Dilara Büyük | Yazar Röportajı

, , 13 comments

Herkese merhaba :)
Ensemdeki Nefes, Sevdanın Türlü Yüzü, Melek Büyüsü ve Geleceğimsin kitaplarının yazarı Dilara Büyük ile gerçekleştirdiğim röportaj ile karşınızdayım. Ben hazırlık aşamasında çok keyif aldım.Umarım sizler de okurken keyif alırsınız. :) 





1) Röportajların klasik sorusu ile başlamak istiyorum, bize biraz kendinden bahseder misin? Dilara Büyük kimdir, yazarlık dışında günlük hayatında neler yapar?

18 Mayıs 1994 Almanya’da doğdum ve burada yaşıyorum. Aslen Kayseriliyim. Üniversite öğrencisiyim ve bu zamanımın büyük bir kısmını kapsıyor. Boş zamanlarımda herkes gibi bol bol gezmekten, alışveriş yapmaktan, eğlenmekten çok zevk alırım. Mutfakta zaman geçirmeye bayılırım ve bu yüzden çok iyi yemek yaparım. ;) 
Üniversiteye geçmeden önce şarkı söylüyordum fakat yoğunluktan bırakmak zorunda kaldım. 
Yaz mevsimini çok severim, yağmurdan hiç hoşlanmam. Kuşlardan çok korkuyorum ve bu yüzden dışarıda bazen rezil anlar yaşıyorum. :D Hayal kurmayı severim fakat her zaman ayaklarım yere basmaya devam eder. Tuhaf inançlarım var ama onları seviyorum. :) Zor bir insan olduğum söylenilir ama bence öyle değil. Bana iyi olan herkese iyi olurum fakat ısınamadığım hiçbir kişiyle sonradan iyi olamadım. Hislerim kuvvetlidir. :D

2) Bir şeyler yazmaya nasıl başladın? Aklında yazar olmak gibi bir düşünce var mıydı?

Ben okumaktan bile nefret eden bir öğrenciydim. Okulda verilen o işkence gibi okuma ödevleri yüzünden galiba kitaplara hiç yaklaşmak istemeyen taraftım. Bana göre Almanca acayip ruhsuz ve duygusuz bir dil ve insan kendini ister istemez robot gibi hissediyor. Sonra 2013 yılında Facebook’ta gezerken birden Wattpad sitesini keşfettim ve öylece bakınırken hikâyeler ilgimi çekti. Önce Türkçe öğrendim (daha önce bilmiyordum), ardından 2014’te birkaç kişinin gazıyla yazmaya başladım. Wattpad’de ilk hikâyem, Ensemdeki Nefes’i yazarken aklımda bir gün tüm bu hikâyelerin kitap olacağı yoktu. Yazarlık hakkında bir bilgiye ve ilgiye de sahip değildim zaten. Açıkçası hâlâ yazarlığı bir iş olarak görmüyorum ve muhtemelen de hiçbir zaman görmeyeceğim. Ben sadece yazıyor ve bu hikâyeleri insanlarla paylaşıyorum. Bu düşünceden uzaklaşırsam hissederek yazamayacağımı, sadece yazmam gerektiği için yazacağımı düşünüyorum.

3) Peki yazdıklarını birileriyle paylaşmaya nasıl karar verdin ve paylaştığında ne gibi tepkiler aldın?

Kötü bir dönemdeyken günlük tutmuştum fakat başka yazdığım hiçbir şey yoktu. Direkt Wattpad’de eğlencesine yazmaya başladım ama insan ister istemez gelebilecek yorumları düşünüp geriliyor. Hâlâ tam anlamıyla Türkçem yoktu ve bu beni aşırı zorluyordu. İnsanlar genelde İngilizce konuşurken düşüncelerini dile dökemezler ya, bende de Türkçe konuşurken böyle oluyor işte! :D Hâlâ arada sırada tıkanıyorum ama Allah’tan internet var. :) Wattpad’de hikâyeleri paylaşmak kolaydı çünkü kimse seni tanımıyordu. İnsanların tepkisi güzeldi ve bu beni devam etmeye teşvik etti. Halbuki bir hikâye yazıp bitirecektim. Yeni bir hobi edindiğimi fark ettim. Bir kitap yazmak ve bunu sınırsız sayıda insanlarla paylaşabilmek çok başka bir şey. Bir yandan korkutucu, öte yandan acayip heyecan verici bir olay. Kimse Wattpad’de yazdığımı bilmiyordu. İlk kitabıma teklif geldiğinde annem öğrendi ve baya şaşırdı çünkü güzel gizleyebilen biriyimdir. Etrafımdaki birçok insan hâlâ bilmiyor. :)

4) Annen bile o zaman öğrendiyse cidden iyi gizleyicisin. :)  Hikayeni kitaplaştırma sürecinde ve kitabını eline aldığında neler yaşadın ve hissettin?

