“Gerçekte hepimiz ölüyoruz,” dedi Jeppe. 
“Evet ama ölümsüz olduğumuzu sanıyoruz. O yüzden tüm o anlamsız şeyleri yapıyoruz, bir şekilde ölümü kontrol ettiğimizi düşünüyoruz. Ama o son tarih geldiğinde hayat tamamen saçma oluyor. Özellikle de acı çekiyorsan.”

Tapınak Kitabının Konusu
Kopenhag serisinin 4. ve son kitabı Tapınak, dedektiflerimiz Jeppe ve Anette'nin yeni görevini konu alıyor. 
Kitap vahşi bir şekilde işlenen bir cinayet ile başlıyor. Kurbanın bir yarısı bavul içinde çocuk parkına bırakıldığında dedektiflerimizin mesaisi başlar. Anette Werner, sırlarla dolu bu vahşi cinayeti çözme görevini üstlenir.
Jeppe ise geçmişin yaralarını sarmak için mesleğine ara vererek Bornholm adasına taşınır ve burada kereste fabrikasında çalışmaya başlar. Adanın sakinliğinin kendisine iyi geleceğini düşünürken, ortağının yardım çağrısıyla kendisini cinayet vakasının ortasında buluverir.
Katil kim ve bu vahşi cinayeti neden işledi?
Kimliği belirsiz maktülün kim olduğu bulunabilecek mi?
Kopenhag'dan Bornholm adasına uzanan olaylar silsilesinde neler neler gün yüzüne çıkacak.. 

~~~~

"Tekbenciliğin ne anlama geldiğini biliyor musun?" diye sordu Orla.
"Yalnız olmakla ilgili bir şey mi?" Jeppe kitap sayfasından başını kaldırdı.
"Tekbencilik, kişinin gerçekten var olduğundan emin olabileceği tek şeyin kendi benliği olduğu tezidir. Geri kalan her şey kişinin kendi hayal gücünün, uzaylıların veya zombilerin ürünü olabilir. Sadece kendinin var olduğundan emin olabilirsin."
"Anladım..."
Jeppe okumaya devam edecekken Orla konuşmayı sürdürdü.
"Fakat bir insanın kendi evrenindeki güneş olduğuna ve başkaları olmadan kendi başına idare edebileceğine inanmak benmerkezciliğin son noktasıdır." Orla kendi kendine başını salladı. "Başkaları olmadan kimse idare edemez, Jeppe. Uzun vadede değil"
~~~~
Mutlu akşamlar blog arkadaşlarım.
Bugün Kopenhag serisinin veda kitabıyla geldim. Seriye ortadan başladığım için veda ediyor sayılmam aslında ama sıralama olarak Tapınak serinin son kitabı.
Rıhtım kitabında yaşanan bazı olaylardan dolayı Jeppe'nin Kopenhag'dan uzaklaşma kararı aldığını öğreniyoruz. Burada ada halkı gibi sıradan bir hayat sürmeyi denese de eski ekip arkadaşının yardım çağrısını geri çeviremez ve kendisini olayların içerisinde bulur. 
Bir diğer karakterimiz ise Esther. Yaşadığı kayıp sonrası kendini boşlukta hisseden Esther, Margrethe Dybris’in biyografisini  yazmaya karar verir. Kitabı yazabilmek için Bornholm adasına yolu düşen kadında kendisini olaylara bir ucundan dahil olmuş olarak bulur. 
Tapınak kitabını okurken sürekli olarak vahşice katledilen kişinin kim olduğu, cinayet sebebi ve katilin kim olduğu konusunda soru işaretleri oldu. Kayıp olduğu bildirilen kişiler ve neden öldürülebilecekleri konusunda dedektiflerle birlikte beyin fırtınası yaparken buluyor insan kendini.
Diğer yandan Esther'in Margrethe Dybris'in mektuplarını okuyarak biyografisini yazmaya çalıştığı bölümler ayrıca ilgili çekiciydi. Geçmişe dair şeyler okumayı ve mektup detaylarını seven biri olarak kitaba olan merakımı arttıran detaylardı.
Kişisel yoğunluklarımdan dolayı okuma süremin uzaması bazı noktalarda kitaba olan odağımı kaybetmeme sebep olsa da genel olarak gerilim ve merak duygularını hissettiren, ters köşeler ve sürpriz detayları ile heyecanlı bir okuma süreci yaşattığını söyleyebilirim. 
Polisiye türüne ilginiz var ise Kopenhag serisine şans verebilirsiniz.

~~~~

KİTABIN KÜNYESİ
Özgün Adı:
The Harbor
Yazar: Katrine Engberg
Çevirmen: Çiğdem Köfüncü
Yayınevi: The Kitap
Sayfa Sayısı: 344
Baskı tarihi: Aralık 2023

 



AŞK İNTİKAM UĞRUNA HARCANIR MI? 

Aşk Oyunu Konusu
Leyla, küçükken ailesi gözlerinin önünde katledilir. Mutlu ailesinin kollarından hayatın soğuk sokaklarına atılan küçük kız, zorluklarla savaşarak hayatına devam etmek zorunda kalır. Yıllar geçse de içindeki intikam ateşi sönmeden yanmaya devam eder. Ailesini ondan koparan mafya ailesinin içine sızarak intikamını almayı planlamaktadır.
