Tür: Romantik, Komedi 
 Yayıncı: JTBC - Netflix 
Bölüm Sayısı: 16 Bölüm 
Süresi: ortalama 70 dakika 
Dili - Ülkesi: Korece - Güney Kore 
Oyuncular: Lee Jun-ho, Im Yoon-ah, Go Won-He, Kim Jae-Won, Kim Ga-Eun, Kim Min-Ah 

 King the Land Dizisinin Konusu

King the Land dizisi, küçükken annesi ile gittiği oteldeki güzel anıları sebebiyle otel çalışanı olmanın hayalini kuran ve bunu en iyi şekilde yapmayı kendine hedef edinmiş Sa-Rang ile King Grup varisi Goo Won'un tanışmasını ve aralarında filizlenen aşk hikayesini konu alıyor.  


King The Land Oyuncuları / Karakterleri



Im Yoon-Ah, Cheon Sa-Rang karakterini canlandırmakta.
Sa-Rang, annesiyle olan güzel hatıralarına tutunarak Güney Kore'de ünlü bir otel olan King Otel'de çalışabilmek için büyük çaba gösterir ve sonunda hayallerine kavuşur. Genç kadının işe başladıktan sonra yaşadıklarına şahitlik ediyoruz.
Sa-Rang güzel bir gülümseye sahip pollyanna kıvamında iyi yürekli bir karakter. Çalışırken birçok zorbalığa maruz kalsa da kimseye kötülük yapmayı düşünmeyen masum biri. Bu durum biraz abartılı gelse de Yoon-Ah'da o kadar doğal durmuş ki. Özellikle "Hermes gülüşünü" gördükten sonra, masum kız rolünü kim oynasın deseniz aklıma gelecek isimlerden biri Yoon-Ah olur. :)
İlk Kore dizim Love Rain'de de başrolde olduğu için ben de yeri ayrıdır. ♥



Lee Jun-Ho, Goo Won karakterini canlandırmakta.
Goo Won, King Grubun yakışıklı ve kibirli varisi.
Goo Won küçükken annesi bir anda ortadan kaybolunca hayata ve insanlara olan bakış açısı değişmiş. Gülümseyenlere karşı nefret dolmuş ve bu gülüşleri sahte olduğuna dair bir düşünce geliştirmiş. İş konusunda başarılı olsa da çaba göstermemeyi tercih ettiği için çevresi tarafından tembel ve tabiri caizse "züppe" görülen bir karakter.
2PM grubunun üyesi Jun-Ho'yu ilk kez bu dizide izledim. Görünüş olarak karizmatik biri ama karakteri klasik romantik komedi erkeği olduğundan oyunculuğu konusunda çok vaov olamadım açıkçası. :)



Gelelim dizinin güzel dostluklarına. :)
Sa-Rang'ın en yakın arkadaşları Oh Pyung-Hwa(soldaki) ve Kang Da-Eul(sağdaki)
3 kadının arkadaşlık ilişkisi çok tatlıydı. 
Oh Pyung-Hwa bir hostes, Kang Da-Eul bir mağazada satış görevlisi. 
Bu üç kadının iş yerinde yaşadıkları zorluklar, aileleriyle olan ilişkileri/sorunları o kadar doğal ve gerçekçiydi ki izlerken hayatın içinden olaylara şahitlik ediyor gibi hissettim.


 Merhabalar ^^
Önceki yazımda izlediğimden bahsettiğim dizilerden King the Land ile geldim. Eğer şöyle romantik komedi türünde beni yormayacak bir dizi izleyeyim diye düşünüyorsanız doğru adrestesiniz. :)
King the Land, tam anlamıyla klasik bir romantik komedi dizisi. Zengin, yakışıklı, kibirli görünüşünün altında çok düşünceli birini saklayan varisimiz Goo-Woon ve onun şirketinde çalışan iyi kalpli güzeller güzeli kızımız Sa-Rang.
Klişe olsa da Jun-Ho ve Yoon-Ah'ın uyumu o kadar güzeldi ki, birkaç absürt sahne dışında ikisini izlemekten keyif aldım. Hatta sadece başrol oyuncuları değil yardımcı oyuncularda birbiriyle çok iyi bir uyum yakalamıştı. Gerçek bir arkadaş grubu gibi hissettirdiler. :)
Ayrıca Sa-Rang'ın arkadaşlarının hikayelerine de yer verilmesi benim için hoş bir detaydı. Kang Da-Eul'u da sevdim ama Oh Pyung-Hwa'nın hikayesini daha çok merak ettim ve etkilendim.
 Yukarıda da bahsettiğim gibi iş hayatında yaşanan zorluklar ve yapılan zorbalıklara yer verilmesi de anlamlı bir detaydı. Gerçek hayatta iyilikle karşılık vermenin pek anlamı olmasa da bu tarz durumları yaşayanlar olarak yalnız olmadığımızı ve tepkimizi/tavrımızı ortaya koymamız gerektiğini bir kez daha hatırlattı bence.
Genel olarak değerlendirecek olursam King the Land, entrikalarla sizi boğmayacak ama hayatın içinden detaylara da yer veren, eğlendiren hatta bolca güldüren keyifli bir diziydi. 



