret ettiği kütüphanede karşılaştığı ateş kırmızısı saçları ve büyüleyici güzelliğiyle onu etkisi altına alan kadına olan hislerini açıklayabilmek için eline geçen tüm imkanları değerlendirmeye çalışır.
Kırmızı saçlı güzel kızımız Duru ise, dışarıdan normal bir hayat sürüyor gibi görünse de katı kurallarla, çıkmazlarla ve zorluklarla dolu bir yaşam sürmektedir. Kendisinden etkilenen bu adamı esrarengiz hayatından uzak tutmaya çalışsa da aşka karşı gelmek o kadar kolay değildir.
Ailesinden ona miras kalan Şifacılık görevi ve aşkı arasında sıkışıp kalan genç kadının yaşadıklarını okuduğumuz bir kitap Şifacı.
~~~~
Hiçbir acı ebedi değildir. Her derdin yanında filizlenen şifası da vardır...
Duru, içimizde herhangi biri gibi dolaşırken değdiği her tene nefes aldırıyor, virgülden sonra cümlenin nasıl sonuçlanacağına dair ikinci bir şans veriyordu...
~~~~
Şifacı, Hanife Hekim'in kaleminden okuduğum ikinci kitap. Kırmızı ve Siyah kitabını severek okuyunca Şifacı'yı da kısa bir süre içinde okumaya karar vermiştim ve yorumuyla geldim. :)
Şifacı, yazarımızın yayınlanan ilk kitabı ve ülkemizde pek yaygın olmayan fantastik türde. Şaman bir aileden gelen Duru'nun Şifacılık görevini üstlenmesi, bu görevin katı kuralları, ona yüklenen büyük sorumluklar ile hayatını devam ettirmeye çalışmasını ve tam bir düzen kurmuşken Yaman'ın onun hayatına dahil oluşundan sonra yaşadıklarını okuyoruz.
Duru'yla tanışınca tuhaf bir karakter olduğunu düşündüm fakat iyice tanımaya başladığımda neden böyle olduğunu, davranışlarının ardında yatan asıl sebepleri bir bir görüyoruz. Ona yüklenen bu zor görevi tek başına başarması gerekiyor ve Duru kendini çok yalnız hissediyor. Bunların farkına vardığımda ve Duru'nun yaptıklarını görünce favori karakterlerimden birisi oldu.
Yaman'ın Duru'yla ilgili öğrendiklerine verdiği tepkiler ise normaldi bence. Sonuçta hangimiz günlük hayatında bir şifacıya aşık olmuş ki? :))
"Kalbimizi birbirine emanet etmek zorunda kalacağımız bir an gelse, saniye düşünmeden çıkarır avuçlarına bırakırım. "
~~~~
Reyhan ve Ali Eren'in Aşk Benim Hamurumda Var ile başlayan hikayesi Menümüzde Aşk Var ile devam ediyor.
İlk kitabı okuyanların hatırlayacağı üzere Reyhan kızımız hayallerine kavuşmak için gittiği İstanbul'da hayatının aşkını da bulmuştu. Hikayesinin ikinci perdesinde hem kızımızın aşçı olma hayallerine hem de hayatının aşkı Eren Ali ile yuvalarını kurup mutlu sonlarına ulaşabilmek için verdikleri mücadeleleri okuyoruz. :)
--
İlk kitabın yorumu sizlerle paylaşma fırsatım olmamıştı ama bayağı eğlenerek okumuş ve karakterleri aşırı sevmiştim. Menümüzde Aşk Var'ı da merakla bekledim ve okuyunca da hemen geldim. Hem ilk kitabı okumayanlar için hem de kitabın yorumunun sayfamda bulunmasını istediğimden kısaca Aşk Benim Hamurumda Var'dan da bahsedeceğim. :)
Buradan sonrası SPOİLER içerebilir!