İlk kitabım Ensemdeki Nefes’i düzenlemek ölüm gibiydi. Sonuçta eğlencesine yazılmış bir hikâyeydi ve çok, çok yanlış vardı. Kitaplaşma süreci de inanılmaz stresli ve gergin geçti. Bir de hiçbir bilgim yoktu bu konuda ve ne yapacağımı bilmiyordum. Özellikle kapak bulma sürecinde sinirlerimin altüst olmuştu. Sonra Müptelâ’ya geçtim ve üç kitap daha çıkardım. Sevdanın Türlü Yüzü de stresliydi fakat sonra diğer kitaplarımda hiçbir problem yaşamadım. Bir hikâyeyi yazarken kitap düzenlemesinde yazmaya başladım ve bu baya işimi kolaylaştırıyor. Bir de kitap olma ihtimalini düşünerek önceden kapak görselleri buluyorum ve zamanı geldiğinde grafikere yolluyorum. Artık stresli değil, heyecanlı geçiyor o süreç. Bir de insanların beklediğini gördükçe yüzümde kocaman bir gülümsemeyle dolanıyorum. Ben elime aldığımda değil fakat insanlar benim yazdığım kitapla fotoğraf gönderdiğinde ve hikâye hakkında konuştuklarında mutlu oluyorum. Tabii kitaplara baktığımda da kendimle gurur duymuyor değilim. :) Kitaplardan nefret ediyorken, başka bir dilde kitap yazmak… Sizce de çok acayip değil mi?

5) Gerçekten çok acayip bir durum, bana biraz film konusu gibi geldi. Bunu bile yazabilirsin. :)) 
En çok merak ettiğim şeylerden birini sormak istiyorum. Yazarken nelerden ilham alırsın? Bir şeyler yazmak için belirli bir ortam oluşturur musun yoksa her an her yerde yazabilirim diyenlerden misin?

Ben her zaman müzik eşliğinde yazarım. Sakin ve sessiz ortamları tercih ediyorum fakat büyük bir kalabalığın ortasında, kulaklıklarımla da yazabiliyorum. Müzik olsun yeter. Çok komik ama hikâyelerde en beğenilen sahneler aklıma banyo yaparken geldi ve geliyor. :D Çok duygusal bir insan olduğum için direkt empati kuruyor ve daha çok ilham gelmesini sağlayabiliyorum. Bazen hiç olmadık anlarda ilham gelir ve anında telefona not ederim, zamanım yoksa ses kaydı alırım. Bir de tabii insanın kendi yaşadığı ve gördüğü şeyler var. İnsanın en büyük ilham perisi kendisidir.

6) Genelde romantik türde yazdığını fark ettim. Bu tür dışında yazmak istediğin ve de asla yazamam dediğin bir tür var mı?

Genelde romantik türde yazıyorum fakat not aldığım tüm kurgular bittiğinde kesinlikle fantastik yazmak istiyorum. Bunun için şimdiden çok heyecanlıyım. ;)
Asla yazmam dediğim tür, tarihi aşk. Maalesef ilgimi çekmiyor.


7) Ben de şimdiden meraklandım, umarım bunun için çok beklemeyiz. :) Henüz tüm kitaplarını okuma fırsatım olmasa da okuduğum kitabında isimlerin birbiriyle çok uyumlu olduğunu fark ettim. Karakterlerinin isimlerini neye göre seçtiğini merak ettim doğrusu :)

Ben gerçekten karakter isimlerini ve anlamlarını çok araştıran ve bu konuda çok zaman harcayan biriyim. İçime sinmeyen hiçbir ismi kullanmak istemiyorum çünkü o zaman hissederek yazamayacağımı düşünüyorum. Bir B takıntım var ;) Birçok karakter ismi B harfiyle başlıyor. Bir de uyum severim. Galiba bu yüzden çiftlerin adları kulağa hoş geliyor. Karakterlerle böyle takıntılı olunca istemsizce hamilelik sürecimi hayal ediyorum. Muhtemelen etrafımdaki herkesi delirteceğim. :D

8) B takıntın dikkatimi çekti hatta kendi kendime yazarın takıntısı var galiba diye düşünmüştüm. :))
Peki kitap okumayı sever misin? En sevdiğin tür ve ne yazsa okurum dediğin yazar ?

Artık çok seviyorum ama sadece Türkçe ve arada sırada İngilizce okuyorum. Bu yazarın yazdığı her kitabı okurum diye düşünürken fena bir hayal kırıklığına uğradım ve artık fikrimi değiştirdim. Ne yazsa okurum dediğim yazar yok çünkü her kurguyu başarılı bulamıyorum. Bir de kendimi şartlandırmak istemiyorum galiba. Sanki sevmediğim bir kurguyu sevmek zorundaymışım gibi hissediyordum o zaman ve okurken zevk alamıyorum.

9) Okuduğun bir kitaba girme şansın olsaydı hangisini seçerdin?