 

Tür: Romantik, Dram 
Yayıncı: Netflix
Bölüm Sayısı: 16
Bölüm Süresi: ortalama 70 dakika
Dili - Ülkesi: Korece - Güney Kore
Oyuncular: Park Eun Bin, Kang Tae-oh, Kang Ki-young, Ha Yoon-kyung, Baek Ji Won, Jin Kyung, Joo Jong-hyuk

Extraordinary Attorney Woo Dizi Konusu
Kore'nin ilk otizm spektrumlu avukatı olan Woo Young Woo, Seul'ün büyük hukuk firmalarından biri olan Hanbada tarafından işe alınır. 
Young-Woo'nun otizm spektrumlu bir avukat olarak hem dava ve mahkeme süreçlerinde yaşadıkları hem de günlük yaşantısında yaşadığı zorluklar ve zekasıyla kendine hayran bırakan hikayesini izliyoruz.

Oyuncular/Karakterler

Park Eun Bin Woo Young Woo karakterini canlandırmakta.
Young Woo, babası tarafından büyütülen otizm spektrum bozukluğuna sahip genç bir kadın. Görsel hafızası çok iyi olan Young Woo, kalınlığıyla ünlü hukuk kitaplarını bir çırpıda ezberleyebilen ve hangi cümlenin hangi sayfada ve satırda olduğunu hatırlayabilecek kadar mükemmel bir zekaya sahip. 
Balinalara özel ilgisi olan Young Woo, onlar hakkında saatlerce konuşabilecek kadar balina aşığı. :)


Kang Tae Oh, Lee Joon-Ho karakterini canlandırmakta.
Sempatik ve de karizmatik olan Joon Ho, çevresindeki herkesi kendine hayran bırakan biri desem abartmış olmam. Hukuk bürosundaki avukatlara davalarında yardımcı olmaktadır.  


Woo Young Woo'nun ekibi ve arkadaşı Dong Geulami
 Karakterler o kadar tatlı ve birbiriyle uyumluydu ki kadro özel seçimlerle oluşturuldu deseler şaşırmam. :)



Merhabalar,
Bu aralar Kore Dizilerine geri dönüş yapıyor gibiyim. :) 
Peş peşe 3 dizi bitirdim, şuan izlediğim Shooting Stars'ı da bitirmek üzereyim. Bu aralar bloğumda bolca dizi yorumları göreceksiniz. ♥
Extraordinary Attorney Woo dizisi de bunlardan bir tanesiydi. Yayınlandığı dönem çok sık karşıma çıkıyordu ama izlemek 2 yıl sonrasına kısmet oldu. Otizm spektrum bozukluğuna sahip bir bireyi konu aldığı için özel yapımlardan olduğunu söyleyebilirim. 
Bu bireylerin günlük hayatta karşılaştıkları zorlukları, diğer insanların onlara karşı davranışlarını başarılı bir şekilde aktardıklarını düşünüyorum.
Extraordinary Attorney Woo dizisinde favorim tartışmasız Park Eun Bin oldu. Öyle başarılı bir oyuncu ki karakteri oynamıyor adeta yaşıyordu. Eun Bin'in oyunculuğu ile tanışma dizim oldu ve devamı kesin gelecek. 
Woo Young Woo, sosyal iletişim konusunda biraz zorlanıyor olsa da çok zeki bir karakter. Görsel hafızasının yer verildiği sahneler gerçekten hayranlık uyandırıyor. Bir cümlenin tuğla gibi tabir ettiğimiz hukuk kitaplarının hangi sayfasında kaçıncı satırda geçtiğini bile kolayca hatırlayabilmek müthiş bir şey gerçekten. Balinalara olan özel ilgisi de çok tatlıydı, bıkmadan usanmadan saatlerce onlar hakkında bilgiler anlatıp durdu. :)
Young-Woo'nun davalarla ilgili yeni fikirler/çözümler bulduğu sahnelerde eklenen balina efektleri de o kadar gerçekçiydi ki, sanki o sahnede gerçekten balina var gibiydi.