Reyhan Göbekli, ESS (Erhan, Serhan ve Seyhan) olarak nitelendirdiği 3 ağabeyinin baskıları ve tabii ki sevgileriyle büyümüş, ailesinin göz bebeği. Mimarlık bölümünü okuyup bitirmiş olsa da ailesinden gizlediği aşçı olma hayallerini gerçekleştirmek için ünlü bir mimarlık şirketinden gelen iş teklifini kabul ederek İstanbul'a gitmişti. Hayallerinin ilk aşamasını tamamlayan kızımız için sırada aşçı olmak var. Bir yandan mimarlık konusunda yeteneklerini konuşturup herkesi kendine hayran bırakırken diğer yandan aşçılığa giden yolda hedefe kitlenmiş durumdadır. Tabii birde bu yolculukta karşılaştığı ve hiç hesapta olmayan bir şekilde hayatına dahil olup aşkı ona tattıran Ali Eren var.
Devamında olanlar ise Menümüzde Aşk Var kitabında;
Reyhan, hayatının aşkına kavuşunca hikayelerini mutlulukla taçlandırmak gerek elbette. Kız istemeler, nişanlar düğünler derken tam Reyhan'a yakışır bol olaylı bir kitap bizlerle.^^
Reyhan, çok başarılı ve çokta temiz kalpli bir karakter. Kusur olarak sayabileceğim tek şey konuşma yeteneği. Böyle bir konuşma ile hayatımda karşılaşmadım desem abartmış olmam. :D
Kitaptan okumama rağmen, bazı anlarda kanlı canlı karşımdaymış gibi hissettiğim oldu, o derece diyeyim.
Ali Eren, Reyhan'ın çalışmaya başladığı şirketin varislerinden, (Reyhan'ın tabiri ile) küçük patron. :)
Ve adının hakkının verircesine sabırlı ve bi o kadar da tatlı bir adam.
Diğer karakterlerimiz ise evlere şenlik. Reyhan'ın ailesi Antep'in havalarından, Ali Eren'in ailesi ile Ege havalarından olunca ortaya çıkan manzarayı siz düşünün. :))
Reyhan'ın hem kendi ailesi hem de müstakbel eşinin ailesi ile olan diyalogları ise kahkaha garantili. Özellikle kayınvalidesi ile olan kısımlarda çok eğlendim.
Evlilik aşamaları dışında Reyhan'ın aşçılık kursunda yaşadığı olayları da eş zamanlı olarak okuyoruz. İlk kitapta şirket içinde yaşanan rekabetçi ortamın biraz değişik versiyonunu kursta yaşıyoruz kızımız. Devamında neler olduğunu anlatıp kitabın havasını bozmayayım. :)
~~~
"Seni onlardan çalmıyorum. Baban beni seçme şansını sana sunduğunda , bunu sana güvendiği için yaptı ve sen de beni seçtin. Seni seviyorum. Sana verdikleri sevgiyi ve yaydığın bu ışığı, seni ömrüm oldukça severek katlayacağıma da yemin ederim. Sakın ağlama ve beni seçtiğin için pişman olma. Aşk senin hamurunda var, unuttun mu? "
~~~
Yazarımızın anlatımı iki kitapta da çok eğlenceli ve oldukça akıcı. Reyhan gibi bir karakter varken bu durum kaçınılmaz gerçi. :)
İki ailenin üyeleri de oldukça cana yakın ve sempatik hissettirdi. Sanki kendi aileme dair bir şeyler okumuşum hissiyatı verdi. Entrikanın dozunu kaçırmadan, kalbi temiz insanların hayatlarının da ne kadar yolunda gideceğini kanıtlayan tatlı iki kitap okudum. Reyhan ve Ali Eren'i yüzümde tebessüm ile hatırlamaya devam edeceğim. Siz de benim gibi böyle hikayeleri okumayı seviyorsanız bu iki kitaba şans vermenizi isterim. :)
Copyright © 2014 Mor Düşler Kitaplığı Blogger Templates | Crafted by VeeThemes.com