Bir kitabın içine girme düşüncesi... Benim yazdığım karakterlerle tanışmama gerek yok çünkü hepsinde de benden bir parça bulunuyor ve onlarla zaten tanışıyorum. Bir de dram dolu kısımları da yaşamak var ve bu kulağa o kadar güzel gelmiyor. Başka bir kitap seçmek zorunda kalsaydım Harry Potter ve Alacakaranlık olurdu galiba çünkü büyülü bir dünya ve çocukluğumdan bu yana çok sevdiğim serilerdir.

10) Kendine rol model olarak aldığın bir yazar var mı?

Rol model olarak gördüğüm kimse olmadı fakat beğendiğim ve saygı duyduğum birçok yazar var.

11) Kitaplarını okumayanlar için kısaca bahsetmek ister misin?

Serimiz Ensemdeki Nefes ile başlıyor. Zümra ve Barlas’ın aşkı tutku dolu fakat aşırı zor geçiyor çünkü ikisi de yaralı ve çok güvensiz. 
İkinci kitap, Sevdanın Türlü Yüzü’nde (Anka Kuşu) Belde ve Barkın çiftimiz var. Barkın hiçbir gerekçe sunmadan sevdiği kızı, Belde’yi terk ediyor ve on yıl sonra geri döndüğünde hikâye başlıyor. Galiba yazdığım en sevgi dolu kitap. 
Üçüncü kitap, Melek Büyüsü’nde Beria ve Erim var. Hikâyenin can alıcı noktası geçmiş. Kitap devam ederken arada sırada geçmişe yolculuk ederek yapboz parçalarını bulabiliyoruz. Benim için çok zor bir kitap oldu çünkü Beria karakteri bir türlü kopulamayan kurallara uygun değildi. Yine de en sevilen karakterlerimden bir tanesi oldu. Hikâyede Beria sevdiği adam tarafından defalarca kez reddediliyor ve böylelikle çok büyük bir hata yapıyor. Erim onu kaybetmek üzere olduğunu anlayınca harekete geçiyor fakat tam o anda geçmiş ortaya çıkıyor. Belde ile Erim ve Barkın ile Beria kardeşler. Onların hikâyesi inişli çıkışlı olmasına rağmen aşırı aşk ve tutku dolu. Belde ve Erim’in küçük kardeşleri Buğra’nın hikâyesi yakında kitap olacak. Aslında serinin dördüncü kitabı ona ait ama araya Geleceğimsin’i sıkıştırdık. O çok başka ve yazarken çok ağladım. Galiba şimdiye kadar en çok ağladığım hikâyem. 
En son çıkan Geleceğimsin Birce ve Aybars aşkını ele alıyor. Birce kimseye söylemediği fakat öğrenmek istediği sırlardan ötürü Milano’ya gidiyor ve ardında bırakılan Aybars kendini nefret ve kinle besliyor. Birce döndüğünde de bu nefreti ona açık açık kusuyor. Ve zamanla gizlenen tüm sırlar ortaya çıkarıyor. Birce, Barkın ve Belde’nin evlatlık edindiği kızları. Aybars ise Beria ve Erim’in oğulları.

12) Son olarak okurlarına bir şeyler söylemek ister misin?

Bu yola birkaç kişiyle adımladım ve şimdi bir sürü insan var yanımda. Hiç yüz yüze tanışmadığım ama bana destek veren, hiçbir zaman yalnız bırakmayan ve tabii ki aramıza katılan herkese çok teşekkür ederim. Ben duygularını ifade etmekte biraz zorlanan bir insanım fakat sizi çok seviyorum. İnsanın hiçbir çıkarı olmamasına rağmen bir şeye kıymet verebilmesi çok özel. Herkes kolay kolay bunu başaramaz. Benim parmaklarımdan dökülen satırlara değer verenler var ve bu çok harika bir şey. Umarım birlikte uzun bir yolculuğumuz olur.


ENLER
En Sevdiğin Kitap?
Çok var ama Duygu’nun yeri bende ayrı :)
En Sevdiğin Yazar?
Birkaç tane var ama ayıp olmasın şimdi :)
En Sevdiğin Film?
Harry Potter
En Sevdiğin Dizi?
Shadowhunters (bitirdiler ve çok üzgünüm)
En Sevdiğin Yemek?
Makarna ve Biber Dolması
En Sevdiğin Renk?
Siyah ve kırmızı
En Sevdiğin Hayvan?
Yılan


13 yorum:

  1. Kitap dolu bloglaaaar :)
    Ben de beklerim :)

    YanıtlaSil
  2. Mor düşler kızı teşekkürler, yazarımıza da teşekkürler. Çok tatlı bir röportaj olmuş.

    YanıtlaSil
  3. Yazar roportajları en sevdiğim bölümlerden
    yazan insanların yazma girişimleri ufkumu açıyor
    Teşekkürler editör

    YanıtlaSil
  4. Samimi bir röportaj olmuş bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim... Selam ve Dua ile...

    YanıtlaSil
  5. güzel bir röportaj olmuş
    tebrikler

    YanıtlaSil
  6. ay röportaj da çok tatlııı yazar da tatlişmiş ay sen de öylesin zateeen hihihi :)

    YanıtlaSil