Lee Jun-Ho, klasik kdrama erkek başrolü diyebileceğimiz bir karakter. Karizmatik, sempatik, herkese iyi davranan ve herkesin gönlünü kazanan bir erkek. Ama hiç rahatsız etmiyor. Woo Young Woo'ya karşı davranışları ve aralarında gelişen duygusal ilişki o kadar tatlı ve gerçekçi hissettirdi ki, günlük hayatta karşılaştığımız otizm vb. özel durumda olan bireylere karşı takınılan acıma duygusunu asla hissettirmiyor. Çok masum duygular yansıtıyor.
Hanbada hukuk bürosunda Woo Young Woo'nun dahil olduğu ekibin davranışları da insanlara örnek olacak şekildeydi. 
Jung Myung-Seok ve Choi Su-Yeon favori yardımcı karakterlerim. İkisi de öyle tatlı ve iyi kalpliydi ki..
*
Dizi her bölümde bir dava şeklinde ilerliyordu. İçeriği biraz daha karmaşık olan davaların ikinci bölüme sarktığı da oldu elbette ama gereksiz entrika ve karmaşaya girilmeden olayların çözüme kavuşması keyifli bir izleme sağlıyor.
Woo Young Woo'nun annesiyle ilgili bazı durumlar yaşanıyor. Olayların nasıl ilerleyeceğini tahmin etmek zor olmasa da klişelere dalıp diziyi ağır drama çevirmemeleri de hoş bir detaydı. 
Güzel ilerleyen dizinin sonu bana göre biraz durgun ve sönük oldu fakat bunun ikinci sezon onayı almasından kaynaklı olduğunu düşünüyorum.  2022 yılında 2.sezon onayı alındığı ve 2024 yılında yayınlanacağı hakkında açıklamalar yapılmış fakat şuan için Extraordinary Attorney Woo'nun 2.sezonuna kavuşamadık. Yılın geri kalanında güzel haberleri bekliyor olacağım. :)
Bu tarz avukat/dava içerikli dizilerden hoşlanıyorsanız ve otizm spektrum bozukluğu olan süper zeki Woo Young Woo ile tanışmak isterseniz, Extraordinary Attorney Woo'yu izlemenizi tavsiye ederim. 
2.sezonu birlikte izleriz belki? :)



 


Tür: Romantik, Fantastik, Dram
Yayıncı: Netflix
Bölüm Sayısı: 16
Bölüm Süresi: 1 Saat
Dili - Ülkesi: Korece - Güney Kore
Oyuncular: Jo Bo Ah, Rowoon, Ha Jun, Yura, Kim Kwon, Park Gyeong Hye, Lee Ta-Ri, Kim Min Kyung

Destined with You Konusu
Destined with You dizisi, 300 yıl önce yasaklandığı için mühürlenmiş ve bir çiftin lanetlenmesine neden olan büyü kitabının yıllar sonra gün yüzüne çıkmasıyla yaşananları konu alıyor. 
Büyü kitabı günümüzde yaşayan Lee Hong-Jo'nun eline geçer. Hong-Jo bu kitaptaki bir büyüyü kendi için kullanmak ister. Fakat hesaba katmadığı bir şey yaşanır ve Jang Shin-Yu ile yakınlaşmaya başlarlar. Büyüler gerçekten işe yarıyor mu? 300 yıl öncesinde lanetlenen çiftin Lee Hong Jo ve Jang Shin Yu ile bağlantısı ne? Bu soruların cevabını ararken yaşananları izlediğimiz fantastik bir kdrama.

Destined with You Oyuncuları / Karakterleri

Jo Bo Ah, Lee Hong Jo karakterini canlandırmakta.
Lee Hong Jo, Onju Belediyesinde yeşil alanlarla ilgilenen bölümde(bizdeki çevre ve şehircilik bakanlığı gibi düşünebilirsiniz) çalışan bir kamu görevlisidir. Çok özverili bir çalışan, iş arkadaşları ve çevresindeki insanlar ile iyi anlaşan ve yardımsever bir karaktere sahip olan genç kadın tüm bunlara rağmen yalnızlıkla sınanır. 