Kenan Erener, mafya babasının oğlu ve koltuğunun varisi. Doğum gününü kutlamak için gittiği eğlence mekanında şarkı söyleyen Kadife'den çok etkilenmiştir. Masasına davet ettiği Kadife ile tanışınca genç kadın Kenan'ın daha da ilgisini çeker. Çünkü Kadife, kimsenin hayır diyemediği adama kafa tutan, dikbaşlı bir kadındır. Genç kadını araştırdığında ise asıl sürprizle karşılaşır. Geceleri şarkıcı Kadife olan kadın, gündüzleri bir kafede çalışan Leyla'dan başkası değildir.
İkili arasındaki Aşk Oyunu böylece başlamış olur. Oyunun kazananı kim derseniz, yanıtı kitapta. :)



Mutlu akşamlar arkadaşlarım!
2025'in yarısını geride bırakarak Temmuz ayına giriş yaptık. Son zamanlarda iş o kadar yoğunki günler/aylar nasıl geçiyor hayret ediyorum gerçekten. :)
Sizde durumlar nasıl, umarım her şey yolundadır.
Bu akşam buralarda olamadığım süreçte okuduğum Aşk Oyunu kitabından bahsetmeye geldim.
Aşk Oyunu, dark romance denen türde bir kitap. Yukarıda eklediğim uyarı ile başlayarak okuyucusunu uyarıyor. Bu anlamda ben de uyarmak isterim. Şiddet, madde bağımlılığı, cinsellik gibi unsurları barındıran, bu türde kitapları tercih etmeyenleri rahatsız edeceği için ilgisini çekmeyenler/tetiklenenler pas geçebilir. :)
Benimde normalde okuduğum bir tür değil ama şans vermek istedim. Sayfa sayısı başta gözümü korkutsa da akıcı anlatımı sayesinde zorlanmadan okuduğumu itiraf edeceğim. 
Leyla ve Kenan'ın aşkı alışık olduğumuz türde bir aşk hikayesi değil. Hem konusundan hem de uyarıdan anlamışsınızdır. :)
Biri intikam ateşi ile girdiği bu oyunda avına aşık olurken, diğeri de girdiği oyunun farkında olmasına rağmen aşkın çekimine karşı koyamayan sıradışı bir çift.
Leyla ve Kenan'ın ilişkisini okumak keyifli olsa da bazı noktalarda dengesiz misiniz yahu dedirtecek kıvama geldiği de oldu.(Yazarcığım kusura bakmasın, söylemeden edemedim. :D )
Mafya babası vs desek de Kenan'ın aile üyelerinin diyalogları epey eğlenceliydi. Bir de Leyla'nın arkadaşı Nazlı var. Öyle bir karakter ki onu okurken sanki kanlı canlı karşımda gibi hissettim.
Romantizmin yanında mafyatik olaylar ve polisiyenin de kurguya dahil olması kitabı daha heyecanlı bir hale getirmişti. Neler olacak, olayların arkasında kimler var, intikamlar alınacak mı, oyunun galibi kim olacak derken sayfalar arasına dalıyor insan. :) 
Sonuna yaklaştıkça olaylar çözüldü, sorular yanıt buluyor derken sürpriz bir son ile devamında neler olacak merakıyla noktayı koymuş Aysel Ergün. :)
Bakalım devam kitabında neler olacak, umarım fazla beklemeyiz. :)



 “ Bazen insan, olduğu kişiden kaçmak istiyor. Bu yüzden de sürekli görünüşünü değiştiriyor. Saç boyası , dövmeler, farklı makyajlar… Hep kendinden kaçma çabasıyla yapıyor bunları.” 
~~~~
 “Senden nefret etmiyorum Kenan.” dedi büyük bir içtenlikle kadın. Beklenmedik cevabına şaşırdı. Aslında daha çok Leyla’nın yeniden yakasına yapışmasını bekliyordu. 
“Ve bunun neden olduğunu bilmiyorum.” Konuşurken büyük ela gözlerini ona dikmişti. 
“Çünkü babandan nefret ediyorum, ablandan nefret ediyorum ama senden edemiyorum.”
~~~~
“Her gece sen uyuyunca saçlarını seviyorum biliyor musun? Her teline ayrı isim verdim. Hepsini ayrı seviyorum. Ay ışığında parlayan yüzüne bakarken nefes almayı bile unutuyorum bazen. Yüzündeki her bir çil tanesini saydım. Tek tek öptüm. Çok aciz bir adamım ben Leyla, beni asla sevmeyecek bir kadın için çarpar oldu kalbim.”
~~~~
“ Neden bana aşıksın?” diye netleştirdi soruyu. Adam, gözlerini ona dikti. 
“ Uzun zamandan sonra beni hayatta hissettiren tek şeysin.” Elini avuçlarının arasına aldı ve kalbine götürdü. 
“ Bütün sahteliğine rağmen tek gerçek şeysin.”
~~~~


KİTABIN KÜNYESİ
Adı:
Aşk Oyunu
Yazar: Aysel Ergün
Yayınevi: Lolla Yayınları
Sayfa Sayısı: 624
Baskı tarihi: 2024