Rowoon, Jang Shin-Yu karakterini canlandırmakta.
Jang Shin Yu, özel bir hukuk bürosunda çalışan yakışıklı, zeki ve başarılı bir avukattır. Ailesindeki genlerden aktarılarak gelen lanet gibi gördükleri bir hastalık sebebiyle zor zamanlar geçiren genç adam, çalıştığı hukuk bürosundan istifa ederek Onju Belediyesinde hukuk danışmanlığı yapmaya başlar. 

Ha Jun, Kwon Jae-Kyung karakterini canlandırmakta.
Jae-Kyung, Onju Belediyesinde Belediye Başkanına danışmanlık yapan bir avukattır. Hem yakışıklılığı hem de kişiliği ile kadın çalışanlar arasında popüler olan genç adam, hikayemizin ikinci erkeği. :)


Yorumum
Merhabalar ^^
Aylardır izlediğim diziler hakkında bir şeyler paylaşmadığımı fark ettim ve açığı kapatmamız gerektiğini düşünerek bu süreçte izlediğim dizilerden ilki olan Destined with You ile geldim. :)
Dizi hakkında düşüncelerimi paylaşacağım fakat Spoiler içeren ifadeler paylaşabileceğimi önden belirtmek isterim. ♥

Destined with You yayınlanmaya başladığı dönemde sıkça karşıma çıkan ve sevilen bir diziydi. Konusundan ziyade oyuncu kadrosuyla ilgimi çeken bir dizi. Çünkü Rowoon da Jo Bo Ah da sevdiğim oyuncular fakat güncel dizi takip edemediğim bir dönem olduğundan gecikmeli de olsa şimdi izlemiş oldum. :)
Rowoon ve Jo Bo Ah'ın uyumu çok çok iyiydi. İkisini çift olarak izlerken çok keyif aldım. ♥
Jo Bo Ah izlediğim her dizisinde oyunculuğuyla kendini biraz daha sevdirmeyi başarıyor. 
Rowoon ise bu dizisinde oyunculukta kendini nasıl geliştirdiğini ortaya koymuş bence. Hem kibirli halleri hem de aşık adam hallerini izlemek keyif verdi. :)
Ayrıca Rowoon'un Destined with You'daki tarzına bayıldığımı da söylemeden edemeyeceğim. Hem görselliği hem de kıyafet seçimleri o kadar iyiydi ki, gerçek anlamda hayranlıkla izledim. 😍


Dizinin ilk bölümlerinde fantastik ve gizem yoğun olarak kullanılmıştı. Jang Shin-Yu'nun peşini bırakmayan kırmızı el çok ürkütücüydü. Normalde bu tür şeyleri izlemekte zorlanırım ama merak duygum ağır basınca izlemeye devam edebildim.
Lee Hong Jo ve Jang Shin Yu'nun tanışma süreci olan ilk bölümlerde Shin Yu çok gıcık bir karakterdi. Kibirli halleri ve Hong Jo'ya davranışları sinir bozucuydu.
Sonrasında Hong Jo'nun yaptığı aşk büyüsü aşık olduğu kişi yerine Shin-Yu'ya gidince yaşananları izlemek çok keyifliydi. 
Dizinin yarısına kadar bu eğlenceli durum devam ettiği için hızlıca ilerlediğimi söyleyebilirim. Fakat yarısından sonra ortaya çıkan "sapık" mevzusunun gereğinden fazla uzatıldığını düşünüyorum. Üstelik kim olduğunu tahmin etmek çok kolaydı.  Bu durumu uzatmak yerine birkaç bölüm daha kısa olsa daha etkili bir dizi olacağını ve izleyenlerin favori listesine rahatlıkla girebileceğini düşünüyorum. :)
Oyuncu kadrosunun başarılı olması ve birbirleri ile olan uyumları sayesinde sonuna kadar izleyebildim. Fakat yukarıda bahsettiğim olaylardan dolayı son bölümlere yaklaşırken sıkılmaya başladım. Normalde mantık hatalarını aramam ama sıkıldığım için mantık hataları hatta çekim hataları bile gözüme batmaya başladı. :D
Hal böyle olunca kesin izleyin diyemiyorum ama merak edip izlemeyi düşünüyorsanız beklentinizi minimumda tutarak izlemenizi öneririm. 








 

Kraliçe Arı Şarkı Söylediğinde Arılar Dans Eder Kitabının Konusu

3 çocuk annesi Marie, mükemmel bir anne olmak ister. Sevdiği ve çok başarılı olduğu işini bırakarak evde çocuklarıyla daha fazla vakit geçirmek, onlara hiç bağırmadan/kızmadan yetiştirmek, organik beslenmelerine dikkat etmek vb. birçok konuda en iyisini yapmak için çaba gösterir. Fakat hiçbir şey planladığı gibi gitmemeye başlar. Çocuklar, ev işleri derken hiçbir şeye yetişemediğini ve hayalini kurduğu mükemmel ebeveynlikten uzak olduğunun farkına varır. Bitkin ve bunalmış olmasının yanı sıra çocuklarıyla istediği ilişkiyi kuramamanın suçluluğunu da hissederken arkadaşı ona bir sürpriz yapar. Marie, 40. yaş gününü hayalini kurduğu mükemmel ebeveynlik için bilgiler edineceği ve aynı zamanda tatil yapacağı bir kampa gider.

Marie'nin bu kampta yaşadıklarını ve ebeveynliğe dair farklı bakış açıları kazandıracak detayları okuyacağınız keyifli bir kitap. ♥

~~~~

"Suçluluk duygusunu hafifleten kitap: Bunalmış bir anne ve onu dinlenmeye gönderen bir komşu. Orada kendimizi buluyoruz! Olaylara farklı bir perspektiften bakmanızı sağlayan bir roman.” -Marie-Pierre

~~~~

Mükemmel bir ebeveyn olmanın bir yolu/yöntemi var mıdır?

Henüz bir ebeveyn değilim ama çevremden gözlemlediğim kadarıyla bu durum imkansız olmasa da çok zor bence. Hayatın yoğun akışı içerisinde bazen kendimize bile vakit ayıramazken, küçücük bir varlığa bakmak, onun en güzel şekilde sağlıklı ve mutlu bir birey olarak büyümesini sağlayabilmenin sorumluluğu büyük bir şey gerçekten. Bunları göz önünde bulundurunca Marie'nin birbirinden farklı karakterde 3 çocuğunu büyütmek için gösterdiği çaba ve özveriyi düşünün. 

Marie'nin kendini boğulmuş hissettiği anda Rose çıkıp gelince, herkese Rose gibi bir arkadaş gerekiyor diye düşündüm. :)

Genç kadının bunalmış halini ilk görüşmede anlamış olması ve onun bu durumdan kurtulup hem Marie'nin kendisine hem de çocuklarına iyi gelecek kampa gitmesini sağlaması çok çok ince bir davranış.

Maria'nın Gaia Mola ebeveynlik kampında yaşadıklarını okumak ise bambaşka bir bakış açısı kazanmamı sağladı. Henüz ebeveyn olmasam da çocukların davranışlarının neden olabileceği, onlara nasıl davranmamız gerektiğine dair hayatın içinden örneklerle verilen bilgiler içeren ebeveynlik kılavuzu gibiydi. Ayrıca Maria'nın kendine dair yaşadığı farkındalıklar, kişisel gelişimi de benim için etkileyici detaylardandı.

Veronique Maciejak'ın Kendimi Kaybettiğim Yerde Buldum kitabını da aynı zevkle ve merakla okumuştum. Bu kitabında da beni yanıltmadı. Yarın Güneş Yeniden Doğacak kitabı da okuma listemdeydi zaten ama en yakın zamanda okunmak üzere listenin üst sıralarına eklendi. :)

Yan Pasaj Yayınevi'nin dilimize kazandırdığı ve okuma fırsatım olan her kitabı beni çok etkiledi. Kişisel gelişim olarak da bana katkıları olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Kraliçe Arı Şarkı Söylediğinde Arılar Dans Eder kitabı ve bloğumda yorumlarını bulabileceğiniz Yan Pasaj'ın tüm kitapları tavsiyemdir. ♥

~~~~

"Şu söz doğruymuş: Hayat yaşanmaya değer beklenmedik şeylerle dolu."


KİTABIN KÜNYESİ 
 Özgün Adı: Quand La Reine Chante, Les Abeilles Dansent
 Yazar: Veronique Maciejak
 Çevirmen: Meltem Gezgin
 Yayınevi: Yan Pasaj
 Sayfa Sayısı: 280
 Baskı tarihi: Mayıs 2024

 


Lanetli Kış Kitabının Konusu

Amethyst Bell -Tess olarak kullandığı için bundan sonra Tess olarak bahsedeceğim.:)-, soğuk bir kış gününde Wharton kasabasındaki aile yadigarı evlerine gider. Ünlü bir ressam olan büyükbabası Sebastian Bell'den onlara kalan tablolarla ailecek rahat bir hayat sürerken, yine büyükbabasına ait La Belle Vie (Güzel Hayat) evi için planları vardır. Tess, küçük kasabadaki bu evi bir pansiyona dönüştürerek yeni bir işe adım atmak ister. Bunun için tadilat planları yaparken büyükannesinin ısınma sorunlarını bahane ederek kilitli tuttuğu odaya sıra gelir. Hayatı boyunca hiç girmediği ve içinde ne olduğunu dahi bilmediği bu gizemli odadan gece geç bir saatte hayvan tırmalamasına benzer sesler gelmeye başlayınca ilk iş olarak bu kapıyı açtırmaya ve ardındaki sırlarla yüzleşmeye karar verir. Böylece Tess'in aile geçmişindeki sırları öğreneceği macerası başlamış olur.

~~~~

"Ne kadar çok çaba sarf ederseniz edin, geçmişin izlerine rastlamaktan kaçınamazdınız. Ve o geçmişte saklı kalmış sırlardan da."

~~~~

Merhabalar,

Uzuun bir süreden sonra gerilim-korku türünde bir kitap okudum ve okurken bu türü özlediğimi fark ettim. Lanetli Kış hem kapağı hem de konusuyla ilgimi çeken bir kitaptı. Okumaya başladığım anda gerilsem de merak duygum ağır bastı ve La Belle Vie'nin gizemini çözmek için bulduğum her fırsatta okudum.:)

 Kapının ardındaki gizemli varlık kim ya da ne, Tess'e ne anlatmaya çalışıyor, Tess bu sırrı çözüp hayalini kurduğu işe kavuşabilecek mi, vb birçok soruya yanıt aradığım gerilimi yüksek ve heyecanlı bir okuma oldu. 

Tess'in komşuları Jane ve Jim ile olan samimi ilişkilerini, küçük olarak tasvir edilen Wharton kasabasını okurken, Gilmore Girls'deki Stars Hallow kasabasını anımsadım. :)

Wharton'un küçük ve samimi komşuluk ilişkilerini okumak kitaptaki gerilim havasını yumuşatmıştı.

Tess tadilat konusunda Jim ve Jane'in tavsiyesi ile Wyatt ile tanışıyor. Wyatt, tadilat dışında La Belle Vie'nin sırrını çözmesi için Tess'e destek olur. Bu durum ikilinin yakınlaşmasını sağlar. Gerilim/gizem türündeki kitaplarda pek romantizme yer verilmez ama Tess ve Wyatt arasındaki ilişkiyi okumak bana iyi geldi. Çünkü romantizm sever yanım. ♥ :)

Yazarın anlatımı akıcı ve kurgusal anlamda başarılıydı. Hele ki kitabın başlangıç bölümünü okuyunca gerilimi hissetmemek mümkün değil. Fakat kurgu içerisinde verdiği ipuçları sayesinde sırrın ne olduğunu kısmen tahmin ettim diyebilirim. Ortaya çıkan bazı gerçekler ters köşe hissiyle birlikte üzüntü vericiydi. Gizem/gerilim türüyle tanışmak istiyorsanız ya da benim gibi arada okuyorsanız şans verebilirsiniz. :)

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ 
Orijinal Adı: The Stroke of Winter 
Yazar: Wendy Webb 
Çevirmen: Selin Özkan 
Yayınevi: Otantik Kitap 
Sayfa Sayısı: 320 
Baskı tarihi: Mart 2024

 Ben Sonnur Ben Saime Kitabının Konusu

Sonnur, 15 yaşında geçirdiği talihsiz bir kaza sonucunda hayatının on yılını kilitli kapılar ardında geçirmek zorunda kalır. Zorlu geçen bu on yılın ardından hayatta kalmayı başarsa da sırları, travmaları ve korkularıyla birlikte ona eşlik eden bir kadınla yaşamak zorunda kalmıştır. Karakter olarak Sonnur'dan çok farklı olan bu kadın kim, Sonnur'a neden böyle davranıyor ve ikili  arasındaki çekişmenin galibi kim olacak?

Diğer yanda yıllardır, başarılı bir gazetecinin asistanlığını yapan Ayşe'ye kariyerinde büyük bir etki yaratacak röportaj teklifi gelir. Kitapları çoksatar listelerinde olan fakat daha önce kimsenin görmediği ve habercilerin tanışmak için fırsat kolladığı yazar Saime Sayın, Ayşe ile röportaj yapmak ister. Neden bu alanda başarısını kanıtlamış biri olan patronuyla yada başka biriyle değil de kendisiyle röportaj yapmak istediğini merak etse de, bu kariyeri için büyük bir fırsattır. Gizemli yazar Saime Sayın ile tanışan kişi olacak ve Ayşe de başarılı gazeteciler arasına adını yazdırabilecektir.

Herkesten gizli bir hayat süren yazar Saime Sayın kim? Neden özellikle Ayşe ile görüşmek istiyor? Ayşe bu görüşmede neler yaşayacak ve hayalini kurduğu kariyere kavuşabilecek mi? 

Sonnur'un bu hikayedeki yeri nedir? Geçmişinden gelen sırlardan ve korkulardan sıyrılıp hayatına devam edebilecek mi? vb birçok soruya yanıt ararken heyecanla okuduğum bir kitaptı.

~~~~

"Yüreğin ölümü en son olur Ufuk. Bir ağacın yapraklannı dökmesi gibi umutlarını bir bir kaybeder. Sonunda yaşamak için hiç umudu kalmaz, işte o anda yürek de ölür. Ama sen benim hayatıma yüreğimin ölmesine son bir umut kalmışken geldin. O anda o son yaprak kopmamak için ağacına sıkı sıkı tutundu. Belki başka yapraklar da açacak. Yine de tüm olanları düşündüğümde bizim hiç şansımız olmadığını biliyorum." 

~~~~


Instagram'da  dahil olduğum bir okuma grubunda Ayşegül Çiçekoğlu'nun yeni çıkan  Ben Sonnur Ben Saime kitabı için bir etkinlik olacağını ve İstanbul'da yaşayanların katılabileceği haberini alınca çok heyecanlandım. Hem yazarla tanışıp imza alabilecektim hem de kitabı okuyan diğer arkadaşlar ile sohbet etme imkanım olacaktı. Hal böyle olunca hemen ben de geliyorum dedim. :)

 Etkinliğe katılmadan önce kitabım elime ulaştı ve büyük bir merakla okudum. Önce Ayşe ile tanıştık daha sonra da Sonnur ve eşi Ufuk ile. Okudukça merak duygum arttı. Sonnur'un travmalarının sebebi ne, ünlü yazar Saime Sayın ile bir bağlantısı var mı, Ayşe'nin tanımadığı bu iki kadın hayatına nasıl bir anda dahil oldu ve sırları ne diye birçok soruyu aklıma sıraladığım heyecanlı bir okuma serüveniydi. 

!Buradan sonrası spoiler içerebilir!

Sonnur'un geçirdiği kazayı okurken boğazım düğüm düğüm oldu. Kitabın sayfasına bakakaldım. Ağlasam ağlayamıyorum, okumaya devam da edemiyorum. Yazarımızın gerçek hikayeden yola çıkarak kurguladığını da bildiğim için birkaç dakika boğazımdaki düğüm ve başımda ağrı ile kalakaldım. Benim okurken bu hale geldiğim bir durumu yaşayan birinin olmasını düşünmek ve buna rağmen hayata bir şekilde tutunduğunu bilmek tarif edilemeyecek kadar farklı bir duyguydu gerçekten. 

Kitabın romantik tarafı ise geçmiş-günümüz şeklinde ilerleyen Sonnur ve Ufuk, günümüzde filizlenecek Ayşe ve Aras. 

Ufuk'un Sonnur'a olan aşkı ve bağlılığını okumak kendinizi bu aşka imrenirken hatta benimde bir Ufuk'um olsa keşke derken bulabileceğiniz bir aşk bence. :))

Ayşe ve Aras'ın arasındaki ilişki size biraz daha karmaşık ve gel-gitliydi. Genç çiftimiz Sonnur ve Ufuk'un gölgesinde kalsa da onları okumak da keyifliydi. Onlara dair daha fazla şey okumak isterdim. 

Kitabı okurken Sonnur, Saime ve Ayşe arasında nasıl bir bağlantı olduğuna dair çeşitli teorilerim oldu. Konu ilerledikçe ve yazarımızın verdiği ipuçlarını da toplayınca bazı noktalarda tahminlerimi tutturdum. Fakat sonunda Ayşegül hanım öyle bir ters köşe yapmıştı ki.. "Nasıl olur ya?" diyerek kalakaldım. 

Ben Sonnur Ben Saime, birçok yerinde beni sarsan ve birden çok duyguyu yaşatan etkileyici bir kitaptı. Ayşegül Hanım'ın anlatımı hem kurgusal hem de kullandığı psikolojik unsurlar anlamında çok başarılıydı.

18 Mayıs Cumartesi günü İçerenköy Penguen Kitabevindeki buluşmaya gittiğimde karşımda kendisini görünce ilk dakikalarda heyecandan konuşamadım. :)) 

Sonrasında hem Ayşegül hanımın samimiyeti hem de gelen diğer arkadaşların eğlenceli sohbetiyle çok keyifli bir gün geçirdik. Yazarımız ve kitapları hakkında birçok detay öğrendik ve kitaplarımızı imzalatma imkanı bulduk. Şimdi bu satırları yazarken bile o anları anımsayıp mutlu oluyorum.

Uzun lafın kısacası, gerçekten bir hikayeden kurgulanmış etkileyici hikaye okumak isterseniz Ben Sonnur Ben Saime okuma listenizde olsun derim. :)



Fotoğrafların tamamı bana aittir ve yazı reklam/işbirliği değildir.

 


"Aşk nedir?"
Bana mı soruyor?
"Aşk o kişiden başkasını düşünememektir," diye cevapladım. "Aşkının özlemiyle kıvranmaktır.Düşüncelerini o kişinin ele geçirmesidir. O ne düşünür? O ne ister? Neden burada değil? Kiminle birlikte? Sen delirene kadar bu soruları sormaktır tekrar tekrar. O yaşayacaksa dünyada herkesi öldürebilmektir aşk."

Canavar Çocuk Kitabının Konusu
Ülkemizde çocuk okurlar için olan Felaket Henry serisi ile tanınan Francesca Simon, Canavar Çocuk kitabını farklı bir okur kitlesine hitap eden tarzda kaleme almış.
Mitolojik öğelerin mizah ile birleştirildiği kitapta İskandinav mitolojisinde kötülük ve kurnazlık Tanrısı Loki'nin kızı Ölüler Tanrıçası Hel'in hikayesini okuyoruz.
Hel, Loki'nin Dev olan eşinden olan 3. çocuğudur. Diğer iki çocuğu Jörmungandr yılan, Fenrir  ise dev bir kurt bedeninde yaşam sürmektedir. Hel kardeşlerinden farklı olarak insan bedeninde dünyaya gelse de fiziksel olarak bacaklarında mutasyon olduğunu dile getiriyor. 
Kahin kıyamet getireceklerini söylediği için Hel ve kardeşleri Tanrılar tarafından kaçırılır. Her birini başka bir yere hapsederler. Hel ölüler diyarında sıkışıp kaldığında aşık olduğu Baldr ile kavuşacağı günü beklerken yaşadıklarını okuyoruz.
.
Merhabalar, mutlu hafta sonları 🌸
Eskisi kadar olmasa da kitaplara daha fazla vakit ayırabildiğim zamanlar yaşıyorum ve bu beni mutlu ediyor. 😍
Bugün en son okuyup bitirdiğim kitaptan bahsetmeye geldim. Sizde durumlar nasıl? En son hangi kitabı okudunuz ? 📚
.
Canavar Çocuk kitabını okumaya başlamadan önce mitolojiye dair pek bilgim yoktu ve kitapta bahsedilen karakterlerden Loki ve Odin dışındakileri duymamıştım bile. Farklı bir yerde denk gelsem belki okumadan geçeceğim detayları, yazarın mizahi üslubu ve Hel karakterinin eğlenceli yanları sayesinde merak edip araştırınca mitolojiye dair birçok şey öğrendim. Yeni bilgiler öğrendikçe yazarın kurgu içerisinde mitolojiye dair detaylı bilgilere yer verdiğini de fark ettim. 
Kurgu içerisinde neler yaşanacağını, Hel'in aşkına kavuşup kavuşamayacağı merakıyla kısa bir süre içerisinde okuyup bitirdim. Benim için keyifli ve yeni bilgiler edinmemi sağlayan bir okuma serüveni oldu.
Mitoloji türüne ilgi duyan ve okumaya yeni başlayacak okurlara tavsiye edebilirim. Mitolojiye dair bilgi birikimi olanlar kitap hakkında ne düşünür merak etmiyor değilim. Okursanız yorumlarda sohbet edelim. :)

~~~~
"Kayıp mı oldun?" diye sordum. Nefeslerimiz buharlı havaya karışıyordu.
Güldü. "Kimsenin buraya yanlışlıkla geldiğini zannetmiyorum." Merakla beni süzdü, "Sen ölü değilsin, değil mi?"
"Yarı."
"Yarı ölü olamazsın ya ölüsündür ya da değilsindir."

~~~~
Sonsuza dek yaşadığınızda anlıyorsunuz ki çoğu şeyin hiçbir önemi yok. Kendinizi özel mi sanıyorsunuz? 
Değilsiniz.